Doğu Felsefesi

Dogen Kigen ve Zazen – “Oluş, Zamandır. Zaman, Varlıktır.”

Dogen Kigen (1200-1253)

Dogen Kigen, Zen Buddhacılığının Soto okulunun Japonya’daki kurucusudur. Ve şüphesiz ülkesinin yetiştirdiği en iyi filozoflardan biridir. Çok sayıdaki yazısı, Zen’in, esas kabul ettiği Zazen’in (oturarak meditasyon) doğru uygulanımı, metafizik temellerinden manastır cemaatlerinin örgütlenişine ilişkin düzenlemelere dek tüm yönlerini kapsamaktadır. Standart basımında doksan üç fasikül ya da denemeden oluşan temel yapıtı Şobogenzo (Hakiki Dharma’nın Gözü Hazinesi) Japon felsefe metinlerinin en büyüklerinden biri kabul edilir. Burada, Çinli Zen ustalarının düşüncelerini alarak ateşli ve özgün bir şekilde geliştirmektedir.

Dogen Kigen Metaziği

Dogen Kigen’in metafizik görüş olarak, olduğu gibi olmanın ya da gerçekliğin ikici olmadığını kabullenmekle ana Mahayana geleneceğini izlemektedir. Yani olduğu gibi olmak, zaman ve uzamda bireylerin olağanüstü dünyası değil, kavramlar bölünebilirlik ya da ikicilik içerdiğinden, hiçbir kavramın geçerli olmadığı farklılaşmamış bir birliktir.

Kavramsal düşünce aracılığıyla duyumsanan dünya, birbiriyle nedensel ilişkiler içindeki, zamansal ve uzamsal tekil şeylerin dünyasıdır. Bu yapının tümü yanılsamadan ibarettir ya da Dogen Kigen’in, klasik Buddhacı imgeye başvuran değişiyle “gökyüzündeki çiçekler”dir.

“Benliği tanımaya çalışmak değişmez olarak tüm canlıların istediğidir. Oysa hakiki benliği görebilenler azdır. Hakiki benliği ancak Buddhalar bilir. Yolun dışındakiler benlik olmayanı, benlik olarak görürler. Oysa Buddhaların benlik dediği evrenin tümüdür.” – Yuibusu Yobutsu Fasikülü

Kavramsal Yanılgı

Bu bakış açısının sonuçları, Zen metafiziğinden çıkarsanmaktadır ve İslam, Hindu ve Hıristiyan geleneklerinde de koşutlarını bulur. Yüzeysel ego ya da görüngüsel benlik ile hakiki benlik, Zen deyişiyle “özgün yüz” arasında bir ayırım ortaya koymak gerekmektedir. Bunlardan ilki bir yanılgı, gerçekliği bizden gizleyen kavramsal kurgulardan biridir. Uygun amellerle kavramsal düşünce durdurulduğunda gerçeklik ortaya çıkar. Hakiki benlik, özgün yüz ya da Buddha doğası gerçekliktir. Gerçeklik tekil olduğuna göre, olan biten o’dur ve dolayısıyla, Dogen’in dediği gibi, hakiki benlik evrenin tümüdür.

“Sözcükleri araştırma ve konuşmanın peşinden koşma entelektüel kılgısını tersine çevir; ışığı alarak geriye yansıtma yolunda bir geri adım at. Beden ve akıl kendiliklerinden devre dışı kalacak ve özgün yüzün ortaya çıkacaktır. Eğer böyle bir durumu arzuluyorsan, acilen “zazen” çalış.”

Zazen ve Düşünmesizlik

Dogen, zazen için nasıl oturulup, nefes alınabileceğini ve neler giyileceğini söyledikten sonra şöyle der: “Bir düşünce geldiğinde, onun farkına var; farkına vardığın anda, yok olacaktır. Uzun bir süre nesneleri unutabilirsen, doğal olarak birleşirsin.”

