Mitoloji

Gılgamış Destanı -İlk Destan ve Ölümsüzlük Arayışı

Günümüzden beş bin yıl önce, Yunan Destanı İlyada’dan, büyük Hint Destanı Mahabharata’dan bin beş yüz yıl önce biçimlenip yazıya geçirilmiş olan Gılgamış Destanı, bir Sümer Destanı olup, insanoğlunun ilk yazınsal ürünü, ilk başyapıtıdır. Babil kralı Hammurabi’nin bütün ülkeyi tek bir krallık altında birleştirdiği dönemlerde Gılgamış Destanı’nın ilk biçimi belirmeye başlar. MÖ. 250’ye doğru Büyük İskender’in Babil ve Pers krallıklarını ortadan kaldırmasıyla ülkede Part egemenliği başlar. Sümerlilerin yazıyı bulması, dilleri ve bütün yapıtlarıyla yavaş yavaş tarihin belleğinden silinir ve iki bin yıl sürecek olan derin bir karanlığa gömülür.  Destanın yazımının son kalemlerinin ise Büyük İskender işgalinin hemen öncesinde atıldığı bilinmektedir.

Gılgamış destanının arkeolojik çalışmalarla ortaya çıkmasıyla, tek tanrılı dinlerdeki Tufan mitosunun dayanağının da bariz bir şekilde bu destandan türediği açıktır. Yazının da Sümerlilerden çıkmasıyla ilk yazılı destan niteliğinde olan Gılgamış Destanı’nın çoğu mitosa, destana, masala ilham olduğu da oldukça açıktır.

Gılgamış Destanı’ndaki Tanrılar ve Tanrıçalar

Adad: Fırtına, yağmur, hava olayları tanrısı.

Anu: Tanrıların babası, yukarılar tanrısı.

Anunnakiler: Anu soyundan gelen büyük tanrılar, yeraltı dünyasını denetleyen ölüm yargıçları.

Aruru: Enkidu’yu Anu’ya benzer şekilde, kilden yoğuran tanrıça.

Ayya: Güneş Tanrı Şamaş’ın karısı.

Ea (Sümerlerde Enki): İnsanın koruyucusu; bilgelik, zeka ve sanat tanrısı.

Enlil: Toprak, hava, rüzgar ve zeka tanrısı.

Ennigu: Sulama düzenini ve su yollarını denetleyen tanrı.

Ereşkigal: Yeraltı dünyasının, cehennemin, ölüler ülkesinin tanrıçası.

Haniş: Şamaş’la (Güneş’le) eş tözden tanrı, fırtına ve kötü hava habercisi.

İgigi: Gök tanrılarının genel adı.

İnanna: İştar.

İştar: Göğün kraliçesi. Aşk, doğurganlık ve savaş tanrıçası. Anu’nun kızı. Venüs gezegeninin tanrıçası. Uruk kentinin koruyucu tanrıçası. İştar adı Sami kökenli dillerin dışında Hint–Avrupa kökenli bütün dillere geçmiştir; Astrum, Astron, Astre, Stella, Star, Stern, Ester, Sitare…

İşaullanu: Anu’nun bahçıvanı, İştar’ın sevgisine karşılık vermeyince, tanrıça onu kurbağaya dönüştürür.

Nergal: Cehennem, ölüm, yıkım, veba tanrısı.

Ningirsu: Verimlilik ve ekip biçme tanrısı. Annesi keçiydi.

Ninlil: Gök, yer ve hava tanrıçası. Enlil’in karısı, Ay tanrısı Sin’in annesi.

Ninsun: Kendisine “kutsal inek” diye saygı gösterilen Ninsun, inek ve sığır türünden hayvanların tanrıçasıydı.

Ninurta: Ekip biçme, sulama, verimlilik tanrısı. Onun için yazılmış bir şiir, yeryüzünün pis sularını yeraltına boşaltıp birçok canavarı yok ettiği söylüyor.

Silili: Aygırın annesi, göksel kısrak.

