Karma Yasası
Doğu Felsefesi,  Felsefe,  Hint Felsefesi

Karma Yasası ve Upanişadlar – Hint Determinizmi ve Samsara

Karma Yasası

Hint öğretilerinde “Mokşa” diye adlandırılan kurtuluş, Karma Yasası içerisindeki sürekli yeniden doğuş döngüsünden kurtulmadır. Upanişadlar, insanların çoğunun yeniden doğacağını kabul etmektedir. Mokşa’ya ulaşıncaya kadar süren doğumlar ve ölümler süreci, samsâra (ruh göçü) olarak adlandırılmaktadır. Samsâranın döngüsüne kapılacak olan kişiler arasında, dindar bir yaşamdan uzak olan kişilerden başka, dindar bir yaşam sürmesine rağmen doğru bilgiye ulaşamamış olan kişilerin de olacağı ifade edilmektedir.

İşa Upanişad’da şöyle denmektedir: “Gerçek bilgiye eriştiğini sananlar ise daha büyük bir karanlığa girerler.”

 Katha Upanişad’da ise “Karanlıkta yaşayan, kibirleri içinde kendini arif sanarak boş bilgiyle şişinen ahmaklar, körlerin kılavuzluğundaki körler gibi bir ileri bir geri tökezleyerek dolanır dururlar.”

Eğer bir kişi hem iç sezgisel algıyla doluysa hem de düşüncelerini dizginleyebiliyorsa tanrısal benliğin yüce barınağına ulaşabilir; fakat eğer bir kişi iç sezgisel algıdan yoksunsa ve düşüncelerini dizginleyemiyorsa o zaman Karma’nın girdabına düşecektir.  

Yine Karma sistemi, zihin aktiviteleri sonucu oluşan enerjilerin, evrendeki tüm enerjilere karışarak yeni faaliyetleri oluşturacak şekilde tekrar meydana gelecekleri bilinçler toplamına yönelmeleri ile oluşmaktadır. Bu anlayış Hint dünyasında felsefenin, mitler ve simgelerin, dinin, siyasetin ve sanatın da temel bir teması olarak kendini göstermektedir. 

Karma Yasası Tanımları

Karma sözcüğü eylem anlamına gelmektedir. Bu terimi en iyi ifade eden birkaç tanım bulunmaktadır. Bunlardan biri, belirli bir istek ve arzu sonucu meydana gelen dini ve dünyevi olan her türlü eylemdir. Dolayısıyla Karma, kişinin gelecek hayatını ve samsâra döngüsünü yöneten unsurdur.

 Bir diğer tanım, irade dahilinde yapılan eylemlerin sonucunda oluşan mistik güç ve bunların ruhtaki manevi etkisidir.

 Bir başka tanım ise kişinin kendi iradesiyle yaptığı eylemler ile bu eylemlerin sonuçlarını düzenleyen ve evrendeki adaleti tesis eden prensiptir. Bu tanımların ortak olarak ifade ettikleri şey, iyi veya kötü, kişinin kendi isteğiyle yapmış olduğu her türlü eylemin, eylemin niteliğine göre sonuçlara neden olacağıdır. Buna göre bu yasa, fiziki dünyadakideterminizmin ahlak alanındaki yansıması olarak nitelendirilmektedir.

Hint Determinizmi

Ruh karma yasası gereğince bulunmak istediği bedeni seçme noktasında tam bir özgürlüğe sahip değildir; ruh nedenlerin ve etkenlerin sonucunda, Karma sistemi tarafından bir bedene yerleştirilmektedir. Önceki eylemler sonucu yeni bir bedene geçecek olan ruh, bu bedene yabancı değildir, çünkü yapılan bu eylemlerle yeni bedene geçiş için hazırlıklar yapılmıştır. Bahsetmiş olduğumuz üç tanımdan, özellikle Karma’nın, reenkarnasyon ya da yeniden doğuş şeklinde çıkan anlamı daha yaygındır.

