Doğu Felsefesi,  Felsefe,  Hint Felsefesi

Maya İlkesi – Hint’in Monist İdealizmi

Felsefenin üç kez aşama kaydettiği ve bu aşamaların da Hint’teki Upanişadlar, sonrasında eski Yunan’daki Parmenides ve Platon’un felsefeleri ve daha sonrasında ise Kant ve Schopenhauer felsefelerinin olduğu kabul edilmektedir. Bu aşamalar, felsefi yaklaşım açısından aynı öğretiyi savunmuşlardır. Parmenides yaşanılan evrenin görüngüsel, Platon ise bir gölgeler alemi olduğunu belirtmiştir. Maddi dünya nesnelerini Kant ise kendinde şeyler değil de görüntüler olarak kabul etmiştir ve Schopenhauer da bu yaklaşımın devam ettiricisi olmuştur. Upanişadlar ise nesnelerin Atman olmadığını, yani esas gerçeklik olmadığını, bunların sadece Maya, yani yanılsama olduğunu savunmaktadır.

Upanişadlar’ın geneline yayılmış olan, en önemli ve en iyi şekilde geliştirilmiş öğreti, monistik ve idealistik olan öğretidir. Bu öğretinin hem monistik, hem de idealistik olarak nitelendirilmesinin sebebi, her şeyin birliğini vurgulayan ifadelerin yanı sıra her şeyin zihni bir koşul gerektirdiğini kabul eden ifadelerin de yer almasıdır.

Kozmik ve Akozmik İdeal

Upanişadlar’ın idealist monizm anlayışında Mutlak, ya evrene içkin, ya da evrenden aşkın olarak ele alınmıştır, yani bu iki yaklaşım da Upanişadlar içerisinde yer almaktadır. Nesnel dünya ve ruhani özün temelde bir olmasının yanı sıra aralarında bulunabilecek fark da burada ortaya çıkmaktadır. Bu iki yaklaşımdan dolayı iki tip idealden bahsetmek gerekmektedir.

Bunlardan ilki olan kozmik ideale göre, Mutlak, evrenle birdir ve her şeyi var eden ve yok eden O’dur. Her şeyin özü aynı zamanda Brahman’dır. Akozmik ideale göre ise evrenin asıl özü olan Mutlak, evrenden aşkındır, nesnel olanın ötesindedir ve her şeyin var edicisidir. Upanişadlar’daki bu ikili öğretinin temeli, daha önceki Veda metinlerinde de bulunmaktadır. Bu öğretinin kozmik ya da görüngüsel düzeyinde kişi, kendi bireysel benliğinin ve evrendeki çeşitliliğin farkındadır. Öğretinin akozmik ya da aşkın düzeyinde ise tüm farklılıklar, ikiliği görmeyen bir bilinçle ortadan kalkmaktadır. Bu iki yaklaşımdan birinin kabul ettiği algılananlar, bir diğer yaklaşımda reddedilmektedir.

Şankara’ya göre;

Hint düşüncesinin önemli düşünürlerinden biri olan Şankara’nın açıklamasına göre, iki görüşün de belirttiği Mutlak aynıdır; sadece bu iki görüşün Mutlak’a olan bakış açıları farklıdır. Ona göre kozmik ideal, Mutlak’a, ampirik bakış açısından, akozmik ideal ise aşkın bakış açısından yaklaşmaktadır. Upanişadlar’a has olan görüş ise Mutlak’ın hem evrene içkin, hem de evrenden aşkın olduğu görüşüdür. Başka bir ifade ile aşkın bir yaklaşım benimseyen akozmik yaklaşımın, Brahman’ı sıfatsız, zaman ve mekandan münezzeh olarak nitelendirmesiyle, içkin bir yaklaşım benimseyen kozmik yaklaşımın, Brahman’ı sıfatları olan ve nesnelerde tecelli eden olarak nitelendirmesinin arasında bir çelişki olmadığı, Brahman’ın tek olduğu yaklaşımının görüngüsel ya da transandantal olarak ele alındığı söylenebilir.

 Fiziki dünyanın varlığı kabul edildiği takdirde, Brahman’ın yaratıcı, koruyucu ve yok edici olduğu kavranabilir; fiziki dünyanın varlığı kabul edilmediği takdirde ise Brahman mutlak bir varlık olarak yaşanacak ve düşünce önemsizleşecektir. Burada içkin Brahman’a mevcut bilinç durumunda tapınılırken aşkın Brahman’ı yaşayan kişi kendi bireyselliğini yitirmektedir.

Bu yaklaşımın sonrasındaki düşünceye göre, aşkın Brahman Maya ile birleşerek evrenin sebebi olacak ve içkin Brahman haline dönüşecektir, yani nitelik sahibi olacaktır. Bu durum Kişisel Tanrı adını alır.  Kişisel Tanrı ya da içkin Brahman’ın yaratma, koruma ve yok etme gibi fiziki dünyaya yönelik etkinlikleri, onda var olan aşkınlığa herhangi bir olumsuz etkide bulunmamaktadır. Bu aşkın doğa içerisinde var olan derinlik, bu etkinlikler sonucu asla bozulmamaktadır. Aynı zamanda içkin Brahman’ın bu fiziki dünya etkinliklerinin meydana gelebilmesi için maddenin, yani görüngüsel olanın yaratılmış olması gerekmektedir. Bundan dolayı Maya, fiziki dünyanın ortaya çıkmasının aracıdır. Yaratıcı ise bu aracın efendisidir ve nesnel dünya Maya’dan meydana getirilmiştir.  Başka bir deyişle Maya, her şeye hayat veren yaratma sürecinin görüngüsel yönünü teşkil etmektedir.

