Yajna
Blog,  Hint Felsefesi

Yajna | Hint’te Kurban Anlayışı | Dıştan İçe Vazgeçiş

Yajna (Sanskritçe: यज्ञ) (‘fedakarlık, bağlılık, ibadet, sunu, kurban’) Hinduizm’de kutsal bir ateşin önünde, genellikle mantralarla yapılan herhangi bir ritüeli ifade eder.  Yajna, Yajurveda’nın yanı sıra Brahmanalar adı verilen Vedik edebiyatının bir katmanında tanımlanan bir Vedik gelenektir.

Vedalar literatüründe yajna, bazen bayramlar ve topluluk etkinlikleriyle birlikte, kutsal ateş olsun veya olmasın, büyük tören ibadetlerini içeriyordu. Nigal’e göre bu, tanrılara tapınma (devapujana), birlik (sangatikarana) ve hayırseverlik (dána) şeklinde üçlü bir anlama sahiptir.

Yajna, Vedik zamanlardan beri bireysel veya sosyal bir ritüelin parçası olmuştur. Ateşin başında söylenen ilahiler, şarkılar ve adanılan kurbanlar Vedik tanrılara karşı bir tür konukseverlikti. Sunakların Agni tarafından tanrılara taşındığına inanılıyordu; karşılığında tanrılardan da lütuf ve armağanlar bahşedilmesi bekleniyordu ve bu nedenle ritüel, tanrılar ve insanlar arasında manevi bir köprü niteliğindeydi. Bir iletişim ve etkileşim aracı olarak ritüeller, kurban edişler… Doğayla, tanrıyla, evrenle… Dışsal kuvvetlere, devalara…

Vedangalar veya Vedik literatüre bağlı yardımcı bilimler Yajna’yı şu şekilde tanımlar:

Yajña, yani fedakarlık, tanrıların uğruna bir şeylerden vazgeçtiğimiz bir eylemdir. Böyle bir eylem kutsal bir otoriteye (āgama) dayanmalı ve insanın kurtuluşuna (śreyortha ) hizmet etmelidir. Hediyenin niteliği daha az önemlidir. Kek (puroḍāśa), bakliyat (karu), karışık süt (sāṃnāyya), bir hayvan (paśu), soma bitkisinin suyu (soma) vb. olabilir; tereyağı, un ve süt sunuları kurban amacına hizmet edebilir.

—Apastamba Yajna Paribhasa-Sutralar Çeviren: M Dhavamony

Bir Yajna Olarak Yaratılış

Diğer yandan Rigveda’nın “Yaratılış İlahisi” bölümünde yaratılışın bir tür kurban olduğu aktarılır. Puruşa, kendini kurban ederek, yaratımı başlatandır. Yaratılış için kendini kurban etmiştir. Purusa Sukta ilahisi, âlemin yaratılışını, binlerce başlı ilk Zat’ın bedeninden sudur etmesi şeklinde açıklar.

PURUŞA SUKTA (YARATILIŞ BİR YAJNA)

Yaratılış eylemi de, kurbanı ilk Varlık’ın kendini kurbanı/feragatıdır.

Buna göre kurban kesilip parçalanmasıyla âlemin de kısımları oluşmaya başlar.

Başından gökyüzünün, karnından havanın, ayaklarından yeryüzü;

Zihninden Ay, gözlerinden Güneş, nefesinden rüzgâr… (Rigveda X.90.13-14)

Kutsal törenler, tanrılara yönelik kurbanlar ve bunları yönetirken söylenecek ilahilerin detayları Vedalar‘ın Samhita ve Aranyakalar kısımlarında açıklanmıştır. Tüm bu uygulamalar evrensel düzenin devamlılığı için yapılmalıdır. Başlangıçta sıradan halkın değil, sadece üst kast sınıfı içerisinde Brahman din adamlarının bu törenleri yönetmeye yetkisi vardır.

