Mitoloji

Kızılderili Mitolojisi – Ana Tanrıçalar ve Yaratılış

Kızılderili Mitolojisi, Kuzey Amerika halkının inandığı mitler ve efsanelerdir. Kızılderililer, MÖ 10.000’lerde o zamanlar su seviyesinin üzerinde olan Bering Boğazı’ndan geçerek Kuzeydoğu Asya’dan Kuzey Amerika’ya göç etmeye başlayan Amerika yerlileridirler. Bu insanlar zamanla kıtanın çeşitli bölgelerine yayılmış ve hatta Orta ve Güney Amerika’ya doğru ilerlemişlerdir. Kızılderililer Amerika’nın yerlileriydi. Çeşitli bölgelere yayılmışlardı ve kabile halinde dağınık bir şekilde yaşarlardı. Birçok Kızılderili halkı olduğundan bir o kadar da mitolojileri vardı. Mitolojiler daima belirli kültürleri de yansıtırlardı. Mitolojilerdeki anlatılar ne kadar farklılık gösterse de tüm kabile mitlerinin ve inançlarının ortak noktası “animist” oluşlarıydı. Hepsi içinde, doğanın bir ruhu vardı; doğa ruhlarla doluydu.

“Hayvanlar olmadan insanlar nedir ki? Eğer bütün hayvanlar kaybolup giderse insanoğlu büyük bir ruh yalnızlığı içinde ölecektir. Hayvanlara ne olduysa insanlara da aynısı olur. Her şey birbirine bağlıdır. Yerkürenin başına gelen, yerkürenin çocuklarının da başına gelecektir.” –Kızılderili Atasözü

Bununla birlikte diğer ortak noktaları Kızılderililerin ya da olmayanların Tanrı’ya denk saydığı bir “Yüce Ruh”un varlığıydı. Çoğu hikayede düzenbazın yardım ettiği ya da engel olduğu Yüce Ruh yaratıcıydı. Ve birçok Kızılderili Mitolojisi ve kültürü ana-soyluydu. Yani, aile annenin soyundan türerdi. Kızılderililer arasında özellikle Ana Tanrıça figürü gibi  başlıca dişi tanrılar, yaratılış mitlerinde önemli ve odak noktasıydı.

Kızılderili Mitolojisi – Ruhları ve Yaratıcıları

Güneybatı Amerika Kızılderili Mitolojisi ‘nde “Kachinalar” diye bilinen ruhları vardır. Kachinaların tepedeki evlerden gelip, yağmur dansı gibi önemli merasimlere katılmak üzere köyleri ziyaret ettiği anlatılır. Kachinalar aynı zamanda bulut haline gelebilen ölülerin ruhlarıdır. Kachinalar kişileştirilmiştir ve sadece törenlerdeki maskeli Kızılderili dansçılar tarafından değil, dini eğitim ve turistlere satış amaçlı yapılmış oyuncak bebek figürleriyle de temsil edilirler. Bazı Hopi halkları bereket tanrıçası Hahaiwutti’nin kachinaların “annesi” olduğuna inanır; bu görüş ruhların yağmur getiren bulut olma rolüyle de ilgili düşünceyle uyum sağlar. Bazı Hopiler, dans esnasında bir kachina maskesini çıkarırsa törenlerinde, dünyanın da sona ereceğine inanırlar.

Kızılderili Mitolojisi ‘nde yaygın yüce varlık, ismi “Yüce Güç, Yüce Gizem, Ulu Manitu veya Kitchi Manitu” olarak da tercüme edilebilen Yüce Ruh’tur. Yüce Ruh Hint Mitolojisindeki Brahman gibi, her yerde var olan, hiçbir yerde bulunmayan ve animist dünyada gerekli manevi hakikat olan cisimsiz bir varlıktır.

“Dünyadaki her şeyin bir sebebi vardır. Her bitki bir hastalığı tedavi etmek için büyür. Ve her insan bir görevle yaratılmıştır.” –Kızılderili Atasözü

Kızılderili Mitolojisi ‘nin Ana Tanrıçaları

Kızılderili Mitolojisi ‘nde Ana Tanrıça modeli iyice oturmuştur. Bazı anlatılarda Ana Tanrıça dünyadır. Okanaganların tanrıçası Herkesin Anası’dır ve bir zamanlar bir insanken artık yeryüzü olarak yaşamını sürdürmektedir. Eti toprak, kemikleri kayalar, saçları bitkiler, nefesi rüzgardır.

Çerokilerin ana tanrıçalarından biri, Güneş Büyükannedir. Çoğu mitolojide güneş kişileştirmesi erkek (eril) iken Kızılderili Mitolojisi ‘nde de  Japon Mitolojisi’ndeki Amaterasu gibi dişil olarak işlenmiştir. Güneş Büyükanne, beslenme ve yaşamı sürdürme kaynağıdır. Kızılderili Mitolojisi ’nin özellikle güçlü Ana Tanrıçaları “Örümcek Kadın (veya Örümcek Büyükanne), Değişen Kadın, Düşünen Kadın, Beyaz Bufalo Kadın ve Sedna”dır.