Sin (Sümercesi Nanna): “Ay.” Şamaş’ın ve İştar’ın babası. Harran’da adına kurulmuş bir tapınak vardı. Bütün Ortadoğu’ya aya tapınca oradan yayıldı.

Şakkan: Yabanıl hayvanlar ve yabanıl sürüler tanrısı.

Şamaş (Sümercesi utu): Güneş, Sümerler için yasa koyucu, bitkisel verimlilikte etkili tanrı. Sami soyundan halklar için bilgelik ve savaş tanrısı. Ay tanrısı Sin’in oğlu.

Şullat: Haniş gibi, Şamaş’la eş tözden bir tanrı; fırtına ve kötü hava habercisi.

Tammuz (Sümerce adı Dumuzi): Bitki ve verimlilik tanrısı. Göğün kapısında durur. Bir Sümer şiirine göre İnanna’nın kocasıdır.

Gılgamış Destanı ‘ndaki Kahramanlar

Gılgamış: Destanın ana karakteri.  Uruk’un kralı

Enkidu: Gılgamış’ın can dostu olacak, ormanda hayvanlar tarafında yetiştirilen yabani.

Humbaba ya da Huvava: Sedir Ormanları gözcüsü. Tanrı soyundan gelen dev canavar.

Ninsun: “Kutsal inek” diye saygı gösterilen, Gılgamış’ın yarı tanrıça annesi. Bilgeliğiyle ünlüdür.

Siduri: Şarap yapan ve satan tanrıça.

Ubar-Tutu: Tanrı Tutu’nun koruduğu, Şurappak kentinin kralı. Ut- Napiştim’in babası.

Ur- Şanabi: Ut-Napiştim’in kayıkçısı. Yaşadığı cennetle Dilmun’la güneş arasındaki Ölüm Sularını her gün kayığıyla geçen kişi.

Ut-Napiştim: Ubar Tutu’nun oğlu. Sümer kaynaklarında bilge kraldır. Tanrı Ea’nın yardımıyla bütün canlıların tohumunu Tufan’dan, yok olmaktan kurtarır, tanrılar da onu ölümsüz kılıp güneşin doğduğu yere Dilmun’a yerleştirirler.

Gılgamış Destanı

Gılgamış Destanı 1. Tablet: Gılgamış Uruk kentini görkemli surlarla çeviren acımasız, güçlü bir kraldır. Tanrıça Aruru, onunla başa çıkması için, kilden bir adam yoğurur; Enkidu.

Enkidu hayvanlar arasında büyür. Günün birinde bir sokak kızı onun erkeklik içgüdüsünü uyandırır, uygarlaşması için kente götürür.

Bu arada Gılgamış iki düş görür, annesi Bilge Ninsun da şöyle açıklar: “Bir arkadaş edineceksin, kurtarıcı bir yoldaş.”

Gılgamış Destanı 2. Tablet: Enkidu yosmayla birlikte kente gider. Yolda karşılaştıkları bir adamdan Gılgamış’ın kentlilere ne denli kötü davrandığını öğrenir. Çok kızar. Uruklular bu yabanıl yaratığı büyük bir şaşkınlıkla izlerler. Sonunda Enkidu Gılgamış’la kapışır. Yenişemezler ve kısa sürede arkadaş olurlar.

Gılgamış Sedir Ormanları’na gidip, onun bekçisi dev Humbaba’yı öldürüp Uruk’a kereste getirmek istemektedir. İki arkadaş yol hazırlığı olarak demircilere koca koca silahlar yaptırırlar.

Gılgamış Destanı 3. Tablet: Gılgamış’la Enkidu, kentlilerin öğütleri ve iyi dilekleriyle Sedir Ormanları’na doğru yola koyulurlar. Gılgamış’ın annesi Bilge Ninsun, oğlunun bu tehlikeli yolculuktan sağ salim dönmesi için Tanrı Şamaş’a yakarır.

Gılgamış Destanı 4. Tablet: Gılgamış yol boyunca altı düş görür. Korkulu düşlerdir bunlar. Ama Enkidu mutlu bir sonucun belirtileri olarak yorumlar hepsini. Uzun bir yolculuktan sonra ormanın eteklerine gelirler.

