Satvik Beslenme – Yogik Yaşam Prensipleri; Gunalar
Satvik beslenme, yogik beslenme türüdür. Bu beslenme sadece besinlerle de ilgili değildir. Beslenirken zaman, mekan, beslenme içeriği, beslenme biçimi hepsi dengeleyici bir unsurdur. Ve hepsi satvik beslenmenin içeriğidir.
Yogaya göre beslenmeyle, yaşamımızda bedenimiz ve zihnimiz tezahür eder. Beslenme sadece bedene özgü bir şey değil, zihni ve ruhu da etkiler. Beslenmede bedenimize aldıklarımız zihin ve ruh frekansımızı da belirler.
“Ne yerseniz o’sunuz!”
Yaşam biçimi belirlemek için gunalar “doğanın nitelikleri” baz alınır. Bu nitelikler evrenin oluşumunun işleyişini kurarken aktif ve dengededir. Yoga öğretisindeki beslenme anlayışı da bu dengeyi hedefler.
Doğanın niteliklerinden:
- Rajas; aktiflik ve hareketi,
- Tamas; durağanlığı ve ataleti,
- Sattva ise; dengeyi…
Bu nitelikler uyku, beslenme, eylemler, düşünceler ve daha nice yaşam biçimini belirleyen faktörlerin dengeli işleyişinden sorumludur. Satva niteliğinde nötrlük amaçlanır. Eğer rajas veya tamas fazlasıyla yoğunsa, dengeleyişe gidilmesi istenir.
Bir kişide eğer rajas niteliği fazla yüklüyse ve bu kişi niteliği daha fazla çalıştıracak koşullar, uyku düzeni ve beslenme alışkanlıklarına (fazla kafein) düşerse, bu alışkanlıklar çok uzun süreli ve döngülü bir hal aldıysa zihin, beden, duygular çok fazla çalışır. Zihin komplike bir durum halini alır ve sürekli hareket içinde olur. Dinginleşemeyen zihnin sonu kaygı mekanizmasının fazla alarm vermesine ve önüne geçilmediği durumda anksiyeteye sebep olur, denilir.
Eğer kişi tamas niteliğini içeren besinlerle besleniyorsa (uyuşturucu besinler) ve yaşam biçimi de hareketsiz ve fazla yatay bir durumdaysa, kişinin üstünde bir ağırlık olacaktır. Rajas niteliğindeki besinler, yoganın bakış açısında kontrollü bir şekilde tüketilebilirken, tamas niteliğindeki besinler hiçbir şekilde tüketilmemelidir. Bu besinler cansız besinlerdir. Ve siz “ne yerseniz o’sunuz”dur. Cansız besinlerin frekansı sizi dengelemek veyahut yükseltmek yerine aşağıya çekecek ve üstünüze ağırlık yükleyecektir. Bu alışkanlık haline geldikten sonraki seviyelerinde rajasın son evresindeki anksiyete gibi tamas da yerini depresyona bırakacaktır.
“Can canla beslenir!”
Rajas, Tamas Beslenme
Rajas niteliği, uyarıcılık içeren besinlerdir. Siyah çay, kafein, kakao, şeker, tuz, baharatlar, soğan ve sarımsak…
Tamas niteliği ise; ağırlık veren ve uyuşturan besinlerdir. Alkol, sigara, et ürünleri gibi… Vücuda alındığında kişi atalete ve amaçsızlığa düşecektir. Bu gibi besinler yaşam enerjisi içinden alınmış, tamasik besinler yani ölü besinlerdir. Yogada pişirme olarak da besin ölene kadar değil de hafif bir şekilde pişirilmelidir. Et tüketimi ise; kesinlikle kabul edilemez. Bitkiye kıyasla hayvanlardaki farkındalık boyutu, duygu düşünce bakımından zeka formlarının daha farklı işleyişi; onların besine dönüştürülmesiyle direkt olarak tamas niteliğine giriyor. Hayvanın yaşamındaki son anı korkuyla çevrelenmiş bir frekans içindedir, siz bunu vücudunuza aldığınızda hem düşük frekansta bir ürünü vücudunuza alacaksınızdır hem de öğretideki ahimsa “şiddetsizlik” ilkesinden uzaklaşmış olacaksınız. Kendinizi beslerken, ihtiyacınız olan kadarını yemek ve bunu can taşıyana şiddet olmadan uygulamak önemlidir.
Satvik Beslenme
Satvik beslenme, ne rajas niteliğinde olan hareket içeren ne de tamas halindeki atalete sürükleyen besinlerden uzak dengeleyici besinleri içerir. Ne uyuşturuyor ne de hareketin fazlasını sağlıyor. Saf ve doğal olan besinler bu besleniş biçiminin içeriğini oluşturuyor. Doğadan gelen besinler ve su gibi. Yoga metninde “can canla beslenir” diye bir söz geçmektedir. Bu söz, pusula edinilirse, yaşam enerjisi hala saf ve doğal halde bulunan, besinler denilebilir. Satvik beslenme denildiğinde içsel senkronizasyonun bozulmamasından bahsediyoruz. İçsel enerjiyi doğru ve dengeli bir şekilde kullanmaya yarayan besinler bu işleyişe uygun kabul ediliyor.