“Doğum yapan her şey dişidir. Kadınların ezelden beri bildiği kainatin dengelerini erkekler de anlamaya başladıkları zaman, dünya daha iyi bir dünya olmak üzere degişmeye başlamış olacaktır.” –Kızılderili Atasözü

Örümcek Kadın

Örümcek Kadın genellikle yaratılış sürecinde, yaratılışı her ne kadar uzaktaki Yüce Ruh başlatmış olsa da dokuyarak var eden baş faktördür. İnsanlar yaratıldıktan sonra, onlara nasıl yaşayacağını öğreten bir kültür kahramanı haline dönüşür. Bir Hopi miti, güneş tanrı Tawa’nın yaratılışı başlattığını fakat insanlara yaratılış içinde yol göstermesi için Örümcek Kadın’ı yolladığını anlatır. Arizona’daki Canyon de Chelly Navajoları, oradaki yüksek bir kayaya, Örümcek Kadın onuruna “Örümcek Kayası” derler.

Değişen Kadın

Atabask kabilelerinden Navajolar ile Apaçilerin çeşitli isimlerle anılan bir tanrıçaları vardır. Ona Beyaz Kabuklu Kadın veya Beyaz Boncuk Kadın denebilir, özellikle Navajolar ona Değişen Kadın derler. Değişen Kadın, Navajoların, kinaalda dedikleri kızların ergenlik ayininde önemli bir rol oynar. Değişen Kadın, kadınlara doğurabilme özelliğini verir.

Kızılderili Mitolojisi – Kinaalda Miti

Değişen Kadın olarak tanınacak olan genç tanrıça, anne ve babası İlk Kadın ile İlk Adam’a ilk reglini görmekte olduğunu söyler. Memnun olan ilk çift bir kutlama ayini yapmaya karar verir. İlk Kadın, İdeal Kadın rolünü oynayacaktır. İdeal Kadın, genç kıza özel kıyafetler giydirir ve özenle saçını fırçalar. Bütün bunlar kızın hozho’ya yani güzelliğe veya ahenge erişmesini temsil eder. Her günkü ayin sırasında kız, güneşin ve güzelliğin mekanına yani doğuya doğru uzun mesafe koşar. Ve İdeal Kadın, sonunda kutsal ikiz kahramanları doğumuna imkan verecek olan kadınlık ve doğurganlık güçlerini kullanarak her gün ona masaj yapar. Törenin son gününde genç kız Değişen Kadın haline gelir. Atabask halklarının dini, dişi ergenliğini, kabile yaşamının en önemli olaylarından biri sayar.

“İlkbaharda usul usul yürü; Toprak Ana hamiledir.” –Kızılderili Atasözü

Düşünen Kadın

Pueblo Kızılderililerden birkaç kabilenin ana tanrıçasıdır. Bir şahin tepesinin üstüne kurulu olduğu için genelde “Gök Şehri” olarak bilinen kadim köy için Düşünen Kadın yaratılış mitinin merkezindedir. İlk başlarda yerin altında yaşayan bir mısır tanrıçasıdır. Sonralarında tam anlamıyla yeryüzünün kişileştirilmesinin atfedildiği Yeryüzü Tanrıçası’dır.

Kızılderili Mitolojisi – Beyaz Bufalo Kadın

Beyaz Bufalo Kadın, Lakota Siyularının bir tanrıçasıdır. Beyaz Bufalo Kadın mitine göre, şef Duran Boş Boynuz büyük bit kıtlık döneminde avlanması için bir grup yiğidi ava gönderdi.  Avcılar kendilerine yaklaşan garip bir şey görmüşler. Onlara doğru yürümekten ziyade havada sürülüyor gibiymiş. O zaman onun bir ruh, bir wakan olduğunu anlamışlar. Biraz sonra ruhun çok güzel bir kadına dönüştüğünü görmüşler. Kadın elinde gizemli bir demet ile biraz da adaçayı taşıyormuş. Bu, Ptesan-Wi, yani Beyaz Bufalo Kadınmış.

Beyaz Bufalo kadın, genç adamlardan birine, şefe gidip, ona yirmi dört direkli kutsal bir büyü çadırı kurdurmasını söylemesini emretmiş ve sonrasında güzel hediyelerle geleceğini söylemiş. Ruh kadın Siyuların büyü çadırını kurdukları yere gelince, insanlara çadırın içine kızıl topraktan sunak yapmalarını söylemiş. Sunağın üzerine bufalo yerleştirmeleri gerekiyormuş. Sonrasında Beyaz Bufalo Kadın, şefin önünde demeti açmış. Demetin içinden o günden itibaren Siyu ayinlerinde önemli bir nesne olacak kutsal pipoyu yani barış çubuğunu (chanunpa) almış.  Bir kültür kahramanı gibi kutsal piponun nasıl kullanması gerektiğini, kişiden kişiye nasıl geçeceğini insanlara öğretmiş. Sonrasında Beyaz Bufalo Kadın öğretmeye devam etmiş, tütünün pipoya nasıl doldurulacağını büyü çadırının etrafında dört defa nasıl döndüreceklerini öğretmiş. Bu Kutsal Çembermiş. Yaşam yoluymuş.

