Phaidon Diyaloğu, Platon -“Yaşayanlar Ölülerden Doğmuştur!”
Platon’un en önemli öğretilerinden biri de “ruhun ölümsüzlüğü” kuramıdır. “Phaidon Diyaloğu” ise bu konuyu işlediği en kapsamlı eserdir. Bu eserinde ruhun ölümsüzlüğünü ele alırken bilginin anımsama olduğu savına ve idealar kuramına da değinecek, doğrulamalarını yapacaktır.
Phaidon diyaloğu iç içe geçmiş iki diyalogdan oluşmaktadır. Birinci diyalog esere giriş niteliği sağlayan Ekhekrates ile Phaidon arasında geçen konuşma, ikincisi ise asıl ana diyalog olan ruhun ölümsüzlüğü üzerine tartışıldığı diyalogdur.
Phaidon Diyaloğu Girişi
Phaidon Diyaloğu Phaidon ve Ekhekrates’in arasındaki bir sohbetle başlar. Phaidon, Sokrates’İn ölümünde yanındadır. Ekhekrates ise Sokrates’in ölümü ve ölüm öncesinde neler konuşulduğuna dair bir merak içindedir. Phaidon’dan süreci ve konuşmaları anlatmasını ister. Ve Phaidon, Sokrates’in ağzından anlatmaya başlar…
Sokrates Mahkemesi ve Apollon Gemi Ritüeli
Sokrates’in ölme kararı verildiği mahkemeden sonra hemen canına kıyılmaz. Bunun sebebi olarak; Atinalıların her sene kutsal saydıkları, “Apollon” adına bir gemi ritüelleri vardır.
Bir zamanlar savaştan sağ çıkarlarsa her sene “Apollon” adına bir şey yapacaklarına dair Atinalılar Tanrılara söz vermiştir. Atina eğer kurtarılırsa her sene o kurtuldukları gemi Tanrıların onuruna gizli heyete gitmek için Delos’a gönderilecek ve dönene kadar kan dökülmesi ve infazların gerçekleştirilmesi yasaklanacaktır. Sokrates’in infaz kararının bu zamana denk gelmesi onun ölüm anını erteletecektir.
Phaidon Diyaloğu, Sokrates’in Ölüm Mutluluğu
Sokrates’in yanına gelenlerden bazıları bilge bir düşünürü kaybedecekleri için kendi hallerine ağlıyor bazıları ise, değer verdikleri bir bilgenin böyle bir ölüme mahkum edildiğine vahlıyorlardı. Hal böyleyken, Sokrates halinden gayet memnun görünüyordu. Mutlu dahi sayılabilirdi. Simmias ve Kebes, arkadaşlarının bu halini görünce şaşırmışlar ve neden böyle dingin bir halde olduğunu merak ederek sormuşlardı. Ve üçünün arasında bir konuşma başlamıştı.
Sokrates kendi mutluluğunun sebebi olarak ruhun ölümsüz olduğunu ve zaten bir filozofun ölmeye hazırlanmak için felsefe yaptığını söyleyecekti.
Ona göre ölçülü ve erdemli bir insan bedenden kendini azade etmek istemektedir. “Beden bir hapishanedir”, Platon’da. Ve bir filozof, kendini felsefeye adayan insan; hayatı boyunca ruhuna yatırım yapmak ister. Bedenin istekleri, tutkuları, hazları eğer ölçüsüz ise ve kişi erdemsiz bir insansa ruhunu da kirletecektir.
Duyular ve İdealar Dünyası
Diyalog da Sokrates şöyle söyler; Görünenler ve görünmeyen şeyler vardır. Görünen bedenken, görünmeyen “idea” ruhtur. Ve biz bedenin isteklerine boyun eğmeye başladığımızda bir yanılsama dünyasında “duyular dünyası” buluruz kendimizi, ulaşılması gereken hakikat görünmeyen de “idealar” saklıdır.
Filozof hayatını hakikati bulmaya adamışken ve beden ruhu yani görünmeyeni örtmeye çalışırken ölüm, filozofun tam olarak istediği bir konumdur. Öldüğünde artık bir hapishanenin “bedenin” içinde olmamanın sevincinde olacaktır.
Ve bu yüzden felsefe yapan bir kimsenin ölecek olmasına üzülmesi saçmalığın daniskasıdır. Ölüm geldiğinde dinginlik oldukça yerinde bir tutumdur. Ruh artık özgürdür, bedenin çekiştirmelerinden kendini azade edip, hakikate daha kolay ulaşır.
“Felsefe, filozofun ölüme hazırlığıdır.”
İyi ve Kötü Ruhların Yeri
Erdemli, cesaretli, adaletli ve ölçülü, bilge bir insan kendini arındırmak için uğraşmıştır, hakikat yolundadır. Ve Tanrılar bunu karşılıksız bırakmayacaktır. Arınmamış insanlar ise; Hades’in en dibinde çamurda yuvarlanacaklar ancak arınma yolunda olanlar Tanrı’yla beraber olacaklardır.
Platon’un ruhun ölümsüzlüğü ve öldükten sonra ne olacağıyla ilgili anlattıklarının Hıristiyan ve İslam dünyasında neden bu denli ilgilerini çekmesi oldukça belirgin gibi gözükmektedir.
Ölen bir insan, arınmışsa ya da bu yolda ilerlemişse, rehber bir melek eşliğinde ruhların bulunduğu yere götürülecek ve ödüllendirilip tekrar dirilmek için Tanrıların yerinde bekleyecektir. Arınmayanlardan ise melekler, rehberler dahi kaçacak, kötüler bir şekilde yerlerine gitmeye zorlanacak Hades’in en dibinde Tartaros’ta cezalandırılacaklardır.
Phaidon Diyaloğu -Ölüm varsa Ruh Yoktur!
Platon’un anlatımıyla Sokrates şunları söylemektedir: Şeyler mutlak olandan kendilerine has olan özellikleri alırlar. Ruhun özellikleri mutlaktan gelmektedir. Ve ruhun özü “ölümsüzlüğü” değiştirilemez. Her şey karşıtıyla doğar ancak karşıt olanlar bir araya gelemezler. Biri var olduğunda diğeri oradan uzaklaşmak zorundadır. Ruh geldiği yere yaşam verir ve ölümsüzdür. Ruh bedene geldiğinde, beden can bulur. Ancak beden öldüğünde, ruh mutlaktan aldığı kendine olan özelliğinden “yaşamdan” dolayı oradan uzaklaşmak zorundadır.
Ruh Bilgisi ve “Bilgi Anımsamaktır” Savı
Bedenler ölürler, ruhlar daima yaşarlar ve yaşam vereceği bir beden bulana kadar bir yerde beklerler. Sokrates’in –yani Platon’un- bilgi hatırlamaktır düşüncesi de bu düşüncesine dayanmaktadır. Bilgi ruhta bulunur ve ruh yeniden beden bulduğunda kendisinde olanla birlikte bedene bilgilerini geçirir. Bilgi edinme yolu da hali hazır da olan bilgileri anımsamaktır.
“Ruhlarımız biz doğmadan önce bedenden ayrı bir varoluşa ve bu bilgilere sahip oldu.”
Beden ölür, ruhlar ayrılıp can bulmak için bir yerde bekler ve tekrar dirilmek için bir beden bulduğunda ona yaşam verir, asla ölmeyerek bu böyle devam eder. Ve Sokrates şöyle söyler;
“Yaşayanlar ölülerden doğmuştur!”
Kaynak:
- Platon- Phaidon
- A.Kadir Çüçen – Bilgi Felsefesi