Vedik Yajnaların Rahipleri

Vedik yajnalar tipik olarak Vedik rahipliğin dört rahibi tarafından icra edilir: hota, adhvaryu, udgata ve Brahma. Rahiplerle ilgili işlevler şunlardı:

  • Hota, Rigveda’dan alınan duaları ve duaları okur. Üç Rig ayetini, giriş ayetini, ona eşlik eden ayeti ve üçüncü ayeti kutsamayı kullanır.
  • Adhvaryu rahibin yardımcısıdır ve Yajurveda’da açıklanan zemini ölçmek, sunağı inşa etmek gibi ritüelin fiziksel detaylarından sorumludur. Adhvaryu adak sunar.
  • Udgata, Samaveda’dan alınan melodilere ve müziğe (sāman) göre ayarlanmış ilahilerin ilahisidir. Udgatar, hota gibi giriş, eşlik ve kutsama ilahilerini söyler.
  • Brahma tüm performansın şefidir ve Atharva Veda’dan alınan ek ayetler aracılığıyla hataları düzeltmekten sorumludur.

Vedalar dört bölümden oluşmaktadır: Samhitalar, Aranyakalar, Brahmanalar ve Upanişadlar… Samhitalar ve Aranyakalar daha ritüelist bir tavır takınırken ve dışsal bir kurban anlayışı sunarken; özellikle Upanişadlar, devrimci bir tavırla, içsel kurban anlayışına yönelir. Rahipsiz, kansız ve daha soyut bir ibadet fikri… Dönem için oldukça sarsıcıdır. Peşi sıra gelen, Budizm ve Caynizm akımları ise “ahimsa” şiddetsizlik ilkesinin odağında felsefelerini kurmasıyla kurban anlayışı, içsel tefekkür halini alacaktır.

Upanişadlar, dinsel törenlerden farklı ve hatta ona karşı bir ruhu temsil eder. Evren teorisi olarak da oldukça farklı bir bakış açısı sunar. Örneğin; Mundaka Upanişad’da kurban törenlerine yönelik en açık saldırılardan birine rastlanır. Burada, “hakiki iyiliğin bu törenlerden hasıl olmasını ümit eden kimsenin ahmak olduğu ve kesin olarak ölüm ve tükenmişlikle tekrar tekrar karşılacağı” ifade edilir.

5 BÜYÜK YAJNA (Pança Maha)

1. Brahma Yajña: Vedik metinleri çalışmak.

2. Deva Yajña: Doğa’nın suretleri, güçleri.

3. Manuṣya Yajña: Diğer insanlara hizmet.

4. Pitri Yajña: Atalara sunuşlar, minnet.

5. Bhuta Yajña: Geri kalan tüm varlıklara.

Pança Maha’ya sırasıyla, “neyi kurban edeceğiz?” diye sorulacak olursa… Cevabı “vedik metinleri çalışarak, zekanızı” olacaktır. Peki, ne uğruna? Gelecek bilgi uğruna… Deva Yajna, doğanın suretlerine teşekkür ve minnet sunmaktır. Doğa adına ritüel veya sadece bir teşekkür etmek sunduğunuz vazgeçişlerinizdir. Diğer insanlara hizmet, bilgi vermek olabilir, beslemek olabilir, küçük de olsa yardım etmek olabilir. Atalara sunuş, varlığımızı devam ettirmemizi onlara borçluyuzdur. Onları anımsamak, minnet duymak… Ve bütünün adına, bir teşekkür sunmak. En önemlisiyse bütünün hayrına eylemek.

Upanişadlarla birlikte Yajnalar ve “ateş” sembolikleşti. Örneğin Brihadaranyaka Upanishad ilahisi 3.1.6’da “zihin fedakarlığın Brahman’ıdır” ve fedakarlığın amacı tam kurtuluş ve özgürleşmeydi.

