Mitoloji

Hint Yaratılış Miti – Hint’te Zaman ve Tufan Mitleri

Rigvedalar’la başlayan birçok Hint Yaratılış Miti bulunmaktadır. İlk Veda, Hint Yaratılış Miti olarak gizemli bir kaynağı olan Altın Kozmik Yumurta’dan bahsedilmektedir. Bir diğer mite göre, Dyaus (Gökyüzü baba) ile Prithvi (Yeryüzü Ana) evreni oluşturmak için birleştirmişlerdir. Önemli bir Veda, Hint yaratılış miti , tanrı İndra’nın iblis Vritra’yı (Kaos) yendiği mittir. Tanrılar, Kaos’u yenerek yaratılışı mümkün kılmışlardır. Yine de en bilinen Hint Yaratılış Miti altın yumurtadan sonra, anlatıcılar kozmik varlık olan Puruşa’ya odaklanırlar. Puruşa’nın Mezopotamya’daki (Babil Tiamat Hikayesinde olduğu gibi) veya İskandinav Mitolojisi’ndeki gibi ilk varlıkların kopmuş parçalarının dünyanın çeşitli unsurlarını oluşturduğuna inanırlar.

Hint Yaratılış Miti : Brahma Yaratılışı ve Vişnu’nun Süt Okyanusu

 Bir diğer Hint yaratılış miti; Brahma’nın Vişnu’nun uyuyan bedenindeki nilüfer çiçeğinden doğup, kendi aklından oğullar ve kızını yaratması mitidir. Popüler bir diğer yaratılış mitinde ise; Vişnu ve karısı Lakşmi, bin kafalı dünya yılanı Ananta Şeşa’nın simgelediği ebediyette uyurlar. Bu uyku esnasında dünya sadece tanrının aklında var olur. Vişnu uyanıp, rüyası üzerine meditasyon (rüya yogası) yaptığında dünyanın yeniden yaratılışı başlar. Bu noktada Brahma Vişnu’nun göbeğinden doğmuş bir lotus çiçeğinin üzerine iliştirilmiştir. Brahma, ancak Vişnu’nun düşüncesinin temsili haline gelir.

Bir başka Vişnu’ya dair Hint Yaratılış Miti ‘nde; Süt Okyanusu’nun çalkalanması mitidir. Bu mit, Mahabharata ve Puranalar dahil çeşitli kaynaklarda anlatılır. Çoğu versiyona göre Vişnu tarafından kayıp Soma’yı, tanrılara ölümsüzlük veren içeceği bulmak için tanrılar (devalar) ve şeytanlar (asuralar) ilksel suları çalkalamaya teşvik edilir. Tanrılar dünya yılanı Ananta’ya dünya dağı Meru’yu kökünden söktürüp, Vişnu’nun avatarı olan kaplumbağanın sırtına yerleştirirler. Dağ, çalkalama çubuğu, yılan da çalkalama kordonu haline gelir. Çalkama işlemi sırasında  Soma, denize akar ve denizi süt haline getirir böylelikle çalkalanmanın devam etmesi sonucunda dünyanın unsurları doğar. Süt okyanusunun çalkalanması, Hint mitolojisinde bir tür tufan miti olarak da görülmektedir.

Hinduizm’de Zaman

Bir çok Hint Yaratılış Miti ‘nde tutarlı bir tema vardır. Bu zaman kavramı olan ‘Kalpa’dır. İnsan zamanına göre 1 Kalpa, 8,64 trilyon yıllık dönemken Brahma’nın zamanına göre bir gündüz ve bir gecedir. Her Kalpa’nın sonunda, İskandinav Ragnarök’ü gibi yaratım yok edilir. Ve her yıkımı (her bireyin hayatı gibi) yeni bir yaratılış izler. Brahma, Vişnu, Şiva üçlemesinin mitlerdeki anlatımı da bu yaratılış döngülerinde yer bulur. Brahma yaratımı başlatır, Vişnu devam ettirir, Şiva ise; yaratılışa tekrar imkan sağlayan yok edicidir.

Hint Tufan Miti : Adikumbeshvara Olarak Şiva

Hint mitolojisi kapsamında bir başka tufan miti de;

Adikumbeshvara Olarak Şiva Miti’dir.

Bazı Hint tapınaklarında, doğaüstü bir kaynağın belirli bir imgesi kutsal bir yere taşınabilir. Bu imge Kumbakonam’da Adikumbeshvara (testinin ilksel efendisi) olarak bilinen bir tapınakta yer alan linga’dır (penis). Bahsi geçen tapınak eski ve hayat dolu bir şehir olan Tamil Nadu’daki en önemli tapınaktır. Bu yerle alakalı olan öyküde, hem evrenin yıkılışıyla gerçekleşen Hint Yaratılış Miti hem de Adikumbeshvara biçimindeki Şiva övülmektedir. Testi (kumbha), tıpkı altın yumurta veya rahim gibi evrendeki tüm canlı ve cansız varlıkların filizlerini içeren bir yuvadır. Aslında genellikle testinin potansiyellerle dolu bir evrenin simgesi olduğu düşünülmektedir.

