Maya
Doğu Felsefesi,  Felsefe,  Hint Felsefesi

Upanişadlarda Zihin ve Epistemoloji – Bilinç Halleri

Upanişadlarda Zihin Felsefesi ve Epistemoloji

Upanişadlarda ruhun, temelde bilinçli ve bilinçsiz olmak üzere iki yönünün olduğu kabul edilmektedir. Böylesine iki yön taşıyan ruha – uyku esnasında solunumun devam ettiği anda bilinçsiz olsa bile varlığını devam ettirdiği için – “nefes”, “nefes almaya devam etme” anlamında “cîva” adı verilmiştir. Ruhun bu şekildeki bilinçsiz yönünün eylem ilkesine “prâna”, bilinçli yönünün eylem ilkesine ise “manas” adı verilmektedir. Ruhun bu iki ilkesi, yenilenen her bedene ilave edilmektedir. Böylece bedenin, prânanın ve manasın toplamının, ruhun deneysel evi olduğu kabul edilmektedir.

Upanişadlarda Zihin Felsefesi – Bilinç Durumları

İnsan bilincinin, temelde üç durumu vardır. Bunlar:

  1. Uyanık ruh durumu, yani duyu güçlerinin dışa yönelik olduğu ve kaba cisimlerin algılandığı durumdur.
  2. Rüya durumu, yani kişinin kendi aydınlatıcı gücüyle, kişide büyüleyici bir etki yapan, ince maddeden cisimlerin alanıdır.
  3. Rüyasız deliksiz uyku ise mutlu ruh durumudur.

Bu üç durumdan ayrı, daha nitelikli olan bir dördüncü durum ise turîya durumudur. İnsanın özü olan Atman, uyanık haldeyken kaba cisimleri algılayan, rüyadayken ince cisimleri algılayan ve rüyasız uykuda özne-nesne ikiliğinin ortadan kalkmasının mutluluğunu yaşayan tüm bilinç olarak nitelendirilmektedir. 

Upanişadlarda Zihin – Bilinçli Ruh

Ruh ya da esas öz olan Atman, bilincin ve algılamanın en temel sebebidir. Bu noktada duyular sadece araçtır. Algılama, Atman olmadan gerçekleşemez; yani bir nesneyi koklamak isteyen Atman’dır, burun yalnızca koklamanın bir aracıdır.

Ruhun bilinçli yönü, bilgi-hareket duyuları olan on indriyasın (görme, işitme, dokunma, koklama, tatma – konuşma, tutma, hareket etme, boşaltım, doğurma)* yardımıyla, manas tarafından idare edilmektedir. Ayrıca Upanişadlar’da manasın bir olduğu ifade edilmektedir ve bu duyuların sadece manas olduğu belirtilmektedir. Manasın en temel işlevi ise duyu ve hareket organlarını yönetmektir; duyular vasıtasıyla gelen izlenimleri düzenleyerek, gerektiğinde hareket organlarıyla eyleme geçilip geçilmeyeceğine karar vermektedir. Manas ile duyu ve hareket organlarının ilişkisi, beyin ile duyu ve motor sinirlerinin ilişkisiyle karşılaştırılmaktadır.

Praşna Upanişad’da şöyle denmektedir:

“İnsan; hayati soluk, düşünce, duyular ve hareketlerden müteşekkil bir varlıktır. Bu unsurlar, Atman’dan zuhur ederler ve eninde sonunda, bir akarsuyun denize karıştığı zaman kaybolması gibi, Atman’a karışarak ortadan kaybolurlar.”

Ruh, uyanık durumdayken duyular dünyasındaki hayatla irtibat halindedir. Bu irtibat sonucu mikrokozmos ve makrokozmos şu şekilde ilintilendirilmektedir:

1- İnsandaki kafa, evrendeki göktür.

2- İnsandaki göz, evrendeki güneştir.

3- İnsandaki soluk, evrendeki rüzgardır. 4- İnsandaki gövde, evrendeki mekandır.

5- İnsandaki böbrekler, evrendeki sudur.

6- İnsandaki ayaklar, evrendeki topraktır.

Bu şekilde insanın evrenle, birbirlerini karşıladıkları noktalar açısından ilintilendirildiği durum, ruhun bilinçli durumudur.

