Badarayana Brahma Sutra
Doğu Felsefesi,  Felsefe,  Hint Felsefesi

Badarayana Felsefesi – Nedensellik ve Kötülük Sorunu

Badarayana

Upanişadlar bir peygamber ya da kahinin diliyle, bitmek bilmeyen bir tınının simgesel, şairane ilhamıyla yazılmıştır. Zaman içinde ise metinlerin kavrayışlarını bir felsefe dizgesine çekme ihtiyacı oluştu. Brahma-sutra’yı, baş eserini oluştururken Badarayana’nın gayesi tam da böyle bir dizge kurmaktı. Vedalar ve Upanişadlarla birlikte bu eser, Hindistan’daki ortodoks felsefe geleneğinin temelini oluşturur.

Brahma Sutra Hint geleneğindeki hemen her büyük şahsiyet ile daha az önemli pek çoklarınca da yorumlanmıştır. Özellikle Şamkara, Ramacuna ve Madhva gibi düşünürler, kendi felsefelerinin teyidini bu eserle karşılaştırıp, sunmuşlardır.  Şayet sonrasında onun yolunda giden düşünürler olmasaydı, Badarayana üzerinde düşündüğü konularda son sözü söylemiş olacaktı, varlık bilmecelerinin çoğunu da tek başına çözmüş olacaktı.

 Kısaca özetlemek gerekirse, Brahma-sutra Upanişadları sistemize eder ve Vedanta Felsefesi’nin temelini oluşturur. Brahma Sutra, gerçeklik günlük yaşantıların sıradan dünyası değildir; bireylerin dünyası zaman ve mekanla rastgele bir bağlantı halindedir; öte yandan samsaranın var olduğu amansız bir değişkenlik dünyası, mükemmel, değişmez, sonsuz bir birlik ya da mutlaktır. Her şeyin kendisinden ortaya çıkan Brahman’dır.

“Gerçekten bu şeylerin kendisinden doğduğu o, doğduklarında sayesinde yaşadıkları o, ondan ayrılırken içine girdikleri o, (bilmek için araştır onu), o brahman’dır.” – Taittiriya Upanişad

Brahman ve Doğa, Salt Mutluluktur!

Böyle bir metafiziğin ortaya çıkardığı büyük sorunlardan ilki, Brahman’nın evreni meydana getirmesindeki güdüyü bulmaktır. Doyurulmamış arzuları olmayan Brahman mükemmeldir ve bu yüzden hiçbir şeye muhtaç değildir. O halde evren niçin var olmuştur? Cevap, Brahman’ın yapısı hakkında anlamlıca her şey söylenebildiğine göre, doğanın mutluluk (ananda) olduğu iddiasıyla başlar.

Badarayana Felsefesi’ne, Brahman’ın mutlak bir teklik olduğunu söyleyerek başlar. Badarayana, Brahman mutlak bir teklik olduğundan, mutluluğun Brahman’ın bir niteliği değil fakat kendisi olduğunu belirtmek konusunda titizdir: “Eğer anandamaya’nın değişikliği ifade eden bir kelime olduğu için, Yüce Nefsi göstermediği söylenirse, öyle çokluktan ötürü değildir”, yani Brahman ölçülemez mutluluktur.

Evrenin varlığına giriş bu mutluluğun kendiliğinden taşmasıdır. İnsani terimlerle, buna en yakın benzerlik oyun ya da eğlencedir (lila): “sıradan hayattaki gibi yaratı (Brahman için) yalnızca eğlencedir.” Bundan Brahman’nın adeta kaygısızca hareket ettiği anlaşılmamalıdır; bunu yapmak, lila tasarımını gereğinden fazla insanbiçimli bir anlamda anlamaktır. Daha doğrusu, hareket noktası, lilanın, bir evrenin niçin var olduğu saptamasının bulunabileceği en az yanıltıcı yol olduğudur.

Badarayana – Teklik ve Çokluk Sorunu

Upanişad yorumlamalarında esas güçlük Badarayana’nın terimleriyle teklik ve çokluk sorunu olarak bilinir: Brahman (mutlak) sonsuz, değişmesiz ve mükemmeldir (hiçbir şeye gereksinmeyendir). Sonsuz, değişmez ve mükemmel olan, bu zamana ait, değişken ve tamam olmayan, yani insan yaşantılarının gündelik dünyası, samsara ile nasıl ilişkilendirilebilir? Evren Brahman’ın bir özelliği ya da onun bir sonucu mudur ya da sayıca Brahman ile özdeş midir? 