Dış Yajna’dan İç Yajna’ya

Daha sonraki Vedik Upanişadlar, Yoga‘nın bir Yajna (adanmışlık, fedakarlık) biçimi olduğunu öne sürerek fikri daha da genişletir. Bir şey için, başka bir şeyin sunumuysa konu bahis, bu illa “can” olmak zorunda değildir. Bir candan vazgeçiş değildir artık, mokşaya, kurtuluşa erdiren. “Bir” nesneleştirilemez. Upanişadlar dışa dönük bir vazgeçişten, içe dönük bir vazgeçişi önerir. Daha derin bir vazgeçiş. Kurduğun kimlikten, benlikten vazgeçiş. Tanrıyla olan iletişim, benliğinden feragat edip, “bir” de erimek için içeride ateş yakıp, bir dönüşüm başlatmaktır. Dışsal kuvvet olan tanrıya, değil; tanrı olarak tanrılığını anımsamak için; içsel bir tefekküre dalmaktır… Tasavvuf buna “fenafillah” der. Yok oluş, ölmeden önce ölmek, başka bir varoluşa geçmek.

İçsel yajna, içsel manevi ateş (tapas) yoluyla kurtuluşa, bir diğer ifadeyle ölümsüzlüğe götüren bir yol sunar. Kişi iradesinden ne veriyorsa evrene, bunun karşılığı olarak bir deneyim alır. “Ben”i kurban etmediğiniz sürece, saf olan benliği deneyimlemeniz mümkün değildir. Yajna’nın sembolü ateştir ve ateşin içine neyi atarsanız atın, dönüşerek, içinden çıkar.

Karma Yasası ve Yajna

Karma yasası, tam olarak bir yajna ürünüdür. Yaptığınız her eylem, başka bir bedel ve dönüşümle geri gelir. Bu anlamda eylemin kendisi, bir yajnadır. Bir fedakarlık. Karma yasasını anlamak için, yajna kavramını iyi anlamak gerekir. Günümüz düzeniyle konuşacak olursa, bir şeyi öğrenmek için verdiğiniz, emek ve zaman size bilgi, yetenek, zanaat, tecrübe, yeti olarak geri döner. Zira zamanını, aklını, bedenini kurban eden, karşılığında bir şey alır. Eğer bir şey kurban etmeden başka tabirlerle vazgeçmeden, sunmadan bir şeyi elde ediyorsanız…

“Hiçbir şey vermeden, alana; hırsız denir.” -Bhagavad Gita

 Örneğin 1.5.14 kesitinde Shvetashvatara Upanişad, kişinin ruhunu ve Tanrı’yı ​​içsel ritüellerle ve dışsal ritüeller olmadan görmenin yollarını açıklamak için Yajna materyallerinin analojisini kullanır. Şunu belirtir:

 “Kişinin kendi bedenini alt sürtünme çubukları olarak, Om hecesini üst sürtünme çubukları olarak yapması, ardından meditasyonun sürtünmesini uygulayarak, kişi sanki gizli olan Deva’yı görebilir. “

Budist Eleştiri

Tadeusz Skorupski, bu fedakarlıkların ritüel yaşam tarzının bir parçası olduğunu ve bu fedakarlıkların rahipler veya tanrılar dahil olmadan geri ödeme ve sonuç getirdiği durumlarda doğal bir etkinliğe sahip olduğunun düşünüldüğünü belirtiyor. Skorupski, bu Vedik fikirlerin “Budist cömertlik teorisinin formülasyonunu” etkilediğini ekliyor.

Budist fikirleri daha da ileri giderek, “Brahminleri çöküşleri ve antik Brahmanların Brahmanik mirasına uygun yaşamadaki başarısızlıkları nedeniyle” eleştirerek, kadim Vediklerin “kendini kısıtlayarak yaşadıklarını, münzevi olduklarını, sığırları olmadığını, hiçbir hayvana sahip olmadıklarını” iddia etti.  Tadeusz Skorupski, Vedik bilgelerin “tahılları ve zenginlikleri olarak çalıştıkları, kutsal hayatı hazineleri olarak korudukları, ahlakı, kemer sıkmayı ve şiddetsizliği övdükleri; pirinçten oluşan fedakarlıklar yaptıkları” söylüyordu. Tadeusz Skorupski’ye göre Buddha daha eski değerlere geri dönüş arayışındaydı ve inekleri öldürmediler.