Upanişadlarda Epistemoloji – Bilgi Teorisi

Ruhun bilinçli yönünden yola çıkarak, Upanişadlar’da belirtilen bilgi teorisini inceleyelim. İlk olarak kozmik görüşün bilgi teorisine yaklaşımına bakacak olursak bu görüş, bilgiyi daha yüksek bilgi ve daha aşağı bilgi diye ikiye ayırmaktadır. Bu yaklaşımda daha yüksek bilginin Brahman (Mutlak)’ın bilgisi olduğu ve onun bilgisine tekil varlıklardan yola çıkılarak ulaşılabileceği kabul edilmektedir. Daha aşağı bilginin ise zihin ve duyu organlarının faaliyet gösterebildiği tek alan olan fiziki dünyanın sonlu bilgisi olduğu savunulmaktadır. Daha aşağı bilgi, tınlayan Brahman olarak da adlandırılmaktadır.

Tınlayan Brahman – Aşağı Bilgi

Tınlayan Brahman, Veda dininin ritüellerini, yani bu dini oluşturan bütün ilahileri, formülleri, büyü dualarını ve kutsal kitap yorumlamalarını içermektedir. Dolayısıyla bu bilgi türü adlar ve nesnelerle donatılmış olduğu için en yüksek Brahman bilgisinden daha aşağıdır.

 Mundaka Upanişad’da şöyle denmektedir:

“Angiras ona dedi ki: ‘İki tür bilgiyi bilmek gerekir, Brahman’ı bilen herkesin de bize söylediği gibi, yüksek bilgi ve aşağı bilgi… Aşağı bilgi Rigveda, Yajurveda, Samaveda ve Atharvaveda, Shiksha (sesbilgisi), Kalpa (ayin bilgisi), Vyakarana (dilbilgisi), Nirukta (kökenbilim), Chhandas (ölçü) ve Jyotisha (gökbilim)’dır; yukarı bilgi de Yok Edilemez Brahman’ın kavrandığı bilgidir.”

Upanişadlarda Zihin – Agnostisizm

Akozmik görüşe göre ise Brahman, bilginin koşullarını aşmaktadır ve bundan dolayı da bilinemez. Bu görüş, Brahman’ın bilginin koşullarını aştığının göstergesinin, O’nun taşımış olduğu birbiriyle çelişen sıfatlar (hareketli-hareketsiz, yakın-uzak) olduğunu kabul eder.  Brahman, kendisi hareket etmediği halde düşünceden daha hızlıdır. O bulunduğu yerde dinlenirken bile uzaklara yolculuğa çıkar, yani yerinde durduğu halde her yerde gezinir. O bir atomdan daha ince, en büyükten daha büyüktür.

Bu durum İşa Upanişad’da şöyle geçmektedir:

“O – Ben – hareket etmez, ama düşünceden tezdir. Devalar (duyular) ona hiç ulaşamadılar, o hep önlerinden gitti. O yerinde durur, ama koşanları yakalar. Matarişvar – yel, hareketli ruh – ona kudret bağışlar… O hem hareketlidir, hem hareketsiz; hem uzaktır, hem yakın. Her şeyin hem içindedir, hem dışında.”

Kena Upanişad’da ise Brahman’ın bilinemeyeceği şöyle belirtilmektedir:

“Bu bilinenden başka, bilinmeyenin de üstünde; bize bunu öğreten büyüklerden böyle işittik (I)… Brahman, onu düşünmeyen tarafından düşünülür; onu düşünen, onu bilmez. O, onu düşünenlerce anlaşılmaz; onu anlayanlar, onu anlamayanlardır (II).”

Brahman’ın bu şekilde bilinemeyeceğini kabul eden akozmik yaklaşım, ampirik bilginin ise hiçbir zaman bilgi değeri taşımadığını, bu bilginin bir cehaletten ibaret olduğunu savunur. Lakin bilinemez olan, fakat esas bilgiyi teşkil eden Brahman’ın bilgisinin bilinemese bile, insanın “O” olduğu için, yani insanın özüyle Brahman’ın özü bir olduğu için O’nun kesinliği kavranabilir.