Bu büyük seçeneklerin her biri bir güçlüğü içerir: Eğer Brahman nitelikleri taşıyorsa, şu halde kavramsal ayrımlar ona uygulanır, buysa bir mutlak olduğuna göre mantıkça olanaksızdır. Yine, Brahman’ın evrene yol açtığı görüşü, Brahman sonsuz olduğuna göre, Brahman’da olanaksız olan bir değişimi gerektirir görünmektedir. Son olarak, evren sayıca Brahman’la özdeş ise, şu halde Brahman eksikliklerini paylaşmalıdır ve yine bu da bir mutlağın mükemmel doğasıyla bağdaşmaz. Bu güçlüklerin özellikle keskin bir biçimi, bireysel ruhun Brahman’la olan ilişki konusunda ortaya çıkar. Bireysel ruh, sayıca Brahman ile özdeş olamaz; zira o halde ya Brahman eksik olacaktı ya da her ruh Tanrı olacaktı ya da ikisinin olmadığı bir durum olacaktı.

Tam tersine, eğer bireysel ruh Brahman’dan farklı ise, o halde onu Brahman ile ruhun bir olma durumu olan kurtuluş ya da mokşa kavramı ile birleştirmek mümkün olmaz: Eğer bireysel ruh Brahman’dan farklıysa o halde onun mokşada Brahman’a katılması Brahman’da bir değişim oluşturacaktır; buysa mümkün değildir. Badarayana’nın felsefi cesaret ve girişkenliğinin özü bu çoklu ikilemlere bir çözüm bulmaya çalışmaktır.

Badarayana – Maddi Sebep ve Etkileyen Sebep

Badarayana, Brahman ve evrenle olan açık ve kesin ilişki sorununa girişerek işe koyulur ve bu başlangıç cevabı, ilk bakışta güçlüğü daha da keskinleştirilmiş görünür. Maddi sebep ile etkileyen sebep arasında felsefi bir ayrım ölçütü kullanır. Bir toprak çömleğin etkileyen sebebi çömlekçinin hareketidir; çömleğin etkileyen sebebi çömlekçinin hareketidir; çömleğin maddi sebebiyle biçim verilmemiş kildir. Badarayana, Brahman’ın evrenin yalnızca etkileyen sebebi değil aynı zamanda maddi sebebi de olduğunu ileri sürer.

“Kilden yapılmış her şey bir kil parçasıyla bilinir, varolan değişiklik yalnızca, tıpkı hakikatin kilde olduğu gibi konuşmadan ortaya çıktığı bir isimdir.” – Chandogya Upanişad

Brahman’ın evrene sebep olduğu düşüncesinden emin olan Badarayana, bunu mutlakçı dizgelerde ortaya çıkan bir diğer önemli sorunla uğraşmak üzerine kullanır. Bir cisimleşmiş bireyler dünyasının mümkün olması için uzay var olmalıdır; zira cisimsel maddelerin tekliğinde ayırt edilmesi uzamlı yer ile olur. Uzayın mutlak ile birlikte sonsuz ya da onun bir sonucu olup olmadığı sorusu çıkar ortaya: Önceki almaşık çekici değildir, zira, uzayın Brahman’ın bir niteliği mi toksa Brahman’la birlikte sonlu mu olduğu ya da bunların hiçbirisinin kabul edilemez olduğu görüşünün yıkılması tehlikesi vardır.

Nedensellik çözümlemesi kabul edilmiş olsa da Badarayana, uzayın (akaşa, esir) Brahman’ın bir etkisi olduğunu ileri sürebilir ve srutideki “bu nefsten, yani Brahman’dan gerçekten esir ortaya çıktı” biçiminde önemli bir ifadeyi bu biçimde yorumlayabilir. Uzay, bu yüzden Brahman ile birlikte sonsuz değil, ancak Brahman’ın ondan farkı da olmayan bir sonucudur.