Rajas niteliğindeki besinlerde doğadan gelir ancak dozajı fazla kaçırıldığında ve kontrolsüz kullanıldığında içsel dengeyi bozmaktadır. Satvik beslenme denildiğinde; rajas, tamas niteliği gibi tamamen tüketilmemeli değil, kontrollü tüketilmelidir.
Buğday, tahıllar, baklagiller, oldukları halden sızdırılan yağlar, meyve ve sebzeler satvik besinlerdir.
Satvik Beslenme ve Vejetaryanlık
Satvik beslenme, vejetaryanlık tutumuyla karıştırılabiliyor. Vejetaryanlık daha çok batının ortaya attığı bir kavramken, satvik besleniş tarzı içinde şiddetsizliği barındıran, doğru zaman ve yerde beslenişi öğütleyen, enerjisel alanlarında hesaba katıldığı daha geniş bir perspektiften baktırmayı amaçlıyor.
Bir ürün sağlıklı bile olsa çocuk işçilerin çalıştırıldığı veya haksızlık gibi edinimlerde bulunan bir üretim yerinden bir şey tüketilirse “ne kadar saf ve doğal olursa olsun niteliği tamasa dönüşmektedir” diyor. Haksızlık frekansından dolayı böylesi ürünlerin tüketilmemesi gerektiğini öğütlüyor.
Böyle bir yaşam biçimi benimsenecekse üretilen besinlerin sizin frekansınızla uyumlanacağını akıldan çıkarmamak gerekir.
Satvik Beslenme’nin Süt Ürünlerine olan Bakışı
Yoga Öğretisi‘nde süt ürünlerine olan bakış açısı, etin tüketimi gibi değildir. Aksine süt, tereyağı gibi ürünler yogayla ilgilenenlerin diyetlerinde olan ürünlerdir. Ancak çağ olarak bakılırsa, o dönemin yaşayış yerleri köylerdir. Ve köy hayatında, her eve ait süt veren hayvanlar bulunmaktadır. İnsanlar bu hayvanlarla birebir ilgilenip, şiddet uygulamadan, sağma işlemini sattva ilkesiyle “ahlaklı olmak” ve hassasiyetle yaparlardı. İhtiyacı kadarını alırlar ve geri kalanını yavrusuna bırakırlardı. Yoga öğretisindeki ahimsa “şiddetsizlik” ilkesi göz önünde bulunduruluyordu. Ancak çağımızda böyle bir ortam bulunmamaktadır. Endüstriyel süt ürünlerinin üretiminin ve “saf ve doğal” adı altında önümüze gelen besinlerin perde arkası tam olarak bilinememektedir.
Nasıl ve Ne Zaman Beslenilmelidir?
Satvik bir ürünü nasıl ve ne zaman tükettiğinizde oldukça önemlidir. Eğer yürürken veya koşarken, hareket halindeyken dengeleyici bir besin tüketiyor dahi olsanız bu besin rajasa dönüşür.
Mide çakrası “üçüncü çakra” ateşi simgeler. Eğer siz hareket halinde olursanız, beslenirken enerjiyi sindirim sisteminde toplamanız gerekirken, bu ateşin doğru çalışmasını engellemiş olursunuz. Durursanız ve enerjinin orada yoğunlaşmasına izin verirseniz, ateş hareketi midenizde toplanır. Yoga metinlerinde “Sindirim ateşi hastalıkların kökenidir.” Der. Tüm hastalıkların kökeni her açıdan yanlış bir beslenişten gelmektedir. Beslenirken, konuşulması da ateşinizin tam olarak harlanmasına engel olur. “Konuşulsa bile frekansınızı düşürecek tartışmalardan uzak hoş sohbetlerin içindeyken konuşun, harici zehir etkisi yaratabilir.”*
Güneş ateşi simgelemektedir ve güneş yoksa, ateş yoktur. Bu yüzden güneş battıktan sonra yemek yenmemelidir. Bir şeylerin tüketilmesi gerekiyorsa dahi bunların hafif olmasına özen gösterilmelidir. Güneşin en yoğun olduğu saatler, ana ve yoğun öğünün yenilebileceği saatlerdir.
Yemek esnasında sıvı besinler tüketilmesi de önerilmez. Su yanan ateşi söndürür. Aynı zamanda mideyi tıka basa doldurmamakta gerekir. Ateşin sönmesi için suya ihtiyaç varken, ateşin yanabilmesi için de havaya ihtiyacı vardır. Bu sebepten mideyi tam doldurmayıp, yanabilmesi için bir alan bırakılmalıdır.
Aralıklı oruçlar da yoga öğretisinde önemli bir yer tutar. Oruçlar sindirim sistemini özellikle bağırsakları karşı onarıcı ve yapıcı etki gösterir. Bedenin yenilenmesine izin vermek için ona zaman tanımak gerekir.
Kaynakça:
- Damla Dönmez/Youtube
- Yoga Hareketleri ve Beslenme Rejimi – Eve Diskin