Karma Yasası’na göre, kişinin içinde bulunduğu hayatta yaşadığı mutluluklar veya acıların sebepleri, onun önceki yaşamlarında aranmalıdır; yaşanılan hayattaki eylemlerin ise gelecekteki hayatların belirleyicisi olduğu bilinmelidir. Bu haliyle Karma, geçmiş, şimdi ve gelecek arasında bir bağ kurmaktadır. Kişinin, çektiği sıkıntılardan kendisinin sorumlu olduğu ifade edilir ve her şeye, herkese karşı iyi bir şekilde yaklaşılması gerektiği vurgulanır.

Şiddetsizlik bakış açısı, Hint düşüncelerinin neredeyse tümünde “Ahimsa” kavramı olarak benimsenecektir. Bu sorumluluğa sahip olan insanın tekrar doğumunun yine kendisine bağlı olduğu kabul edilmektedir. Fiziki dünyayı arzulayanın fiziki dünyada, tanrısal olanı arzulayanın ise cennette vücut bulacağı savunulmaktadır. Bu durum, kişinin kurtuluşunun ya da samsâraya kapılmasının kendi elinde olduğunu göstermektedir. Eğer eylemde bulunan insan kurtuluşa erişemezse, yaptığı eylemlerin sonuçlarından da kurtulamaz.

Reenkarnasyon – Samsara

Bir ruhun, yapmış olduğu eylemlerinin iyi veya kötü olmasına bağlı olarak daha yüksek veya daha aşağı bir ruh olarak defalarca dünyaya geldiği savunulmaktadır. O; keçi, at, kuş, kambur, sıska, yakışıklı, erkek veya dişi olabilir. Upanişadlar, bir ruhun insan bedeninde dünyaya gelmeden önce üç yol izlediğini kabul eder.

Temel amaç olan özgürlüğe ulaşma, yalnızca insan bedeninde gerçekleşebilir. Eğer bir insan kötü bir yaşam geçirmişse, yarı insan biçiminde dünyaya gelir. Eğer bir insan sosyal bakımdan ve ahlaki bakımdan tüm gerekliliklerini yerine getirmiş bir şekilde yaşamışsa, Ay Planı adı verilen cennete gider ve dünyaya tekrar gelmeden önce, yapmış olduğu eylemlerin karşılığı olan ödüllerini alır. Yoğun bir manevi tecrübe geçirmiş olan ve esas gerçeğin arayışı içinde bulunmuş olan, fakat bu uğraşlarında başarısız olmuş kişiler, Brahmaloka adı verilen en yüksek cennete ulaşır. Brahmaloka’da bulunan kişilerden bazıları fiziki dünyaya geri döner, bazıları ise kurtuluşa ulaşır.

Karma Yasası ve Adalet

Ruhun kafatasının en yüksek yerinden çıkmasına da büyük önem verilmektedir. Eğer ruh kafatasının en yüksek yerinden değil de vücudun başka bir yerinden çıkarsa, o zaman ruhun üzücü bir tekrar doğuşa maruz kalacağı kabul edilmektedir. Bu şekilde,eylemleri sonucunda bir sonraki hayatında refah içerisinde yaşayan bir kişiyle sefalet içerisinde bulunan bir kişinin karşılaştırılması sonucu, ortada adaletsiz bir durum varmış gibi gözükse de her ikisinin de hak ettikleri şekilde yaşamalarını belirleyen Karma, aslında adaleti sağlayan bir sistem olarak görülmektedir.  Çünkü herkes hak ettiğinin karşılığını almaktadır ve adaletin esası da buna dayanmaktadır.

