Mitoloji

Brahma’nın Doğumu – Oğulları ve Tanrıça -Narayana Uyanıyor!

Brahma’nın Doğumu…

Hint Mitolojisi ‘nde tanrılar bile sonradan yaratılmışlardır. Vedalar ve Upanişad’larda yaratılış mutlak bir varlığın (Brahman) bölünmesiyle başlamıştır.

Brahma’nın Doğumu ’yla ise; devaların, asuraların, insanların, hayvanların ve daha nice canlının yaratılışı devam edecektir.

Brahma’nın Doğumu – Vişnu Uyanıyor

“Başlangıçta, süt okyanusunun üzerinde zaman yılanına kıvrılan rüya bile görmeden uyuyan Narayana (Vişnu bedenlenmesi) kıpırdandı. Göbeğinin içinde bir nilüfer çiçeği vardı ve oradan Brahma çıktı. Brahma doğumu ’yla gözlerini açınca yalnız olduğunu fark etti ve kim olduğunu merak etti. Kendini bilme isteğiyle Brahma önce ‘ne olmadığını’ anlamayı diledi.

Brahma Doğumu sonrasında öncelikle düşüncelerinden dört oğlan, sanat kumarları yarattı ve onlardan çocuk yapmalarını istedi. Ama onlar nasıl çocuk yapılacağını bilmiyordu. Babalarının neden böyle bir şey istediğini de anlamamışlardı. Yok oldular! Sonra yine Brahma düşüncelerinden on ergin erkek yarattı. Bu adamlar Prajapati’lerdi. Onlar nasıl üreyeceklerini biliyorlardı; babalarından kendilerine eş vermesini istediler.

Brahma böylelikle kendini ikiye ayırdı. Sol yarısından Brahma ve oğullarına benzemeyen bir yaratık oluştu. Bu bir kadındı. Olağanüstü güzellikteydi. Kadın Brahma’ya saygı göstermek kaygısıyla dolanmaya başladı, çünkü Brahma onunda babasıydı. Arzuyla tutuşan Brahma doğumu sonrasında –kıza sürekli bakabilmek için- ikisi iki yanda, birisi arkasında olmak üzere fazladan üç başı daha çıktı. Babasının bakışlarından rahatsız olan kız göğe yükseldi. Brahma dört başının üzerinden bir baş daha çıkarttı. Bu baş bakışlarını Narayana’dan tamamen ayırarak kızına çevirdi.

Tanrıça Kaçıyor, Brahma Kovalıyor

Kız kaçtı, Brahma kovaladı. Kız kaçarken hepsi de dişi olan birçok biçime girdi; kaz, kısrak, inek, ceylan… Kızı kaçırmaktan korkan ve ona sahip olmak isteyen Brahma da bu biçimlerin erkek hallerine bürünmeye başladı: Erkek kaz, aygır, boğa ve erkek ceylan… Böylelikle Jivalar yaratılmış oldu.” (Brahmanda Purana)

Narayana’nın uyku halinde olması, olan dünyaya tamamen tepkisiz bir bilinç halini temsil eder. Uyku o kadar derin bir düzeydedir ki Narayana kendinde olanı, özünü bile farkında değildir. Bu kendinin farkında olmama haline ‘pralaya’ yani yok olma denir. Bu dönem Puruşa ile Prakriti’nin birbirinden ayrılmadan önceki haldir. Bu noktada ne gören vardır, ne de görünen. Hiçbir şeyin ismi veya şekli yoktur. Uzay çöker. Yaşam biçimsiz ve adsız bir hacime süt okyanusuna meyleder. Geçmiş, şimdi ve gelecek birbiriyle iç içedir. Zaman yılanı kayıp gitmekten ziyade dolayıp çöreklenmiştir.

Brahma’nın Doğumu – Bilincin Saf Hali ve Buruşması

Narayana, Puruşa’nın yani mutlak olanın idrak edilebilen en katıksız saf halidir. O buruşmamış, kırışmamış, kirletilmemiş ve düğümlenmemiş bilinçtir. Narayana’nın uyanması, nilüfer çiçeğinin açmasıyla içinden Brahma’nın doğumu ve oğullarını uyandırması bu bilincin buruşmuş hallerine imkan sağlar.

Kendini merak etmek bu buruşma sürecinin itici gücüdür. Buruşma Brahma’nın yani kendini, kendi olmayan her şeyden, aklı maddeden ayırabilen idrakın ortaya çıkmasına neden olur. Brahma’nın çocuk arzusu, bilincin dünya ile verimli bir etkileşim kurma arzudur, asıl amaç; kendini onlar aracılığıyla bilmektir.

