Brahman ve Atman
Doğu Felsefesi,  Felsefe,  Hint Felsefesi

Brahman ve Atman – Upanişadlar’da Varlık – “SEN O’SUN”

Brahman ve Atman – Upanişadlar Felsefesi

Upanişad Öncesi Düşünce‘nin temelde iki kaynağa dayandığı söylenebilir. Bunlar; Mantralar ve Brahmanalar’dır. Mantralar vezinli ilahilerdir ve Rig-Veda, Atharva-Veda metinlerinin içerisinde saklanmaktadır. Bu vezinli ilahiler genel itibarıyla tanrıyı öven şarkılar olarak nitelendirilmektedir. Brahmanalar ise din adamları olan Brahmanlarla ve onların yönettiği kurbanla ilgili metinlerdir. Brahmanalar’ın son bölümlerinde ise Upanişadlar yer almaktadır, fakat Upanişadlar düşünce bakımından  farklılık göstermektedir ve Hint Felsefesi’nin kaynağı olarak görülmektedir. Upanişadlar diyaloglar şeklinde oluşturulmuştur ve bu metinler şiirsel bir hava taşıyan felsefi şiirlerdir.

Upanişadlar, Brahmanalarla aynı temelde ilişkilendirilse de esas olarak, dinsel törenlerden farklı ve hatta ona karşı bir ruhu temsil eder. Evren teorisi olarak da oldukça farklı bir bakış açısı sunar. Örneğin; Mundaka Upanişad’da kurban törenlerine yönelik en açık saldırılardan birine rastlanır. Burada, “hakiki iyiliğin bu törenlerden hasıl olmasını ümit eden kimsenin ahmak olduğu ve kesin olarak ölüm ve tükenmişlikle tekrar  tekrar karşılacağı” ifade edilir.

Upanişadlar metinlerde kullanıldığı şekliyle, “rahasya ya da sırrın” eş anlamlısı olarak görünür. Etimolojik olarak ise kelime, “sadakatle yanına oturma” anlamına gelir ve zamanla bu tür özel oturmalarda verilen gizli eğitime işaret edilmeye başlanmıştır.  Aynı zamanda Upanişadlar, “Vedalar sonu” anlamına gelen Vedanta Felsefesi’ninde temel kaynağıdır.

Upanişadlar Felsefesi’nin Çeviri

Upanişad Öğretisi, Hint kültüründen ilk olarak başka bir dile, Arapça’ya ‘Dara Şükuh’ tarafından çevrilmiştir. Sonrasında başka kimseler tarafından Fransızca’ya ve Latince’ye aktarılmıştır. Ve ilk felsefi metinlerden sayılan Upanişadlar Öğretisi ünlü filozof Schopenhauer’a kadar ulaşmıştır. Schopenhauer Upanişad’la birlikte Hint kültürü ve aydınlanma çerçevesi içinde şunları söyleyecektir;

“Bizim dinimiz Hindistan’da ne şimdi, ne de ileride asla kök salamayacak; insanoğlunun ilkel irfanı Galileo’nun buluşlarıyla rafa kalkmayacak. Tersine, Hint irfanı Avrupa’nın üstüne doğru geri akacak ve hem bilme, hem de düşünce tarzımızda köklü bir değişim meydana getirecek.”

Brahman ve Atman

Upanişadlar’ın nihai gerçeklik için kullandığı iki kavram, Atman ve Brahman’dır. Atman, insan ruhunu, insanın özünü temsil etmektedir. Atman veya Ruh, Latince sanctus spiritus, Grekçe pneuma, Arapça rûh, İbranice ruah, Antik Mısır dilinde amon ve Çince ch şeklinde farklı farklı adlandırılmaktadır. Atman, evrene içkin de olsa evrenden aşkın da olsa verilmiş olan ruhsal özdür. Bu özün yayıldığı alanlar çok ve farklı olsa bile o, geçişli ve geçişsiz olarak, hareket etmeyen hareket ettirici şeklinde nitelendirilmektedir. Brihadaranyaka Upanişad’da şöyle denmektedir: 

“Atman her şeyden daha azizdir. Her şey ancak O’nun sayesinde azizdir. Atman, her fani mutluluğun menşeidir. Kendisi ise saf mutluluktur. İyi veya kötü hiçbir faaliyet, O’na tesir edemez. O, duyunun ve bilginin ötesindedir, lakin bilge kişinin düşüncesinin ötesinde değildir.”