Gandhi ve Bhagavadgita

Mahatma Gandhi’nin yanından asla ayırmadığı Bhagavadgita adlı metinde de bu devrimci etkiyi görmek mümkündür. Gita, yüzyıllardır süregelen kurban törenlerinin evrensel düzeni korumadığını vurgular. Bu metin, din adamlarının yönetimindeki detaylı ve şekilci kurban törenleri yerine, bireyin kendi manevi uygulamalarıyla tanrıya olan bağlılığını göstererek ibadetlerini yapabileceğine salık verir. Artık doğru telaffuzla ilahiler söyleyerek ve hayvan kurban ederek değil, içsel tefekkür, benlik idraki ve manevi bilgiye yönelik arayış sayesinde nihai kurtuluş gerçekleşecektir.

“Kimileri işitme ve benzeri diğer duyu organlarını nefs terbiyesi (kendi üzerinde hakimiyet) ateşine adar, kurban ederken kimileri ise (yine de) işitme ve benzeri duyu nesnelerini duyu organlarının ateşine adar, kurban eder. Kimileri beş-duyu ve eylem organlarının hepsinin faaliyetini bilgi ile aydınlanmış, alev almış nefs terbiyesi (kendi üzerinde hakimiyet kurmak) ateşine adar, kurban eder. Benzer şekilde, zenginliğini paylaşanlar, nefs terbiyesi adına çileci pratikler yapanlar, yoga’yı uygulayanlar, yeminlerinde ve çabalarında kararlılıkla Veda’ları zikredenler ve Kendini-Bilmenin bilgisine kendini (kurban edenler, adayanlar) sunanlar vardır.

Benzer şekilde, prāṇāyāma’ya (nefes kontrolüne) kendini adayanlar, nefes alış ve verişi durduranlar, verdikleri nefesi aldıkları nefese ve aldıkları nefesi verdikleri nefese (kurban edenler, adayanlar) sunanlar vardır. Yedikleri yemeği kontrol edenler, böylece (daha fazla) yemek arzusunu sindirim ateşine (kurban edenler, adayanlar) sunanlar vardır. Tüm bu (insanlar) adakları, kurbanları, sunuşları icra edenlerin hepsi yajña sayesinde istisnasız bir şekilde zihindeki kirlerinden arınırlar. Arjuna, Kuru hanedanının en iyisi! Yajña’dan geriye kalan nektarı, özü elde edenler ebedi Brahman’a erişirler. Kim ki bu dünyada hiçbir yajña icra etmez bil ki o bu dünyada hiçbir şey elde edemez. Eğer bu dünyada bile elde edemezken öte dünyada (söyle bana) nasıl elde etsin?”

-Bhagavad Gita

KAYNAKÇA:

*RİGVEDA – çev. Korhan Kaya (İBY)

*Upanişadlar & İnsanlığın İlk Felsefi Metinleri SATORİ YAYINEVİ – Yazar: F. Max Muller, Paul Deussen

*Hindistan’ın 3 Kutsal Metni: Vedalar (Vedik İlahileri), Upanişadlar, Dhammapada DORLİON YAYINLARI

*Hinduizm – Kim Knott

*Hint Felsefesi – Mysore Hiriyanna (İBÜY)

* Apastamba Yajna Paribhasa-Sutralar Çeviren: M Dhavamony

*HİNT KÖKENLİ DİNLERDE KURTULUŞ ANLAYIŞI (Yüksek Lisans Tezi) Rukiye KARAALİ

*Zerdüştlük ve Hinduizm’de Arınma Araçları: Ateş, Su ve Kurban- Dr. Öğr. Üyesi Ayhan Aslanoğlu

*Bhagavad Gita – çev. Damla Dönmez