Antik Çağ Filozofları,  Batı Felsefesi,  Felsefe

Ksenophanes -Homerosçu Dalavere Taşlamacısı “Tanrılar Öldü!”

Hafiften kibirli Ksenophanes, Homerosçu dalaverenin taşlamacası, insandan uzak bir Tanrı yarattı. Her yandan eş, sarsılmaz, bağışık, düşünceden daha düşünce… –Timon

Kimilerine göre ilk taşlamacı ve hicivci bir şair, kimilerine göre teolog…

Günümüzde düşünüldüğünde bir filozof olmaktan uzaktır, Ksenophanes. Antik Çağ’daki doğa düşünürleri (Milet Okulu) ve Pythagoras gibi evreni anlamaya çalışmayı reddeder. İnsanı anlamaya yönelikte söylemleri yoktur. Doğa değil, insan ve kültür ilgisini çekmiştir. Hicivleriyle toplumsal inanca ve mitoslara kafa tutmuştur. Ki zaten onun için hakikatle uğraşmak manasızdır, insan ömrü kısadır. Hakikate ulaşsa bile bunun hakikat olduğunu bilmeyecektir.

Ksenophanes’in yüzyıldan fazla yaşadığı bilinmektedir. Uzun bir yaşam sürmesi hakkında ise fragmanında şöyle yazar;

Altmış yedi yıl oldu taşıyorum

Oradan oraya kaygılarımı Yunan diyarında,

Doğumumdan 25 yıl geçmişti [bu yolculuğa çıktığımda]

Eğer bu konularda doğru konuştuğumu biliyorsam

–Diogenes Laertios, 1.111

Rapsod ve Gezgin Taşlamacı

Antik Çağ’da rapsodilik mesleği  icra edilmekteydi. Bu meslek, şehir şehir gezip Homeros ve Hesidos’un şiirlerini tiyatral bir biçimde sergilemeyi içerirdi.  Ksenophanes’de yurdundan sürgün edildikten sonra 67 yıl boyunca gezgin ve bağımsız bir rapsod(rhapsodos) olarak hayatına devam etmişti. Ancak meslektaşlarından farklıydı. Rapsodiliği kendi şiirlerini okuyarak icra eder ve bu şiirlerinin en önemli özelliği antropomorfik (insan biçimli) Tanrı’lara karşı çıkmak amacıyla yazılıp sunulmasıydı.

Hakkında çok fazla şey bilmesek de Ksenophanes, Anaksimandros’un öğrencisi olarak bilinir. Ve ne kadar Elea Okulu’nun kurucusu Parmenides olarak geçse de çoğu Antik fragmanlar ve birinci elden kaynaklar okulun ilk öncüsünün Ksenophanes olduğunu söyler.

“…bir’i ortaya atanların ilki olan Ksenophanes;…” –Aristoteles /Metafizik (986b21-22)

Ksenophanes – Antropomorfik Destan Tanrılarına Yargı

Homeros ve Hesidos’un çok tanrıcılığını reddetmiştir. Ve o ilkel çağda mitlere özgü antropomorfik bir inançtan ziyade düşüncenin de soyutluğunu sollayacak bir bakış açısı kazandırmıştır. Kimileri der ki; Ksenophanes tek tanrıcı bir bakış açısını ilk ortaya atan teolog sıfatını alacak bir hicivcidir. Kimilerine göre ise panteist olan ancak evren ve tanrı kavramını iç içe tasvir eden bir filozof.

Destanlar da geçen İlahi olan bir varlığa hırsızlık, kandırma ve zinanın atfedildiği bir tanrı anlayışı Ksenophanes için bir alaydır. Ve bu alaya, alayla karşılık vermiştir.

“Ancak faniler sanıyorlar ki tanrılar doğmuş,

Kendilerininki gibi giyim, ses ve şekilleri varmış.”

“Ama eğer elleri olsaydı boğaların [atların] ve aslanların,

Atlar atlara, boğalarda boğalara benzer

Tanrı şekilleri çizer ve bedenler yaparlardı,

Her biri kendi vücuduna benzer şekilde.”

“Habeşler [kendi tanrılarının] kalkık burunlu ve siyah tenli

Trakyalılar ise mavi gözlü ve kızıl saçlı olduğunu söylüyor.”

