Doğu Felsefesi,  Felsefe

Zen Felsefesi – Japonya ve Budizm

Zen Felsefesi

Neredeyse bütün Çin Budist mezheplerin Japon eşleri vardır. Ancak Japonların dokunuşlarıyla değişmişlerdir. Ch’an Budizmi Japonya’ya geldiğinde Çin’de önemini kaybediyordu. Ve Japonya’da “Zen” adıyla bilinen bir pratik yaşam felsefesine dönüşmüştü. Zen Felsefesi , Japonlar için uygundu çünkü aydınlanma ve gündelik yaşam faaliyetleri arasında hiçbir engelin olmadığını ilan ediyordu. Çin’in Ch’an Budizmi ve Saf Toprak Budizmi; Japonya’da “Zen ve Judo” olarak yerini bulacaktı. 

Batı, Japonya’da Budizmin en yaygın biçimini “Zen” olarak bilse de başka tarikatlarda önemli yer tutmaktaydı. Shingon (tantracı), Judo ve Tendai akımları en az Zen kadar yaygındılar. Tendai Buddhacılığı Japonya’da dokuzuncu yüzyıl başlarında Saicho tarafından getirilmişti. Tendai geleneği daha sonralarında bir  değişkesi olan Nichirencilikle temsil edilecektir. Nichirenci tutum, Buddhacılığın anahtar metinlerinden biri olan “Lotus Sutra”yı benimseyemesiyle bir dizi inançtan ibarettir. Zen ile Tendai geleneği dahil diğer Buddhacı tarikatlar arasındaki en önemli karşıtlık alanlarından biri, aydınlanma yolunda, sutraların merkezi önem taşıdığını reddedişleridir. Zen, dinsel yetkesini doğrudan Dharma’nın Buddha’dan tüm Zen ustalarına sözlü aktarım üzerine temellendirmektedirlerdir.

 Japonya’da Zen Felsefesi ikiye ayrılır; Rinzai ve Soto.

Rinzai Zen Felsefesi

Rinzai dramatik karşılaşmalara güveniyle ünlüydü. Zen Felsefesi anlatılmazdı, bilmecelerle kişinin kendisinin yıllar geçse bile, öğretmenin vesile olmasıyla kendisinin aydınlanmasına gitmesi istenirdi. Rinzai Zen Felsefesi, Batı’da daha tanınan bir biçim oldu. Bunun en önemli sebeplerinden biri, kimi Japon adet ve sanat biçimleri, özellikle de çay töreni, noh draması, haiku şiiri, çiçek düzenlenişi ve çeşitli savaş sanatlarını etkileyişidir. Rinzai Zen geleneği, öğretiyi canlandıran ve büyük bir dizge haline getiren Hakuin’le temsil edilmektedir.

Soto Zen Felsefesi

 Çin’den Soto Zen’i getiren ünlü öğretmen ise, Dogen’di. Soto Zen Felsefesi sessiz meditasyonu ve meditasyonun aydınlanmayla tanımlanmasını vurgulamaktaydı. Dogen sık sık Buddha doğasının dağlarda, nehirde, ayda, fırtınanın sesinde olduğunu yazar. Böylece o her şeyin Budhha doğasına sahip olduğunun ötesine geçerek, her şeyin Buddha olduğunu söyler.

“Zazen”i, yalnızca oturmayı vurgulayan da Dogen’dir. Zazen,  doğru bir duruşta ve düzgün bir nefeste “hiçbir şey düşünmeyerek” yapılan bir meditasyon türüdür. Kişi bunun pratiğini edindikçe, sonucunda bağlılıklarından kurtulacak ve büyük huzura, Dharma’ya geçişi sağlayacaktır.

“Uygun meditasyon, buhur yakmadan, tapınmadan, Amithaba’nın adını anmadan, tövbesiz, sutraları okumadan, aklı yoğunlaştırarak yoğun oturmadır.”

Farklı Üç “Zen” Yaklaşımı

Rinzai ve Soto düşünürleri arasındaki en önemli karşıtlık alanı Zen Felsefesi’nin yöntemine ilişkindir. Rinzai geleneği “koan” denen sorunların tefekkürünü önemle vurgularken, Soto geleneği oturarak meditasyon ya da “zazen” uygulamasını daha çok önemsemektedir: Dogen bu ameli nirvanayla özdeşleştirecek kadar ileri gider.