Yaratılışın Ögeleri

Brahma’nın ilk dört oğluna kadimler, sanat-kumarları denilir çünkü onlar duyu organlarından önce yaratılmışlardır. Duyu organları olmadan akıl dünyayı algılayamaz. Duyusal algılarla dalgalanmayan akıl saftır, dolayısıyla Brahma’nın sorularına cevap veremez. Bu yüzden onlar çocuk yapmayı bilmeyen ve harekete geçemeyen ergen erkekleri simgelerler.

Brahma dünyayla verimli etkileşim kurabilmek için sanat kumarlarından sonraki on oğlunu yaratır. İlk beşi, beş duyu organını (göz, kulak, burun, dil ve ten); diğer beşi ise hareket organlarını (eller, ayaklar, ağız, makat ve cinsel organlar) temsil eder. Duyuları ve hareket organlarını simgeleyen on oğlu Prajapatiler, Brahma’nın tanrıçayı fark edebilmesini ve dört oğlunun aksine erotik dürtülere tepki vermeyi sağlarlar.

Tanrıça pralaya sırasında bile vardır. Ama tüm duyular uykuda olduğu için kimsecikler onun farkında değildir. Bu fark edilmeyen tanrıça Yoga-Nidra (Uyku Yogası) sırasında bile’ var olan’ olarak bilinir. Narayana uyandığında, nilüfer çiçeği ile birlikte Brahma doğumu başlar ve tanrı gözlerini açar. Duyular canlanır. Yoga-nidra, yoga-maya olur ve duyuları uyarır.

“Tanrı ile Tanrıça.

Puruşa ile Prakriti.

Seyreden ile seyredilen.

Nesne ve özne.

İşte hepsi bu. Ne o, ne bu; hem o, hem bu.

İşte kim olduğumuz.

Tat tvam asi.”

Yoga Maya – Tanrıça’yla Uyanma Saati

Yoga-maya Brahma’nın kızı olarak bilinir çünkü başlangıcını ona borçludur. Eğer Brahma’nın merakı ve sorusu olmasaydı, Brahma kendini tam hissetmiş olsaydı ve kendi kendine yetebilseydi etrafına bakmayacaktı. Görenin gördüğü şey olmayacaktı, böylece dünyada hiçbir zaman yaratılmamış olacaktı. Yoga-maya’nın başka bir ismi de “şafak” anlamındaki Uşa’dır. Tanrıçanın gelişi şafak gibidir. Uyanma saatidir. Ona aynı zamanda sonsuz biçimli anlamındaki Şaratupa da denir. Temsil ettiği dünya gibi Tanrıça cıva gibidir, sürekli biçim değiştirir. Ortaya çıkar çıkmaz dönüp Brahma’yı kuşatır.

Brahma ve Ego

Ve duyular, hareketler, aklı; hatıralar, arzular ve fikirlerle doldurur. Brahma’nın fazladan üç başı vardır. Öyle bir noktaya gelir ki, bilinç dıştan gelen girdilerle artık o kadar buruşmuştur ki diğer dördünün tepesinde Narayana’dan ötelere bakan beşinci bir baş çıkar. Bu egodur – aklın, sürekli olarak etraftaki dünyadan bir onaylama ve takdir bekleyen kısmı…

-Başlangıç-

İlk başta,

Ne varlık vardı ne de yokluk

Ne gök, ne yer, ne de ötesinde ve altında olan,

Mevcut olan neydi? Kim içindi?

Var mıydı su?

Ölüm, ölümsüzlük?

Gece, gündüz?

Ne var idiyse, tek bir tane olmalıydı

Asıl “Bir”

Kendi kendini yaratmış, kendi kendini yaşatan, kendi hararetiyle,

Kendini bilmeden

Kendini bilmek arzusu oluşuncaya dek.

İşte o arzu aklın ilk tohumudur diyor, kahinler

Yokluk ile Varlık’ı birbirine bağlayan.

Üzerinde ve altında ne vardı?

Tohum mu toprak mı?

Kim bilir?

Kim gerçekten biliyor?

Tanrılar bile daha sonradan geldiler.

Belki de asıl varlık biliyordur.

Belki bilmiyordur.

(Rig Samhita)

Kaynakça:

  • Dünya Mitolojisi – David A. Leeming
  • Hint Mitleri – A.L. Dallapiccola
  • Mit ve Mitya – Devdutt Pattanaik
  • Rigveda – İş Bankası
  • Upanişad – F.Max Müller, Paul Deussen
  • Hint Felsefesinin Temelleri – Korhan Kaya