Çin Felsefesi,  Doğu Felsefesi,  Felsefe

Chuang Tzu – Tao ve İzafi Mutluluğa Ulaşmanın Yolu

Chuang Tzu’nun (yak. 396-286) bugünkü Shantung ve Honan eyaletleri arasındaki sınırda bulunan küçük Meng devletinde doğması, burada bir keşiş hayatı yaşaması, fikirlerinden ve yazılarından dolayı meşhur olması dışında hayatı hakkında çok az şey bilinmektedir. Adını işiten Ch’n’un Kralı Wei’nin, başbakanı yapmayı vaat ederek, devletine davet etmek maksadıyla hediyelerle birlikte elçiler gönderdiği söylenir. Ancak Chuang Tzu, yalnızca güldü ve onlara şöyle dedi: “…git,beni kirletme… Ben, kendi özgür irademin hazzını tercih ederim.”

İzafi Mutluluğa Ulaşmanın Yolu

Chuang Tzu’nun mutluluğa dair düşüncelerinin temelini oluşturan fikir, mutluluğun gerçekleştirilmesinde farklı derecelerin oluşudur. Bizim doğamızın özgür bir gelişimi, izafi türden bir mutluluğa götürebilir; mutlak mutluluk, şeylerin doğasını daha yüksek anlama sayesinde gelişebilir.

Bu taleplerden birincisini, doğamızın özgür gelişimini gerçekleştirmek için, doğal yeteneğimizin tam ve özgür bir tecrübesine sahip olmalıyız. Bu yetenek, doğrudan Tao’dan gelen bizim Te’mizdir. Tao ve Te hakkında Chuang Tzu, Lao Tzu ile aynı fikirdedir. Bunun üzerine o, şöyle söyler:

“ Büyük kaynakta, var-olmayan vardı. Ne varlığa sahipti ne de isme ve ondan Bir çıkar. Bir var olduğunda, Bir vardı, fakat hala hiçbir şekil yoktu. Şeyler kendileriyle var olduğu şekli bulduklarında o, Te olarak isimlendirildi.”

Bu yüzden bizim Te’miz, bizi ne isek o yapandır. Bu Te ya da bizim doğal yeteneğimiz tam ve özgürce kullanıldığında, yani tabiatımız, tam ve özgür bir şekilde geliştirildiğinde mutlu oluruz.

Özgür gelişim hakkındaki bu fikirle bağlantılı olarak Chuang Tzu, doğanın olan ve insanın olan arasında, farkı göstermek için bir karşılaştırma yapar. “Tabiattan olan şey, içseldir, insandan olan şey dışsaldır.”

Chuang Tzu, tabiattan olanı takip etme, bütün mutluluğun kaynağı; oysa insandan olanı takip etmenin bütün acı ve kötülüğün kaynağı olduğunu ileri sürer.

Eşyalar doğaları gereği farklıdırlar ve onların tabii yetenekleri de aynı değildir. Ancak ortak olarak paylaştıkları şey, doğal yeteneklerinin tam ve özgür bir uygulamasına sahip olduklarında aynı derecede hepsinin mutlu olmalarıdır.

Chuang Tzu kitabının “Mutlu Gezi” başlıklı bölümünde biri çok büyük biri ise çok küçük kuşlar hakkında bir hikaye anlatılır. İkisinin kabiliyetleri bütünüyle farklıdır. Biri binlerce mil uçabilir; öteki ise, bir ağaçtan ötekine güçlükle ulaşabilmektedir. Ancak, her ikisi de, yapabildikleri ve yapmayı istedikleri şeyi yaptıklarında mutludurlar. Bu yüzden, ne şeylerin doğasında bir tekdüzelik vardır; ne de böyle bir tekdüzeliğe herhangi bir ihtiyaç.

Chuang Tzu’nun bir başka bölümünde şöyle bir anlatı bulunur. “Örneğin örneğin bacakları kısadır, onları uzatmaya çalışırsak, ördek acı hissedecektir. Turna’nın bacakları ise, uzundur. Onları kısaltmaya çalışırsak, turna acı duyacaktır. Bu yüzden ne doğası gereği uzun olanı keseceğiz ne de doğası gereği kısa olanı uzatacağız.”

Chuang Tzu ‘nun Siyaset Felsefesi

Ancak, suniliğin yapmaya çalıştığı tam da böyle bir şeydir. Bütün yasaların, ahlakların, kurumların ve yönetimlerin hedefi, tekdüzeliği tesis etmek ve farklılığı bastırmaktır. Bu tekdüzeliği uygulamaya çalışan halkın motivasyonu, bütünüyle şakdire şayan olabilir. Onlar kendileri için iyi olan şeyi bulduklarında, başkalarının da ona sahip olmaları hususunda sabırsız olabilirler. Ancak onların bu iyi niyeti, durumu yalnızca daha  trajik bir hale getirir.

Bunun içindir ki, Chuang Tzu, resmi devlet mekanizmasıyla yönetme fikrine şiddetle karşı çıkar ve bunun yerine, yönetmenin en iyi yolunun, yönetmeme vasıtasıyla olduğunu ileri sürer. Şöyle der: “İnsanlığı kendi haline bırakmayı öğrendim, insanlığı yönetmeyi değil. Kendi haline bırakma, insanların doğuştan getirdikleri doğalarını kirletecekleri ve Te’lerini bir kenara bırakacakları korkusundan kaynaklanır. İnsanlar, doğuştan getirdikleri tabiatlarını kirletmedikleri ve Te’lerini bir kenara bırakmadıklarında, o zaman insanlığın yönetimine ihtiyaç var mıdır?”