Brahman ise doğayı, dış gerçekliği temsil eden, doğanın özü olarak kullanılan kavramdır. Her iki kavram da birbiriyle eş anlamlı olarak kullanılmıştır ve her ikisi de evrenin ebedi kaynağına işaret etmektedir. Bu özdeşleştirmeyle, hedeflenen birlik görüşü gerçekleştirilmiştir. Dolayısıyla aşkın düzeyde bulunan esas gerçek, evrene nüfuz eden ve aynı zamanda evrenin dışında kalan, düalist olmayan, her şeyin ondan kaynaklandığı ve ona dayandığı ve sonunda onda kaybolduğu ilk ilke, saf bilinçtir ve bu gerçek, insanın özü olan Atman’la özdeştir.

Chandogya Upanişad’da ise şu ifadeler yer almaktadır: “Her şeyin kökü olan görünmez öz var ya, var olan her şeyin ben’i ondadır. Gerçek odur. Ben odur; sen de, ey Şvetaketu, osun.”

Atman ve Brahman’ı biraz daha detaylandıracak olursak, Atman içe bakmayla, Brahman ise dış dünyayı analiz etmeyle ilerlemektedir. O, asıl hakikat olduğu için vücut dağılıp çözülse dahi bu durumdan acı çekmemektedir. Bu öz benlik, kendi başkalaşmamış yapısını kendi bilebilir. Birliği bilen kişi, adlardan ve şekillerden kurtularak görünenin ötesinde bulunan tanrısallığa ulaşabilir.

Aynı şekilde Brahman’ın da şekillenmiş ve şekillenmemiş olmak üzere iki türü bulunmaktadır ve şekilli olanı hakiki değildir; hakiki olan, şekilsiz olanıdır. Buradan da anlaşılacağı üzere, hayatın cevheri, her şeye nüfuz eden, görünmez, yakalanamaz, ama bütün görünenlerin arkasındaki son cevher biçiminde, tüm dünyanın, içinde ruh olarak taşıdığı hakikattir. Bunun için kişinin iç varlığıyla tüm nesnelerin görünmez cevheri özdeştir. İşte bu noktada Upanişad öğretisinin temeli, insanın asıl doğasıyla nesnel dünyanın doğasının, aynı hakikatin ürünü olmaları bakımından bir oldukları görüşüne dayanmaktadır.

Bu görüşe göre doğa, insan ve tanrı arasında bir ayrıklık söz konusu değildir. Başka bir ifade ile bu bütünlük, Atman’ın sübjektif Mutlak’ı, Brahman’ın da objektif Mutlak’ı temsil etmesinden kaynaklanmaktadır.  Burada Atman’ın, nefes veren ruh olduğu kabul edilirken temelde “Ben” vardır. Bir kişiyi ifade eden “Ben” ile her şeyin doğasında bulunan “Ben”, mümkünlük ve zorunluluk bakımından farklılık gösterse de aslında aynıdır ve iç içe geçmiş bulunmaktadır. Bu şekildeki bir iç içe geçme durumunda Atman’ın, hem mekan dışı bir konumda bulunduğu hem de her şeyin içinde olduğu söylenebilir. Ayrıca bu şekilde, her şeyin bir olduğu yerde varlıkların başlangıcından ve sonundan da bahsedilememektedir.