Bahsetmiş olduğumuz yaklaşımlar dışında kurtuluşa ulaşmış olan kişilerin tekrar dünyaya geri döneceğini savunan yaklaşımlar da bulunmaktadır. Bunlardan biri, kurtuluşa ulaşmış olan bir kişinin, dünyaya hayır getirecek bir görevi yerine getirmek için tekrar dünyaya geleceği ve bu görevi tamamladıktan sonra artık geri dönme ihtimalinin kalmayacağını kabul etmektedir. Bir diğer yaklaşım ise kurtuluşa erişmiş olan kişinin, mutluluğu belli bir süre tattıktan sonra fiziki dünyaya, fiziki var oluşuna dönmesinin gerekli olduğunu savunmaktadır.

Genel Karma anlayışında insanın irade dahilindeki eylemlerinin, yaşadığı hayatı ve gelecek hayatlarını etkileyeceği şeklinde bir inanış vardır. Upanişadlar’da ise o an yaşanılan hayat üzerinde durulmaz; özellikle eylemlerin yalnızca ölüm sonrasını etkilediği belirtilir. Bu durum Upanişadlar’daki Karma inanışında ahlaki bakımdan ziyade eskatolojik açıdan bir yaklaşımın söz konusu olduğunu göstermektedir.

Samsâranın döngüsünden kurtulabilmek için yapılan eylemler, genellikle kişilerin, kendilerini toplumdan yalıtmaları, oruç ve çileye dayanan bir hayat sürmeleri, etraflarında acı ve ölümü andıran şeyler barındırmalarıdır. Böylesine çabalarla eylem ve sonuçlar bitirilip özgürleşmeye ulaşmak istenmiştir. Fakat eylemden uzak durarak, yani yalnızca el çekme yoluyla özgürlüğe ulaşılamaz. Burada el çekilmesi gereken şey eylemin kendisi değil sonuçlarıdır.

 İnsan, ödül arzusu içerisinde de olmamalıdır, yapmış olduğu büyük eylemlerden dolayı gurur içerisinde de olmamalıdır. İnsanın yapacağı şey, eylemlerini ve eylemlerinin sonuçlarını yüce hakikate adak olarak takdim etmek ve bununla yetinmektir. Bu durum, Karma yoganın esas disiplini olarak nitelendirilmektedir.

 Kaivalya Upanişad’da şöyle denmektedir: “…Fakat ormanda dinginlikle, bilgelikle, sadakayla yaşayarak kefaret ödeyip imanlarını yerine getirenler, tutkudan sıyrılmış olarak ölüp güneşten geçer ve yok olmaz doğaya sahip ölümsüz Kişi’nin olduğu yere ulaşırlar.”

Şankara ve Karma Yasası

Şankara’ya göre Karma üç kategoriye ayrılmaktadır. Bu kategoriler şunlardır: Sabija Karma, Agami Karma ve Prarabdha Karma.

Sabija Karma kişinin, ana rahminde bulunduğu zaman oluşan ve doğum sonrasında da kişiyi etkileyen olayların döngüsü olarak adlandırılmaktadır. Bir kişi doğduğu zaman Karma tohumlarına sahiptir ve bu tohumlar filiz verebilir veya vermeyebilir. Her insanın taşıdığı bu Sabija Karmaların ne zaman filiz vereceği belli değildir; herhangi bir anda verebilir. Ana rahmindeki bir önceki yaşam, döllenmeden doğuma kadar bir döngüyü tamamlamaktadır. Doğumdan sonra ana rahmindeki yaşam sona ermektedir ve bu durum yaşayan bir insanın ölmesine benzemektedir.

Hamilelikteki üç aylık üç dönem, tohumu ekme, yetiştirme ve hasat dönemlerine benzemektedir. Karma Yasası’nda var olan etki ve tepkiler bu dönemde başlamaktadır. Ana rahmi içerisindeki bu varoluş doğum, gençlik, yetişkinlik ve ölümün dönemlerin denk geldiği evreler, döllenme, embriyo olarak geçen ilk üç ay, ceninin oluştuğu ikinci üç ay ve doğumla sona eren son üç aydır.