Ksenophanes’in bu “İnsan Tanrı’yı Yarattı” üslubu, Nietzsche de tekrar can bulacaktır. “TANRI ÖLDÜ”

Antik Çağ’da Ksenophanes aydınlanmanın, mitostan logosa geçişin kapılarını aralamıştır. Nietzsche’de olan “Tanrı Öldü” cümlesinin alt metni nasıl ki inancın yerini aklın ve rasyonalitenin almasıysa, Antik Çağ’da da aynı metni bu taşlamacı işleyecektir.

Ksenophanes ’in Kendi Tanrı Tasviri: Tanrı Birdir ve Küre Şekli Metaforu

Onunla, Tanrı ilk kez çokçuluktan çıkıp, “bir” olarak tasvir edilmeye başlayacaktır. Öncüsü olduğu Elea Okulu’nda da Parmenides ve Melissos bu düşünce mirasını devam ettirecektir.

Ksenophanes her şeyin bir olduğunu, bu birin değişmeyeceğini, onun doğmamış, ezeli ve küre biçiminde olduğunu söylemiştir. İnsanla hiçbir benzerlik taşımamaktadır. Küre benzetilmesiyle de; her yerinden gören, işiten, hükmeden bir Tanrı metaforu kullanılmıştır.

Arkhe Problemi: Her şey Topraktan Gelir ve Toprağa Döner

Ne kadar maddecilikten uzak olduğunu söylesek de üstün varlık anlayışını unutmuş olacak ki Antik fragmanlarda Ksenophanes arkhesinin “Toprak” olduğu yazılıdır. Suya, ateşe, havaya ilk ilke olma vasfı ithaf edilmiş olsa da evrenin arkhesinin toprak olduğunu ilk kez ortaya atan Ksenophanes  olacaktır. Onun için sonsuz ve sonsuzluğa kök salmış olan gökyüzü değil, yeryüzüdür. Ve Güneş, Ay, denizler ve daha nicesi topraktan meydana gelmiştir, ona göre.

“Güneş’in küçük alevlerin [pyridion] toplanmasıyla her gün yeniden doğduğunu; yeryüzünün ise sonsuz olduğunu ve havayla ya da gökyüzüyle çevrili olmadığını; sonsuz sayıda Güneş ve Ay olduğunu; ama her şeyin yeryüzünden olduğunu; içinde birlikte süzülen karışımlar sebebiyle denizin tuzlu olduğunu söyledi…

Ksenophanes toprağın denizle karıştığını ve zamanla ıslaklıktan kurtulduğunu düşünüyor ve şöyle kanıtları olduğunu söylüyor: İç kısımlarda ve dağlarda kabuklar, Siraküza’daki taş ocaklarında balık ve fok izleri, Paros’ta taşın dibinde mercan izleri, Malta’da da mermer tabakalarında envai çeşit deniz canlısı bulunmuş. Bunların hepsinin çok eskiden her yer çamurla kaplıyken çamurdaki hatların kurumasıyla oluştuğunu söylüyor; ayrıca yer/kara denize batıp çamur olduğunda bütün insanların yok olacağını, ardından oluşun yeniden başlayacağını ve bu değişimin bütün düzeneklerde gerçekleşeceğini…”

Hippolytos, Bütün Sapkınlıklara Reddiye eserinde Ksenophanes’in arkhe kavramına, yaratılış ve yok oluş inancına, tekrar diriliş mitine yer veriyor.

Tek Tanrılı inançların “topraktan geldik, toprağa gideceğiz” söylemini ve Nuh gemisine binenlerin, çamura batmayıp tekrar var oluş çarkını kurmaları mitinin, Antik versiyonunu o dönem hicivci yapmış gibi gözüküyor.

Ksenophanes her konuda açmazdaydı ve hakkında rivayetler dolanıyordu. Çoğu metinde örtüşen tek şey; Her şeyin bir olduğu, bunun Tanrı, sınırsız, akla uygun ve değişmez olduğuydu…

Kaynakça:

Ksenophanes Fragmanlar- Kişiliği Doktrini Alımlanması

Antik Yunan’da Mitosun Serüveni – Zühre İndirkaş