Hikayede büyük yangının ve Kalpa’nın sonuna işaret eden sel baskınının ne zaman ve nasıl olacağı anlatılmaktadır. Şiva’nın yanına gelen Brahma ona dünyanın yeniden nasıl yaratılabileceğini sorar. Şiva ise O’na biraz toprakla bir miktar ölümsüzlük nektarını (amrita) karıştırmasını, bir testi yapıp  içine Veda’ları ve yaratılış tohumlarını koymasını söyler. Böylece Brahma testiyi yapar, kutlu yapraklarla süsler, file bir torbaya koyar ve suya bırakır. Torba, dünyaya doğru yol almaya başlayıncaya dek, dalgalarla sarsılıp rüzgarlarla savrulur. Fakat yolculuğu boyunca, üstündeki yapraklar düşer ve kutsal yerlere dönüşür. En sonunda, gökten gelen bir sesin buyruğuyla testinin yolculuğu sona erer.

Ardından avcı kılığındaki Şiva gelip bir ok atar ve testiyi kırar. Ölümsüzlük nektarı ve yaratılışın tohumları dışarı yayılır. Sular çekildiğinde Brahma, linga yapmak için yeryüzüyle ölümsüzlük nektarını karıştırmış ve Şiva diğer tüm tanrıların huzurunda bu karışımın içinde gözden yitmiştir…

Hint Yaratılış Miti : Altın Yumurta

Hint Yaratılış Mitlerinde, Brahma yaratıcı figür olarak başat rolü oynamaktadır. En bilinen Hint Yaratılış Miti, kendinden var olan altın yumurta mitidir. Altın yumurta, ilksel sularda yüzmekte olan evreni yaşatacak tüm varlık hücrelerini ve muhtemel yaşamları kabuğunun içinde barındırmasıyla tanımlanmaktadır.

Her yaratılış döngüsünün başında yaratılışın bütüncül kaynağı olan yumurtayı Brahma’nın kırdığı söylenir. Suların üzerinde yüzen altın yumurtanın kabuğunun kırılmasıyla, kabuğun iki yarısı göğü, yeri ve evrenin yirmi bir bölgesini oluşturur. Yumurtanın iç ve dış zarlarından dağlar, bulut ile sisler; damarlarından nehirler; sıvısından okyanuslar oluşur. Bu mitin bir başka şeklinde ise; yumurta, yaşamın ortaya çıkabilmesi için kırılmadan kalır ve bunun yerine yaratılışın tamamı kırılmamış yumurta kabuğunun içinde gerçekleşir.

Linga Puruna, çift cinsiyetli Şiva’yı kendi ateş tohumlarını kendi dişil yarısının içine yerleştirerek yaratılış sürecinin hareketlenme safhasında yer aldığı şekliyle betimler. Bu bütünleşmeden doğan kozmik yumurtanın, yaratılış süreci başlayana dek binlerce yıl kozmik sular üstünde yüzdüğü anlatılmaktadır.

Hint Yaratılış Miti : Bölünme – Puruşa ve Prakriti

Vedalar derlendikten bin yıl sonra yazınsal ürün olarak Upanişad ortaya çıktı. Bu yazılar Vedaların doruk noktası Vedanta olarak bilinmektedir. Bu yazılarda yaratılışın Puruşa diye bilinen varlığın bölünmesiyle başladığı anlatılmaktadır.

“Başlangıçta öz vardı, Puruşa

Tek başına, korkmuş, onu yalnız ve ürkek yapanın ne olduğunu merak eden

Eğer yalnızlık ve korku varsa

Eş, dost ve zevk de olabilirdi

Sabırsızlanarak kendini böldü.” (Brihad- Aranyaka Upanişad)

Puruşa’nın bölünmüş yanı Prakriti olarak bilinir. İkisi birbirini tamamlar niteliktedir. Puruşa eril, prakriti dişil olarak tercüme edilir. Puruşa kültürdür, kadın ise; tabiat. Puruşa etkendir, Prakriti edilgen. Puruşa kalıcı olandır, prakriti ise; geçici olan madde.

Böylesi bir bakış Hindu dünyasının ataerkil bir dünyada olduğu inancını güçlendirmiş olur. Fakat ne Veda ne de Upanişad cinsiyet entrikalarıyla ve sosyal meselelerle ilgilidir. Bu yazıtlar muhakkak kültürün düşüncelerinden etkilenmişse de ana dürtüleri metafiziktir. Biyolojik semboller dünyanın nasıl ve neden var olduğunu izah eden karmaşık fikirleri açıklamak için kullanılan araçlardır.

Mutlağın bölünmesi bir varlığın kendisini kadın ve erkek olarak ayırması değildir. Bu nesne ve özne arasındaki bir bölünmedir. Özne, hissedilen bilinçli bir varlıktır. Nesne ise; hissedilen, uyarıcı çevre. Özne Puruşa’dır. Nesne ise; Prakriti. Puruşa ruhtur, prakriti akıl ve madde. Puruşa ve Prakriti’nin mutlak varlığın kendisi bölmesinden sonra varlık kazanması bize ne Puruşa’nın Prakriti’yi ne de Prakriti’nin Puruşa’yı yarattığını gösterir. Aynı anda varlık bulmuşlardır. Puruşa’nın Prakriti’ye, Prakriti’nin ise; Puruşa’ya ihtiyacı vardır…

Alıntılar ve Kaynaklar:

  • Dünya Mitolojisi – David A. Leeming
  • Hint Mitleri – A.L. Dallapiccola
  • Mit ve Mitya – Devdutt Pattanaik
  • Rigveda – İş Bankası
  • Upanişad – F.Max Müller, Paul Deussen
  • Hint Felsefesinin Temelleri – Korhan Kaya