 Bu kesinliği kavrayabilmek, yani En yüksek Brahman’a ulaşabilmek, doğrulukla, asketizmle ve dünya zevklerinden uzak durmayla mümkündür. Bunlarla ulaşılan benlik bilgisinin kesinliği, bilginin ulaşabileceği en üst noktadır, yani en yüksek Brahman’dır. Bu yüzden Brahman üzerine kesin bir şey söylenilemese bile onu aramanın boş bir çaba olmadığı kabul edilmektedir. Brahman tam manasıyla algılandığı zaman yaşamın en yüce anlamına ulaşılır. Bu algının en yüce anlam olmasının sebebi, onun insana ölümsüzlüğü kazandırmasıdır.

Upanişadlarda Epistemoloji – Kozmik ve Akozmik Uzlaşımı

Kısaca Brahman’ın bilgisine varmak demek, her şeyi bilmek anlamına gelmektedir. Her iki yaklaşım da Brahman bilgisinin yüceliğine vurgu yapmaktadır. Yaklaşımlardan ilkinin, kozmik düzenin incelenmesiyle bu bilgiye ulaşılabileceğini savunmasına karşın, diğer yaklaşım, bu bilginin sezgi yoluyla ve dolaylı bir şekilde elde edilebileceğini kabul etmektedir. Upanişad metinleri içerisinde, hangi bakış açısından yaklaşılırsa yaklaşılsın, elde edilecek doğru bilgiye idealist bir tutum benimsenmiştir.

Mundaka Upanişad’da şöyle denmektedir:

 “Bilge kişi, bilgi ile hikmet arasındaki farkı ayırt edebilmelidir. Bilgi, nesnelere, faaliyetlere ve ilişkilere ait bir şeydir. Hikmet ise, sadece Tanrı’ya ait bir şeydir; ve O, daima bütün nesnelerin, faaliyetlerin ve ilişkilerin ötesindedir. Yegane hikmet, O’nunla birleşmektir.”

Upanişadlar’daki, ruhun bilinçli yönüyle ilgili bilgilerden sonra, şimdi ruhun bilinçsiz yönüne kısaca bakmak gerekir.

Upanişadlarda Zihin – Bilinçsiz Ruh ve Uyku Durumu

Upanişadlarda Zihin – Rüyalar

Upanişadlar’a göre rüya durumu, uyanıklıkla derin uyku arasındaki bir yerde bulunmaktadır. Bu durumda duyu organları istirahat halindedir ve manas dışarıdan herhangi bir duyu verisi almadan, uyanıklık saatlerinde elde ettiği malzemeden bir şekil dünyası meydana getirmektedir. Bu sebepten ötürü rüyanın görüldüğü zaman, uyanık olunan durumda dış dünyanın algılanması gibi gerçek sanılmaktadır. Bu yüzden, rüya durumuna duyusuz algılama denilmektedir.  

Ayrıca bilincin içe dönük olduğu, benliğin ikinci halkası olan bu durumun yedi halkasının ve on dokuz ağzının olduğu kabul edilmektedir. Bu durumun ince maddeli nesnelerden hoşlandığı söylenir, yani uyanık durumun kaba maddeli nesnelerden beslenmesi gibi rüya durumu da düş anılarının ince maddeli malzemesinden beslenmektedir.

Praşna Upanişad’da şöyle denmektedir: “Orada o tanrı – zihin – uykuda yüceliğin sevincini yaşar. Görülmüş olanı yine görür; duyulmuş olanı yine duyar; değişik ülkelerde ve yönlerde tadına varılmış olanı yine tadar. Görülmüş olanı da olmayanı da, duyulmuş olanı da olmayanı da, tadına varılmış olanı da olmayanı da, hepsini görür; o, tüm bunların tümü olduğu için, görür.”

Upanişadlarda Zihin – Rüyasız Uyku

Bu durum suşupti olarak adlandırılmaktadır. Rüyasız uyku durumunda duyular da manas da istirahat halindedir. Bu durumda, cisimleşmiş olan özün Brahman’la geçici bir birliğe sahip olduğu kabul edilmektedir, ama bu durum tam manasıyla bir serbest kalma olarak nitelendirilmemektedir; çünkü bu durumda bireysellik bilinci olmasa dahi birey var olmaya devam etmektedir. Böylesine bir durum, bütün arzuların yok olduğu bir durumdur ve bu yüzden saf mutluluk durumu olarak nitelendirilmektedir; hatta insanlar bu uykudan uyandıktan sonra bile o durumun mutluluğunu ve huzurunu anlayabilmektedir.