Özne ve Nesne Olarak Brahman

Upanişadların idealizm monizmi çoğu paragrafta mutlak, kozmik ya da doğası gereği her şeyi kapsayan (saprapanca) olarak takdim edilir. Ancak bazı diğer Upanişadlarda ise, kozmik ya da her şeyi dışlayan (nişprapanca) olarak ele alınır.

Birinci görüş, Brahman’ın içkinliğini, ikincisi ise onun aşkınlığını vurgular. Upanişadlara has olan görüş ise onun hem içkin hem de aşkın olduğu şeklindedir.  Ancak daha derinlenmesine incelendiğinde genel olarak iki farklı görüş ele alınır.

Birincisinde mutlak, nesnel bir şey değildir; birbiriyle ilişkisiz olsalar da, böyle bir özne de nesne değildir. Böyle bir mutlak, her ikisi olarak anlaşılabilir. O, saprapanca Brahman olabilir. Bu görüşe göre, tecrübenin çeşitli durumları mutlakta bir yere sahiptir. Onlar, gerçekte ondan çıkar ve tekrar onun içine çekilirler. O, Brahma-parinamavada ya da Brahman’ın dünyada geliştiğini iddia eden doktrindir. Ya da mutlak, hem nesne hem de öznenin saf zemini olarak kabul edilebilir; bu durumda da nişpranpanca idealine sahip oluruz. O zaman ortak tecrübe edilen şeylerinin yalnızca fenomen, Brahman’ın ise numen (kendinde şey) olduğu kabul edilebilir. O, Brahman’ın dünyaya dönüşmediği, yalnızca dünya olarak göründüğünü iddia eden doktrindir. Nihayetinde ikinci görüş, zorunlu olarak, nişpranpanca Brahman’ı saprapanca olarak gösteren ilke olarak anlaşılan Maya düşüncesini içerir.

Maya İlkesi

Akozmik ideal, evrenden aşkın olan Mutlak’ın, evrene içkin olarak gösterilmesini Maya ilkesiyle açıklamaktadır. Bu ideale göre, kozmik idealin belirttiği içkinlik Maya, yani yanılsama olarak adlandırılır. Dünyanın, aslında ahlâkî bir nizam olduğu kabul edilmektedir ve mikrokozmos olan insan da bu nizamın bir parçasıdır. Bu âlemin ahlâkî nizamı hayali olanla gölgelenmektedir ve aynı şekilde Atman da fiziki beden ile gölgelenmektedir. Bunu sağlayan temel şey Maya’dır. Maya’nın farklı görüntüler şeklinde tezahür etmesinin temel nedeni Mutlak’ın esas mahiyetini her şeyden gizlemektir.

Maya, algılanan dünyanın ve ruhun tözsel olmayan, görünebilen niteliğini, insanın bilinç dışı katmanlarını ve içgüdüyle alakalı dinamikleri ifade etmektedir.  Şvetaşvatara Upanişad’da şöyle denmektedir:

 “… Öyleyse bilin ki, Prakriti (doğa) Maya’dır; ve büyük Sahip ve Mayin’dir (yaratıcı); bütün dünya onun uzuvlarıyla doludur.” Bu şekilde bahsedilen Maya, biçim ve adlardan oluşan evren olarak adlandırılmaktadır ve ikilik içermeyen Brahman yanlış algılanmaktadır. Sınırlı zihin, Maya’nın esas doğasını anlayamamaktadır. İkiliği barındırmayan saf varlık, farklı oluşumlar şeklinde evrende tezahür etmektedir ve bu yüzden onun bu tek yapısı kavranamamaktadır.

Maya İlkesi’nin Üç Niteliği

Brahman’a bağlı olan Maya’nın üç temel niteliği vardır ve bunlar “Üç Guna” adını alır. Bu temel nitelikler, insanı görüntüler dünyasına bağlayan; zihin, akıl ve benlik de dahil olmak üzere hem kaba hem de ince nesnelerde bulunan sattva, raja ve tamalar olarak adlandırılır. Raja ve tamalar birbirleriyle zıt iken sattva bu ikisi arasında denge sağlayan bir niteliktir. Rajalar enerji durumlarıdır ve bağımlılığa, acıya neden olurlar. Tamalar hareketsizlik durumlarıdır ve gaflete neden olarak Maya’nın örten yönünü teşkil ederler. Denge durumu olarak nitelendirilen sattva ise ruhsal durumlar olarak ortaya çıkmaktadır.

Vedanta Felsefecisi Şankara’dan esinlenen Vivekananda’ya göre Maya bir kuram değildir, sadece evrendeki olgular üzerine yapılmış bir durum tespitidir. Düşünür, herkesin Maya’nın köleleri olduğunu, bu dünyanın, güzelliğin, zeka ve akılların birer hapishane olduğunu, bunu en çok yaşlıların hissettiğini, Maya’nın tanrısal olduğunu ve aşılmasının güç olduğunu ve kurtuluşu dinin sağlayacağını kabul etmektedir.

Kaynakça:

  • Mysore Hiriyanna, Hint Felsefesi Tarihi
  • Upanişadlar – F.Max Müller
  • Rigveda –  İş Bankası Yayınları (çev. Korhan Kaya)
  • Hint Felsefesinin Temelleri – Korhan Kaya
  • Hinduizm – Korhan Kaya
  • Sanskrit Türkçe Sözlük – Korhan Kaya
  • Vedalar ve Kaynağı Üzerine – Ali İhsan Yitik /Hammet Arslan
  • FELSEFİ DÜŞÜNCENİN İLK METİNLERİ: UPANİŞADLAR (Yüksek Lisans Tezi) – Alper İPLİKCİ