Diğer bir üçüncü Zen ustası Bankei, Dogen ve Hakuin’den yöntem bakımından ayrılmaktadır. Bankei’ye göre, belirli herhangi bir yöntem , koan uygulaması, zazen ya da Zen ustalarının kayıtlarındaki başka bir teknik, aydınlanma yolundaki engellerdir. O’nun Zen Felsefesi’nin anahtar özelliği, Buddha-aklı ya da gerçeklikle denk saydığı kendiliğindenliktir ve sabit herhangi bir kurallar dizisine bağlılığın, kendiliğindenliği teşvik bir yana, engellediğini ele sürer.

“Bu tekniklerin her biri farklıydı ama yine de, tümü de belirli bir zamanda mevcut duruma uygundu. İyi ve yetenekli ustaların uygun yollarıydı. İçsel olarak, sabit bir dharma yoktur. Dharma’ya sabit bir yorum getirmeye çalışırsan, kendi gözünü köreltmiş olursun.”

Shingon Budizmi

Shiungon (Gerçek Söz) Budizmi, Japonya’ya Kukai (774-835) tarafından getirilmiştir.  Japonların dünyadaki en yüksek hakikati görme eğilimi örneklendirilir. Kukai için çamlara esen rüzgarlardan ve kuşların şarkısından gelen hayranlık uyandırıcı seslerin tümü –koto- Buddha’ya övgülerdir. Güzel bir resmin uyandırdığı duygu, Buddha’nın ağzından çıkmış bir vaazdır. Kukai’nin şöyle bir kitabı vardır: “İnsan Vücudu İçinde Buddha Oluş.” 

Japon dinindeki bir diğer düşünce onların Şamanist geçmişinden, Şintoizm’den gelir: Büyülü sözlerin, sihrin ve kehanetin kullanımına dair bir inanç. Kukai Buddha’nın özel bir sesle veya mantra ile tefekküre dalarak tecrübe edilebileceğine inanıyordu.

Niçiren Budizmi

Niçiren (1222-1282), Japon Budist keşiş, bu çağda aydınlanmanın tek yolunun “lotus vecizesi”ni söylemekle mümkün olduğunu söyler. “Namu myoho renge kyo” yani “ Mükemmel vecize yasasındaki lotusa sığınıyorum.”

“Dünyaevi varlık Nirvana’dan başka bir şey değildir. Kadın ve erkek birleşerek, “namu myo ho renge kyo” şarkısını söyler. Böylece acı zevk olur, dünyaevi varlık ise Nirvana.”

Lotus Sutrası, Niçiren’in tekçi metafiziğiyle, inancı sentezler. Lotus hem çiçeğini, hem de tohum cebini aynı anda oluşturur ve böylelikle neden ve sonucun eşzamanlılığını simgelemektedir.

İki Çağcıl Düşünür – Suzuki ve Nişida

Suzuki ve Nişida, Japonya’nıni 1868’de başlayan batılı etkilere açılımına iki karşıt tepkinin örneklerini oluşturmaktadır. Batı’ya Zen’i tanıtan, büyük ölçüde Suzuki’nin yapıtları olmuştur. Yetkin bir İngilizce’yle yazan bu Rinzai hocası, Batı’ya Zen’i tanıtmayı yaşam misyonu edinmiştir. Ve Suzuki’nin dostu olan Nişida bir diğer çağın en önemli Japon düşünürü olarak geçecektir. Nişida, çalışmalarını batılı felsefe üzerine yoğunlaştırmış ve burada tüm çalışma yaşamı boyunca kendisini, uğraştığı sorunu, Zen’in sağladığı merkez deneyimi kavramsal bir çerçeveye oturtma sorununu çözümleyebilmenin aracını aramıştır.

Doğu Felsefesi’nden başka çağcıl düşünürlerde, örneğin Radhakrişan’da olduğu gibi, Batı düşüncesini çok iyi anlamışlardır ve geleneklerinin Batı’da tam olarak anlaşılmaması için bir neden yoktur. Zorlu bir çalışma ve iyi niyetli bir imgelem, anlama yolunda önemli bir mesafe alınmasını olanaklı kılacaktır.

Kaynakça:

  • Doğu Felsefesi – Jim Powell
  • Otuz Beş Doğu Filozofu – Diane Collinson