Bu durum, Zen ustalarının söylediği “akıl yokluğu” veyahut “düşünmesizlik” durumudur. Ve Dogen’e göre araç ve amaç aynıdır. Zazen’in kendisi bizzat Dharma’nın ve Samsara’dan kurtuluşun kapısıdır. Nirvana’nın kendisi…

Dogen Kigen – Varlık ve Zaman

Dogen Kigen, geçicilik, fanilik (mucoo) kavramını, Buddha tabiatı, sıfatı olarak görür. Varlığın is zaman, zamanın da varlığın kendisi olduğunu savunur. Tüm olgular, zamanın bir özelliğidir, onun açısından. Zaman dışında varlık gösteremezler. Tüm varlık geçicidir, tıpkı zaman gibi. Ve her şey Buddha tabiatına sahiptir. Buddha tabiatı değişmezdir.

Dogen, u va toki nari (varlık zamandır) demektedir. Varlığın kendisi akan zamanla birdir. Her an kendi içinde bir varlıktır ve tüm varlıklar anlıktır. Dogen, gerçek varlığın durağan değil, devamlı hareket halinde olduğunu vurgulamaktadır.

“Oluş zamanı denen, zamanın zaten oluş olmasıdır; tüm oluş zamandır.”

Zaman, uçup giden bir şey değildir. Zaman arasında bölünme, parçalanma söz konusu olamaz. Gerçeklik dilimlere ayrılamaz. Zaman sürekli bir sonrakine akan bir geçit gibidir. Zaman aslında varlığın akışına verdiğimiz addır. Gerçeklik her an burada mevcuttur. Gerçeklik anbean zuhur etmektedir. Varlık ve zamanı iki farklı kavram gibi değil, tek, değişmeyen ve akış içindeki varlık olarak ele almalıyızdır.  Şu an buradaki gerçeklikten başka sonsuz bir gerçeklik yoktur. Her an sonsuzluğu ortaya koymaktadır. Her bir an zaman geçitini ortaya koymaktadır.

Tahta yandığında kül olur. Önü sonu vardır. Tahtanın kendisi ise zamansal bölümlemeden bağımsızdır. Her şey kendine özgüdür. Değişim yoktur. Kainatın bütünlüğü sadece bir zerrede mevcuttur. Bir damlada tüm kainat vardır.

Zaman ve İnsan

Dogen Kigen’e göre, zaman insanla yakından ilişkilidir. Bir an insanı tatmin etmeye yeterli bir süredir. Andan ana devam eden hayat içinde, sadece şimdi-burada mevcut olan an, gerçek anlamda vardır denilebilir. Şimdi şu an mutlaktır. Çikafusa Kitaabata, “Kainatın başlangıcı bugündür” demektedir.

Değişim anlık alanın kalitesidir. Geçmiş anın anları birbiri üzerine biriktirmezler ya da yanyana sıralanmazlar. Anları geçen şeyler olarak görürsek yanılırız. Onları bütünden ayıramayız.

Dogen Kigen – Boşluk (Kuu)

Dogen, dünyanın kuu (boşluk) oluşunu dünyayı şeffaf bir küreye benzeterek açıklamaya çalışır. Mucişoo-kuu yani varlığın Batı’da madde, cevher olarak adlandırılan özün algılanmaması, asıl olmaması durumudur. Kuu olan madde, dille bu, şu, o şeklinde işaret edildiğinde insan onu bağımsız bir gerçeklik gibi algılamaktadır.

Dogen, kuu olduğu halde nesnelerin varlık göstermesi olgusuna gencoo (gözün önünde saklanmadan kendini gösterme) der. Buna karşılık günlük hayatta sabit varlığın kuu’laşması gedatsı (nirvana) olmaktadır. Kuu, anlam öncesi olarak da yorumlanabilir. Anlamsızlık, varlık öncesi dönem olarak tanımlanabilir. Dünyanın ortaya çıktığı Mu’nun kendisidir.

Kaynakça:

  • Günhan Özhan – Japon Felsefesi
  • Diane Collinson – Otuz Beş Doğu Filozofu