Agami Karma doğumdan itibaren biriktirilmeye başlanır. Bu kategori, doğumdan sonraki yaşamda biriktirilen eylem sonuçlarından oluşan Karma’yı ifade etmektedir. Tohumlar henüz filiz vermemiştir, fakat her an filiz verebilirler. Agami Karma yaşam ilerledikçe ortaya çıkmaktadır. Günlük yaşam içerisindeki her türlü eylem ya da tepki, Agami Karma’nın örneklerini göstermektedir. Agami Karma’nın kökenlerinin bulunması, Sabija Karma’nın kökenlerinin bulunmasından daha kolaydır.

Prarabdha Karma çoktan filiz vermiş olan ve durdurulamayan Karma tipidir. Bu kategori kaçınılmaz sonuçları ifade etmektedir. Sabija Karma doğumda ve doğumdan sonra depolanmakta olan ve durağan olan Karma, Agami Karma yaşam içerisinde tohumun ekildiği ve duyguların harekete geçirdiği, hafif uykudaki uyuyan Karma iken Prarabdha Karma, tohum filiz verdiğinde sonuçları tersine çevrilemeyen, tam manasıyla harekette olmayı ifade eden Kinetik Karma’dır.

Karma ve Tenasüh – Hinduizm ve Tasavvuf

Karma inancı ile tenasüh inancı arasında yakın bir ilişki bulunmaktadır. Tenasüh Arapça bir sözcüktür ve bir şeyin başka bir şeyin yerine geçmesi anlamını taşımaktadır. Bu kavram, ruhun, ölümden hemen sonra veya belli bir süre sonra yeryüzüne dönerekbaşka bedenlerde varlığını sürdürdüğünü belirtmektedir. Türkçede ruh göçü, yeniden doğuş, reenkarnasyon gibi terimlerle de ifade edilmektedir. Eski Mısır, Yunan, Roma, Kelt, Hint, bazı yerli Afrika dinlerinde ve Yahudi Kabalist geleneğiyle İslam çatısı altında olduğu kabul edilen Nusayriye, İsmailiyye, Dürzilik ve Yezidilik gibi mezheplerde kabul edilen ve hala bazı inanç sistemlerinde geçerliliğini koruyan bir inançtır.

Bu inancın oraya çıkma nedenleri temelde, kötülük sorununa rasyonel bir açıklama getirme, ruhun esas mahiyetini koruma isteği ve insanların ahlaki nitelikleri ile içerisinde bulundukları koşulların barındırdığı tezatlığı açıklama mecburiyetine dayanmaktadır. Bu şekildeki, özün geçeceği yeni bedenlerin niteliğinin, yaptığı eylemlere bağlı olduğunu savunan sebep-sonuca dayalı anlayış, tesadüfiliği ve adaletsizliği de barındırmamaktadır.

Bu anlayışın, Hint kültürü dışındaki bahsetmiş olduğumuz diğer kültürlere Hint’ten geçtiği kabul edilmektedir. Karma ile tenasüh arasındaki ilişki ise Karma ve samsara arasındaki ilişki gibidir ve bu ilişkide Karma, tenasüh çarkını döndüren yegane faktördür. Ruhun bedeni ne zaman ve nasıl terk edeceği; hangi bedene gireceği, yeni varlıkların yaratılması vs. durumları Karma sayesinde oluşmaktadır. Karma olmadan yeniden doğuşun bir anlamının olmadığı kabul edilmektedir.

Kaynakça

  • Mysore Hiriyanna, Hint Felsefesi Tarihi
  • Upanişadlar – F.Max Müller
  • Rigveda –  İş Bankası Yayınları (çev. Korhan Kaya)
  • Hint Felsefesinin Temelleri – Korhan Kaya
  • Hinduizm – Korhan Kaya
  • Sanskrit Türkçe Sözlük – Korhan Kaya
  • Vedalar ve Kaynağı Üzerine – Ali İhsan Yitik /Hammet Arslan
  • FELSEFİ DÜŞÜNCENİN İLK METİNLERİ: UPANİŞADLAR (Yüksek Lisans Tezi) – Alper İPLİKCİ