Bu yüzden hem Chuang Tzu hem de Lao Tzu, farklı gerekçelerle olmak üzere, yönetmemekle yönetmeyi savunurlar. Lao Tzu, “tersine döndürme Tao’nun hareketidir” şeklindeki genel ilkeyi vurgular. O, bir kimse ne kadar çok yönetirse, arzulanan sonucu o kadar az gerçekleştirir.

İzafi Mutluluk

İzafi mutluluk, izafidir; çünkü bir şeye bağlı olmak zorundadır. Bir kimsenin, kendi doğal yeteneğinin tam ve özgür bir uygulanışına sahip olduğunda mutlu olduğu doğrudur. Ancak, bu uygulamanın engellenmesinin birçok yolu vardır. İnsanın eylemlerini engelleyen hastalıklar vardır. İnsana aynı sıkıntıyı veren yaşlılık vardır. Bu yüzden, Budistlerin bunları (ölüm, hastalık ve yaşlılık), dördüncüsü bizahati hayatın kendisinin olduğu dört beşeri ıstıraptan üçü olarak kabul etmeleri sebepsiz değildir. Bundan dolayı, bir insanın tam ve özgür bir şekilde doğal yeteneğini uygulamasına bağlı olan mutluluk, sınırlıdır ve onun için de, izafi mutluluktur.

Duygu ve Akıl

Chuang Tzu’da, insanın başına gelebilecek olan hastalıkların en büyüğü olan ölüm hakkında birçok tartışma vardır. Ölüm korkusu ve onun gelişi hakkındaki endişe, beşeri mutluluğun ana kaynakları arasındadır. Ancak böyle bir korku ve endişe, eğer şeylerin doğası hakkında uygun bir anlayışa sahip olursak, azaltılabilir. Şayet, ölümün ızdırabını çekmek “tabiatın ilkesini ihlal etmenin cezasıydı.”

Duygu sebebiyle insanın çektiği zihinsel elem, bazen fiziksel ceza kadar keskindir. Ancak anlamayı kullanarak insan, duygularını azaltabilir. Spinozanın dediği gibi: “Akıl her şeyin zorunlu olduğunu anladıkça, etkiler üzerinde daha büyük güce sahip oldukça, onlardan daha az acı çeker.” (Etika, Bölüm 5, Önerme VI). Taocuların sözlerine göre bu: “Duyguyu, akılla dağıtmak” gibidir.

Duygu, akıl ve anlamayla sürecin içinde eritilebilir. Bu bakış açısı Spinoza’nın ve aynı zamanda Taocuların görüşüdür. Bu görüş, ölüm ve daha nice duygunun, doğal sürecin içindeki kaçınılmazlığını ve insanın onları kaderci kabulünü vurgulayan bir çizgidir.

“Her şey bir olduğundan konuşmaya ne gerek var?” – Chuang Tzu

Chuang Tzu – Yüksek Bir Bakış Açısı

Chuang Tzu, doğru ve yanlış kavramlarının her bir insan tarafından kendi sınırlı bakış açısı temelinde inşa edildiğini ileri sürer.  Bütün bu görüşler izafidir. “Eşyayı göğün ışığında görmek” eşyayı yani varlığı, sınırlıyı/sonluyu aşan Tao’nun bakış açısından görmek anlamına gelir.  Tao bakış açısından “ben” ve “ben olmayan” aynı zamanda birleşiktir ve bir haline gelirler.

“Evren,  her şeyin birliğidir. Eğer bu birliğe ulaşır ve kendimizi onunla özdeştirirsek, o zaman bedenimizin azaları, toz ve topraktan fazla bir şey değildir. Hayat ve ölüm, son ve başlangıç, gece ve gündüzün ardarda gelişinden başka bir şey değildir. Böyle anlaşıldığında artık onlar, iç barışımızı bozamazlar. Dünyaevi kazanç ve kayıplar, şans ve şanssızlık tarafından ne kadar rahatsız edilebiliriz?” Chuang Tzu daha önceki taocuların ana problemlerini, basit bir şekilde iptal ederek, çözmüş gibi gözükmektedir.  

Felsefe insanın ne uzun ömür elde etmesine ne ölüme meydan okumasına ve ne de zenginlikler elde etmesine ve fakirlikten kaçınmasına yardım edebilir. Ancak, yapılabilecek olan yegane şey, insana bir bakış açısı vermektir. İnsan bu bakış açısıyla, hayatın ölümden başka bir şey olmadığını ve kaybın kazanmaya denk olduğunu görür. “Pratik” bakış açısından felsefe, faydasızdır, fakat faydalı bir bakış açısı kazandırır. Chuang Tzu’ya göre ise bu; “faydasızın, faydasıdır.”

Kaynakça:

  • Çin Felsefesi Tarihi -Fung Yu-Lan
  • Doğu Felsefesi – Jim Powell
  • Otuz Beş Doğu Filozofu – Diane Collinson
  • Spinoza – Ethika