Badarayana, atman ile Brahman’ın sayıca özdeş olduklarını görüşünü yeğleyemez, zira bireysel ruhların karması, mantıkça olanaksız olan, mutlağa aittir. Badarayana’nın çözümü, bireysel ruhun, kendisi bir parça olan bütün bir makinanın bir parçası gibi değil de bir ateşe ait bir kıvılcım gibi, Tanrı’nın bir olduğunu ortaya koymak oldu.

Badarayana – Kötülük Sorunu

Brahman ve atman özdeşliği sorunu, kötülük sorunuyla da yakın ilişkiliydi. Gerçeklik Brahman ise, o halde acı ve kötülüğün Brahman’da da bulunması gerektiği sonucu çıkmaz mıydı? Başka bir deyişle, eğer her tek ruh Brahman’la özdeş ise şu halde başkaları için yararlı olanı yapmamak türündeki kusurlar Brahman’a bağlanacaktı yani kötülük Brahman’a yüklenebilir olacaktı.

Badarayana’nın bu soruna, her biri ruhun, deyimin ondaki anlamıyla, Brahman’ın bir parçası olduğundan, Badarayana, kötülük ve acı olarak adlandırdıklarımızın yalnızca Brahman’ı bilmeden yoksun bir ruhsal körlük olarak “avidya” durumundaki bireysel ruhun yalnızca ileri sürülebilir koşulları olduğunu görüşünü benimsemek durumundadır.

 Ruhun gerçek mayası mokşada ortaya çıkarıldığında, genel olarak iyi ve kötü olarak adlandırdığımız bu iki şeyden uzak olduğu görülür. Başka yerde Badarayana, karma öğretisini kullanır. Biz özgür istemelerimizin yapıp etmesiyle karmayı geliştirir ve acı çekme ya da ödül olarak hak ettiğimizi elde ederiz; böylece de “eşitsizlik ve zulüm”, (ruhların eseri) sayılan (etkinlik) olduğundan Brahman’a yüklenemez yani kendi karmamız aracılığıyla maruz kaldığımız ve kötülük diye andığımız şeyi biz yaratırız.

Brahman’ın Bilgisi ve Özgürleşmek

Hayatın amacı kurtulmaktır (mokşa); bu da, Brahman’ın bilgisi (vidya) ya da onun dolaysız bilinmesiyle aynı şeydir. Bu tür bir anlayışta, bilen ile bilinen arasındaki ayrım birbirine karışır; bilen Brahman’ı bilmez, ancak Chandogya Upanişad’ında belirttiği gibi Brahman olur:

“Başka hiçbir şeyin görülmediği, başka hiçbir şeyin anlaşılmadığı yerde sonsuz vardır. Fakar bazı şeylerin görüldüğü, bazı şeylerin işitildiği bazı şeylerin anlaşıldığı yerde az bir şey vardır (yani sonlu). Gerçekten, sonsuz ölümsüzdeki ile aynı şey, sonlu ölümlüdeki aynı şeydir.”

Bu durumda, kendi ile kendi olmayan arasındakiler dahil bütün farklar aşılmıştır; bu zamandan ve istemeden aynı şekilde kurtulmaktır. Ve mükemmel bir iç huzuru getirir. Brahman bilgisine erişildiğinde karmanın birikilmesi kesilir. Yalnızca varlık sürecindeki karma etkili olmayı sürdürür ve bunlar tükendiğinde Brahmana (Brahman bilicisi) jivanmukta ( yaşarken özgür olan) durumuna erişir. Böylesi bir Brahmana’nın Brahman’la bir olmak olduğu söylenebilir. Kurtulma bilgisizlikten uzak varlığın hali olduğundan, bundan ruhun yeni bbir niteliğinin varlığının miras kalması değil, avidyanın kuruntularından azade olduktan sonraki özgün doğasının açığa vurulması sonucu çıkar.

Mokşaya yaklaşma aracı meditasyondur: İş ve görevleri yerine getirmek, yararlı olmakla beraber hiç birisi Brahman bilgisiyle sonuçlanamaz. Sruti (vahiy) parçalarının meditasyon tekniğinin ayrıntıları üzerinde farklılaşması önemsizdir; çünkü esas ileti ve nihai akıbet her durumda aynıdır…

Kaynakça:

  • Otuz Beş Doğu Filozofu – Diane Collinson
  • Hint Felsefesi Tarihi – Mysore Hiriyanna