 Atman ve Brahman’ın birleşimiyle oluşan yüce gerçeklik “Satyam Jnanam Anantam” olarak tasvir edilmektedir.  Satyam, onun kesinliğine; Jnanam, manevi doğasına ve Anantam ise kapsayıcılığına ya da sonsuzluğuna işaret etmektedir. Bahsedilen bu yüce gerçeklik Upanişad Mutlak’ıdır. Mundaka Upanişad’da Mutlak şöyle ifade edilmektedir:

“Arifler için tüm varlıkların kaynağı; görülmeyen, elle tutulmayan, ailesi veya kastı olmayan, gözleri ve kulakları olmayan, elleri ve ayakları olmayan, ebedi, her yerde ve her zaman hazır olan, her şeyi kaplayan, sonsuz küçük olan ve yok olmayandır.”

Bu bağlamda Mutlak, Atman da değildir Brahman da değildir; fakat aynı zamanda hem Atman’dır, hem de Brahman’dır. Rabindranath Tagore, Hint düşüncesinin temelinin, bu birlik görüşü olduğunu şöyle ifade etmektedir: “…Hint bilgelerinin çabası daima, insan ruhu ile dünyanın ruhu arasındaki büyük uyumun kavranmasına yönelik olmuştur… Hint düşüncesi tüm vurguyu, bireysel ile evrensel arasında var olan uyum üzerine yapmıştır… Kainatın temel birliği, Hintliler için salt felsefi bir spekülasyon değildi; bu büyük uyumu duyguda ve eylemde kavramak, onun yaşam hedefini oluşturmuştur.”

Upanişadların gelişimine bakılacak olursa, tek bir üstadın değil bir dizi üstadın düşüncelerini içerirler ve bu yüzden de yeni düşüncelerin eski düşüncelerle karıştığı bir gelişimi temsil ederler.  Böyle bir görüş, bazen bir ve hatta aynı Upanişad’ın öğretisinde görülen farklılığı açıklar.

Upanişadların öğretisini sistematize eden en eski mevcut çalışmada yani, Badarayana’nın Vedanta Sutra’sında  bile bu farklılığa önemli atıflar yapılıyor. Yorumdaki bu tür farklılık, aksine yönelik geleneksel vurguya rağmen, Upanişadların somutlaştırılmadığına dair bir şüpheyi akla getiriyor ve bu şüphe, bu kadim dönem çalışmalarından bağımsız bir inceleme tarafından teyit ediliyor. Şayet, Vedantik düşüncenin belli bir okulunu takip etmeyi benimsememiş modern bir öğrenci Upanişadlarda birbiriyle uyumsuz iki ya da üç değil birçok görüşün bulunduğunu göz önünde bulundurmak zorunda kalacaktır.

Eğer ehemmiyetsiz küçük ayrıntılara ve çelişkilere önem vermezsek, en önemli ve en iyi şekilde geliştirilmiş öğreti, monistik ve idealist olarak tasvir edilen öğretidir. “Burada hiçbir çeşitlilik yoktur”, “Her şey Brahman’dır” gibi, var olan her şeyin birliğini vurgulayan ifadeler, Upanişadlarda ne az ne de çoktur. Bu monist görüş, idealist olarak tasvir edilebilir, çünkü Upanişadların eşit derecede çarpıcı olan sözlerinin birçoğuna göre evrende, kendisi bizahati zihni değilse bile, zihni koşul gerektirmeyen hiçbir şey yoktur.

“Orada güneş parlamaz, ne ay ne yıldızlar, ne de bu şimşekler. Öyleyse bu ateş nereden çıktı? Her şey yalnızca parlayan ruhtan sonra parlar; bütün bunlar onun ışığında parlar.” –Katha Upanişad II

Kaynakça:

  • Mysore Hiriyanna, Hint Felsefesi Tarihi
  • Upanişadlar – F.Max Müller
  • Rigveda –  İş Bankası Yayınları (çev. Korhan Kaya)
  • Hint Felsefesinin Temelleri – Korhan Kaya
  • Hinduizm – Korhan Kaya
  • Sanskrit Türkçe Sözlük – Korhan Kaya
  • Vedalar ve Kaynağı Üzerine – Ali İhsan Yitik /Hammet Arslan
  • FELSEFİ DÜŞÜNCENİN İLK METİNLERİ: UPANİŞADLAR (Yüksek Lisans Tezi) – Alper İPLİKCİ