Uyuyanın ne düş gördüğü ne de arzuya değer bir şeyi arzu ettiği benliğin bu üçüncü halkası, bölünemeyen ve başkalaşmamış haliyle zevkten oluşmakta ve uyanık durumun kaba maddeli nesneyle, rüya durumunun ise ince maddeli nesneyle beslenmesi gibi bu durum da zevkle beslenmektedir. Ayrıca bu durumun tek ağzının olduğu ve bunun da ruh olduğu kabul edilmektedir.

Praşna Upanişad’da şöyle denmektedir: “

…Rişi cevap verdi: ‘Ey Gargya, güneş battığında onun ışınları nasıl o ışık kursunda toplanırsa, tüm bunlar (tüm duyular) da en yüce meleke (deva) olan zihinde toplanır. O yüzdendir ki, insanın işitmediği, görmediği, koku, tat almadığı, dokunmadığı zamanlarda o konuşmaz, yemez, zevk almaz, boşaltım yapmaz, hareket etmez. O uyur; böyle der insanlar.”

Turîya Durumu

Bu durumun, sıradan insanların ulaşabileceği bir durum olmadığı kabul edilmektedir. Rüyasız uyku durumuyla pek fazla farklılık göstermemektedir. Öyle ki yine rüyasız uykuda olduğu gibi bilincin ortadan kalkması, arzuların tamamen yok olmasından kaynaklanan mutluluk söz konusudur.

Ancak bu mistik durumu tecrübe edebilecek kişi, manevi eğitimi yüksek olan, yoga gücü bahşedilmiş kişidir ve bu duruma ulaşabilmiş olmak, manevi eğitimin en yüksek noktasında olmak anlamına gelmektedir. Bu durum benliğin dördüncü halkasıdır ve anlatılamaz bir niteliğe sahiptir.

Turîya, varlıkların başlangıcının ve sonunun ötesindeki tanrı alanının üstündedir. Bu durum ne içe dönük ne de dışa dönük bir bilinç; ne de ikisi birden olan bir bilinçtir. Turîya durumu görülemez, ifade edilemez, dokunulamaz, tarif edilemez, yani her türlü belirticiden yoksun olarak tanımlanmaktadır. Kişinin kendi benliğinin kesinliği, bu durumun varlığını idrak etmeyi sağlamaktadır.

Praşna Upanişad’da şöyle denmektedir:

“Verilen nefes ve alınan nefes iki adağı eşit derecede taşıdığı içindir ki, Saman, Hotri rahibidir. Zihin kurban sahibi, Udana da kurbanın ödülüdür ve kurban sahibini her gün derin uykuda Brahman’a götürür… Ve ışık galip geldiğinde o tanrı – zihin – rüya görmez; ve o an bedeninde mutluluk doğar… Ve, ey arkadaş, kuşlar nasıl tünemek için bir ağaca giderse, tüm bunlar da En Yüce Atman’da sakindir.”

Bahsetmiş olduğumuz bu dört durum, organik bir varlığın benliğinin bütününü oluşturmaktadır. Bu nedenle Upanişadlar’daki iç dünyaya yönelme aşamalı olarak gerçekleşmiştir ve dış dünyadan iç dünyaya yönelme ve sonunda görünenden görünmeyene dönüşmenin gerçekleştiği, bununla da güç artışının sağlandığı söylenebilir.

 Aitareya Upanişad’da ise şu ifadeler yer almaktadır:

 “Evrenin kaynağı, idame ettireni ve sonu olan Tanrı, varlığın her safhasına iştirak eder. O; uyanan kişi ile uyanır, rüya gören kişi ile rüya görür ve derin uykuda uyuyan kişi ile uyur; lakin kendisi bu üç durumun da ötesindedir. Onun gerçek mahiyeti, saf şuurluluktur.”

Kaynakça

  • Mysore Hiriyanna, Hint Felsefesi Tarihi
  • Upanişadlar – F.Max Müller
  • Rigveda –  İş Bankası Yayınları (çev. Korhan Kaya)
  • Hint Felsefesinin Temelleri – Korhan Kaya
  • Hinduizm – Korhan Kaya
  • Sanskrit Türkçe Sözlük – Korhan Kaya
  • Vedalar ve Kaynağı Üzerine – Ali İhsan Yitik /Hammet Arslan
  • FELSEFİ DÜŞÜNCENİN İLK METİNLERİ: UPANİŞADLAR (Yüksek Lisans Tezi) – Alper İPLİKCİ