Gılgamış Destanı 5. Tablet: Orman bütün görkemiyle karşılarındadır. Derken dev Humbaba görünce. “Ne diye geldiniz buraya, ölümünüzü mü arıyorsunuz?” der. Gılgamış korkmuştur. Enkidu onu yüreklendirmeye çalışır. Sonunda, zorlu bir boğuşmanın ardından, canavarın işini bitirirler. Ormandan kestikleri koca koca sedir ağaçlarını Fırat üzerinden Nippur’a götürmeye hazırlanırlar.

Gılgamış Destanı 6. Tablet: Uruk’a döndüklerinde Tanrıça İştar Gılgamış’ın yakışıklılığına vurulur. “N’olur, benim kocam ol!” der. Gılgamış geri çevirir bu öneriyi. Sevgililerine ettiği kötülükleri bir bir İştar’ın yüzüne vurur. Tanrıça çok öfkelenir Gılgamış’a. Gök Boğası’nı onun üzerine salar. Ama iki arkadaş Boğa’yı öldürür.

Gılgamış Destanı 7. Tablet: Tanrılar Humbaba’yı ve Gök Boğası’nı öldürdüğü için Enkidu’yu ölüme mahkum ederler. Enkidu hastalanır. Kendisini yabanıl yaşamdan koparıp getirenleri ilençler, onlara kargışlar yağdırır. Geceleyin düşünde Cehennem’i, oradaki korkunç yaşamı görür.

“Enkibu Ölür!”

Gılgamış Destanı 8. Tablet: Enkidu ölmüştür. Gılgamış kentin uluları önünde, arkadaşı için uzun bir ağıt yakar, onun üstün niteliklerini sayıp döker. Kentin kuyumcularını çağırarak onun doğal büyüklükte, altın bir yontusunu yaptırır.

Gılgamış Destanı 9. Tablet: Gılgamış, Enkidu’nun cesedi önünde korkunç bir ölüm korkusuna kapılır. “Ölümsüz yaşam”ı aramaya karar verip yollara düşer. Gide gide görünüşleri korkunç Akrep Adamlar’ın beklediği Çatalbaşlı Dağ’a ulaşır. Yolculuğunun nedenini sorarlar, öğrendikten sonra da dağa girmesine izin verirler. Gılgamış, uzun ve zorlu bir yürüyüşten sonra, kendini dallarından mücevherler sarkan ağaçlarla dolu bir bahçede bulur.

Gılgamış Destanı 10. Tablet: Gılgamış deniz kıyısına, içki yapan ve satan Siduri’nin barınağına varır. Büyük üzüntüsünü anlatır ona, “ölümsüz yaşam”ı aramaya çıktığını söyler. Siduri “Gününü gün et!” der ona, “ölümsüz yaşam” Tanrılarca tek bir kişiye verilmiştir, “yaşam tohumu”nu Tufan’dan kurtaran Ut-Napistim’e.” Gılgamış ona nasıl ulaşabileceğini sorar. “Yol çok uzundur, zorludur, Ölüm Suları’nı geçmen gerekir. Bunu da sana ancak Ut-Napiştim’in kayıkçısı Urşanabi sağlayabilir.”

Gılgamış Destanı 11. Tablet: Gılgamış, Urşanabi’nin yardımıyla, birçok güçlüğün üstesinden gelerek, Ut-Napaniştim’in bulunduğu Ölümsüz Ülkesi’ne, Dilmun’a varır. Ut-Napiştim Tufan serüvenini anlatır Gılgamış’a. Bir “güçlülük” sınavından geçirir onu. Zavallılığına acır. “Denizin dibinde dikenli bir ot vardır. İnip onu bulabilirsen ölümsüzlüğü elde edersin.” der. Gılgamış iner denizin dibine, otu bulur, yukarı çıkarır ama çok geçmeden yılana kaptırır.

Kaynak ve Alıntı: Gılgamış Destanı- Sait Maden’in “kırk yıllık birikimiyle”