“Her şey halkadır. Her birimiz kendi hareketlerimizden sorumluyuz. Hepsi döner dolaşır, bize geri gelir.” –Kızılderili Atasözü

Gök Baba’ya, Yer Ana’ya doğru nasıl çevireceklerini öğretmeye devam etmiş. “Kutsal Pipo her şeyi bir araya toplayacak; göğü, yeri, yeryüzünü, dünyayı, insanları toplayacak ve Pipo Ayini, Wakan Tanka’yı yani Ulu Gizem’i memnun edecek.”

Beyaz Bufalo Kadın ayrılmak üzereyken zamanın her dönümünde geleceğine söz vermiş. Batan güneşe doğru havada yüzerken yaratılışın çağlarının kendi içinde barındırdığını söylemiş. Gidince dört kez değişim geçirmiş, önce siyah sonra kahverengi, sonra kırmızıya en sonunda ise saf beyaz dişi bir bufalo yavrusuna dönüşmüş. Ondan sonra bufalo Siyulara gelip, kendilerinin yiyecek ve giyecek için avlanıp, öldürmelerine izin vermiş… Ve insanlar hala beyaz Bufalo Kadın’ın geri dönmesini beklemişler.

“Yapmamız gereken: Her şeyi eski sadeliğine döndürmektir, böylece bozulan düzenimiz yeniden kurulacaktır.” –Kızılderili Atasözü

Sedna

Sedna (Nuliajuk), besinlerin yaratılmasında önemli rol oynayan animist bir İnuit deniz ruhudur. Bazı İnuitler, Sedna’nın genç bir kızken, dev bir kutup fırtına kuşu onu baştan çıkarıp, denizin karşısındaki yuvasında beraber yaşamaya ikna edene kadar babası Anguta ile yaşadığını anlatırlar. Fakat yuva pistir, yiyecek de çok azdır. Bu durumdan iğrenen Sedna, babasına onu kurtarması için yalvaran mesajlar yollar. Anguta’nın oraya varması bir yıl sürer ama vardığında hemen kuşu öldürür ve kızıyla birlikte teknesiyle eve dönüş yolculuğuna başlarlar. Fakat liderlerinin öldürülmesine öfkelenen diğer kuşlar, Anguta’nın teknesini takip eden sert rüzgarlar yollarlar.

O zaman Anguta, kendini kurtarmak amacıyla teknesinin yükünü hafifletmek için kızını tekneden atar. Kız tekneye tutunmaya çalışınca kızının parmaklarını keser. Bu parmaklar anında, insanların hala besin olarak bel bağladıkları balinalara, foklara ve diğer deniz canlılarına dönüşürler. Fırtınadan sonra Sedna denizin derinliklerinden yukarı yüzer ve yeniden tekneye tırmanır. Babası uyumaktadır, kız babasının köpeklerine onun ellerini ve ayaklarını yemelerini emreder. Anguta uyandığında o kadar öfkelidir ki, yeryüzünü onu yutar.

“Unutmayın çocuklarınız sizin değildir. Onu Yaratıcı’dan ödünç aldınız.” –Kızılderili Atasözü

Kızılderili Mitolojisi – Yeryüzünden Çıkarak Yaratılış Miti

Yeryüzüne çıkarak yaratılış, Amerika’nın güneybatısındaki kabileler arasında da yaygındır. Acoma halkı ve diğer Pueblo kabileleri ve örneğin Navajolar bu dünyaya, yeryüzünün altındaki bir dünyadan ya da dünyalardan çıktıklarını söylerler. Bu çıkış sürecinde insanlar bir sinekten ya da alt düzeydeki hayvan durumundan insan haline kademe kademe ilerlerler. İnsanlar yeryüzünün rahminden çıkarken çoğunlukla bir tanrıça onlara eşlik eder. Örneğin Örümcek Kadın vey Düşünen Kadın, Acoma ve Hopi kabilelerine ebelik yaparak yardım eder.

Yeryüzünden çıkış mitinin başladığı yeraltı dünyası, bize Yeryüzü Ana’nın rahmini (yaşam potansiyelini içeren karanlık ve ıslak yeri) hatırlatır. Bir dünyadan sonrakine çıkış eylemi, bir çeşit doğum ve evrim sürecidir. Bu doğum süreci, psikolojik açıdan insanın daha çok bilinç kazanmaya ve kendini gerçekleştirmeye duyduğu özlemi simgeler. Yeryüzünden çıkışa inananların, yaratılış öyküsünde aşağı seviyedeki bir durumdan üst seviyede bir duruma ilerlemeyi yansıtan türden yeni bir başlangıcın ihtimalini gösteren törenleri, özellikle iyileştirme törenleri vardır. Yeryüzüne çıkış miti, dünyayı kucaklayan Navajo yapısı hogan (bir tür kızılderili evi) ve merkezdeki sembolik doğum kapısı veya sipapu’su ile dairesel kivanın dişi mimarisinde yansımasını bulur.

 “Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde; beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak.” –Kızılderili Atasözü