septikler
Batı Felsefesi,  Felsefe,  Helenistik Çağ Filozofları

Septikler ve Aşırı Kuşkuculuk -Doğru Bilginin İmkansızlığı

Septikler (Kuşkuculuk)

Şüphecilik (Septisizm) Helenistik Felsefe Çağı’nda ortaya çıkmıştır. Sofistlerin doğru bilgide nesnelliği ortadan kaldırılmasıyla Pyrrhon ve takipçileri kuşkuculuğu bir felsefi akım haline getirmişlerdir.

Septiklerin felsefesi epistomoloji üzerine kurulmuştur. ” Doğru bilgi var mıdır? Varsa nasıl bilinebilir? Doğru bilgi mümkün müdür?” gibi sorulara cevap olarak dogmatiklerin zıttı bir tutumla Septikler doğru bilginin mümkün olmadığını savunmuşlardır.

Doğru bilgi duyularla algılanamaz, bir hakikat varsa bile insan bunu sınırlı akılsallığı ve sonlu olan yaşamının süresince ulaşamaz diyen sofistlerden sonra septikler “aşırı kuşkucu” bir tutumla doğru bilginin olanaksızlığını yinelemişlerdir.

Bu felsefi akım Pyrrhon (M.Ö. 365-275)  ile başlamıştır. Diğer en önemli temsilcileri ise; Timon, Arkesilaos, Karneades, Aenesidemos ve Sextus Empiricus’tur.

Septikler: Doğru Bilginin İmkansızlığı

Pyrrhon’a göre, bilgi olanaklı değildir; çünkü varlıkların kendilerini hiçbir zaman bilemeyiz. Ancak göründükleri şekliyle onları duyularımız aracılığıyla bildiğimizi düşünürüz. Bildiğimiz şeyler duyularımızın bize verdikleridir. Duyular ise; özneldir ve kişiden kişiye değişmektedir. Öznel bilgi ötesinde bilgi, insan için kapalıdır. Bu yüzden insan bilme sevdasından vazgeçmeli ve kesin bir yargıda bulunmamalıdır. Çünkü doğru yargı söz konusu değildir. Yargıda bulunmak yerine yargıyı askıya alıp, parantez açarak konuşmak ve düşünmek gerekir. Yargıyı açıkta, parantezde bırakmak, insanı gereksiz korku ve kaygılardan uzaklaştıracak, ruhsal bir dinginliğe, arınmaya götürecektir.

2000’den fazla zaman diliminden sonra bile, septiklerin bu kuşkuculuğu Yeni Çağ’da da etkilidir. Özellikle sinema kültürü ve daha nice popüler kültürün işlediği “kuşkuculuk” teması kafa açıcı bir nitelik taşır. Inception, Matrix gibi filmler bu temayı işleyen en bilinen ve izleyicisinde merak uyandırarak “ya öyle değilse” sorusunu sordurmuş yapıtlardır.

Kuşkuculuk Çeşitleri

Septiklerin aşırı kuşkuculuğunun dışında da kuşkuculuk çeşitleri mevcuttur. Bazı düşünürler tavır olarak veya yöntem olarak bazıları deney dışı olan şeylere karşı bir kuşkuculuk takınmış, bazıları ise eleştirel olabilmek adına kuşkuculuğu benimsemiştir.

Eleştirel kuşkuculuğun en iyi örneklerinden olan Kant; insanın bilme sınırlarını ortaya koymaya çalışmıştır.

Bir tavır olarak kuşkuculuğu en iyi temsil eden kişi Sokrates’tir. Sokrates konuşmalarında dogmatizmin karşıtı bir tavır sergilemiştir. Var olan dinsel, ahlaki, siyasi vs. şeylerde şüpheye, eleştiriye yer vererek, hoşgörüyle konuşmaya çalıştığı kişisinin tabularını yıkmayı amaçlamıştır.

Bir yöntem olarak kuşkuculuğun en önemli temsilcileri ise; İslam felsefesinden Gazali ve Modern felsefesinin kurucusu olarak bilinen Descartes’tir. Açık ve seçik bilgiyi yani hiç çürütülemeyecek bir şeyi bulmak için şüpheyi “araç” olarak kullanmışlardır.

Deneycilerin kuşkuculuğunda Locke ve David Hume en önemli temsilcilerdendir. Deneyle elde edilen bilgiler harici her şeyden kuşku duymamız gerektiğini savunurlar.

Kaynakça:

  • A. Kadir Çüçen – Bilgi Felsefesi
  • Ahmet Arslan – Bilgi Felsefesi