Antik Çağ Filozofları,  Felsefe

Aristoteles Felsefesine Genel Bir Bakış…

Aristoteles – Bir filozof ve Bilim İnsanı…

Aristoteles kendisinden önceki felsefi yaklaşımlara eleştiriler getiren bir felsefe tarihçisidir. Bu eleştirel yanının temeli ise ona göre, kendisinden önceki filozofların insanın değer  yönüne ve hareketin açıklanmasına dair tatmin edici cevaplar getirememiş olmalarıdır. Örneğin hocası olan Platon’un “idealar  kavramı” ile “duyulur ve düşünülür dünya” arasındaki ilişkiyi tatmin edici bir şekilde açıklama getiremediğini söylemiştir. Ancak hocası ile buluştuğu ortak bir zemini de vardır;  insanın bu hayattaki amacına dair düşüncesi… Bu düşüncede sürekli bir mutluluk ve dinginlik hali olan “Eudomania”dır.

Aristoteles, gerçek varoluşun Platon’daki gibi tümeller ve idealarda değil, tikeller ve tek olanlarda olduğunu söylemektedir. İdealar yalnızca soyutlamalardan ibarettir. Bu yüzdendir ki kendisi fiili varoluşa yönelmiş ve onun bilim modelini matematik değil, biyoloji oluşturmuştur. Aristoteles açısından bu varoluşun temelinde ise “Ousia” yatmaktadır. Ousia, çeşitli yüklemlerin ve niteliklerin dayanağı olmak demektir. Ousia dışında dokuz kategori daha vardır ve bunlar da varolmanın anlamına dair söylenen kategorilerdir. Bu kategoriler nicelik, nitelik, ilinek, bağıntı, yer ve mekan, zaman, durum, sahip olma, etkinlik ve edilginliktir. Mantık açısından var olmanın ne olduğunu bu kategoriler ile açıklarız. Mantık açısından var olmak, ’tanımlanabilecek bir şey olmak’ demektir. Gerçekten var olan bireylerdir, “şu” diye gösterdiğimiz belirli bir doğaya sahip olan varlıklardır.

Bilme Etkinlikleri

Aristoteles’e göre bilimsel bilgi nedenlerin bilgisidir.Olgunun kendisine bağlı olduğu nedeni bildiğimiz takdirde ancak o şeyin bilgisine sahip olabiliriz. Bunu yapabilmek için de tümevarım yöntemini kullanırız. Buradan hareketle Aristoteles üç tür bilme etkinliğimiz olduğunu söylemektedir.

Theoria: Var olanı temaşa eden etkinlik, var olanı genel ilkeler bakımından bilmeye çalışan etkinlik, değişmeyen şeyi bilmeye çalışan etkinlik.

Praxis: Eylem

Techne:Bir şeyi yapıp ortaya çıkarma, imal etme.

Aristoteles – Dört Neden Öğretisi

Metafizik, var olan olarak var olanı inceleyen “Theoria etkinliği”dir. Var olan varlığın kendisinde ne olduğunu inceler. Mantık ise, bilimsel araştırmaya yön veren bir araçtır. Bu yüzden Aristoteles metafiziği teorik bir bilimsel etkinlik olarak görürken, mantığı ayrı bir bilim olarak kabul etmez.

Buradan hareketle Aristoteles değişimin kaynağını yani maddenin mevcut olmayan bir durumdan mevcut hale gelmesi durumunu, maddenin form kazanması olarak tanımlar. Var olan şeylerde oluşum ve değişimi açıklayabilmek için ise dört nedene ihtiyaç vardır.

Maddi Neden: Değişmenin ortaya çıktığı dayanak.

Formel Neden: Değişmenin biçimi.

Fail Neden: Değişmenin kaynağı.

Ereksel Neden: Değişmenin amacı.

YERKÜRE MERKEZLİ EVREN ANLAYIŞI

Kopernik’in  bugün kabul ettiğimiz güneş merkezli evren modeline kadar, Aristoteles’in  yerküre merkezli evren anlayışı kabul edilmekteydi. Bu anlayışa göre evren iki bölüme ayrılmaktaydı; Ayüstü Alem ve Ayaltı Alem. Ay’ın üzerindeki gezegen kürelerin bulunduğu yer “Ayüstü Alem”  olarak adlandırılırken, dünyanın içinde bulunmuş olduğu kısım da “AyAltı Alem” olarak adlandırılmaktadır. Ayaltı Alem’deki şeyler basit ve bileşiklerdir. Bunlar; Toprak, Su, Hava, Ateş ‘dir.

Ayüstü Alemi oluşturan maddi öz ise “Esir – Ether” adını verdiği  insanın duyu organları ile algılayamadığı maddenin ilk halidir.

Aristoteles’in yer merkezli evren anlayışına göre, evrenin en dışındaki küreden dünyadaki en küçük nesneye kadar evrende ezeli-ebedi hareket hüküm sürer. Bu hareketin kaynağı da “Hareket Etmeyen Hareket Ettirici”dir.

Aristoteles açısından bakıldığında bilmenin konusu olan şey, madde değil formdur. Biz maddeyi bilemeyiz ancak ilk maddenin olduğunu ve onun üzerinden diğer maddelerin var olduğunu var sayabiliriz. O’na göre değişim, maddede potansiyel olan şeyin aktüel hale gelmesidir. Ancak değişimin sonucunda maddede herhangi bir değişim olmaz, değişim formda olmaktadır. Doğal değişimdeki neden, nihai bir hedef ve amaç barındırır. Değişim, doğal nesnenin sahip olduğu potansiyel ile sınırlıdır. Aristoteles, her türün kendine özgü potansiyellerle sınırlı bir amaca sahip olduğunu belirtir. Tüm doğal nesnelerin nihai amacı tüm potansiyellerini etkin hale getirme çabasıdır. Bunun sonucunda da  bir sükunet ve mutlak değişmezlik hali ortaya çıkar. Burada artık maddeden yoksun  ve saf bir form hali vardır ve bu saf form da “Akıl”dır.

ERDEM VE ETİK

Aristoteles etiğinin odak noktası “İyi Yaşam”dır. O’na göre etiğin konusu, insan eylemleridir ve bu eylemler de olumsal eylemlerdir. Olumsal eylemler, olduğundan başka türlü olabilen eylemlerdir. Bu yüzden  etikten “apodeiktik” yani zorunlu ve kesin kanıtlar beklenemez.

Aristoteles’in etiği,  teleolojik bir etiktir. Her sanat, her seçme ve her araştırma bir iyiyi amaçlar. Her şey bir iyiye yönelir. İnsan için iyi olan, Eudamonia’dır yani sürekli bir sükunet ve mutluluk halidir. İnsanın bu mutluluğu bulabilmesi için kendisinin bu dünyadaki işlevini bilmesi gerekir. İnsanın işlevi; logosa uygun etkinlikte bulunmaktır. Mutluluk da insanın bu logosa uygun yaşamasıdır.

Mutluluk için kaynak, erdemlerdir.Erdeme uyarak mutlu bir yaşam sürülebilir. Bu mutlu yaşam doğal bir şekilde hazzı beraberinde getirecektir. Böyle bir yaşam sürebilmek için insan eylemlerinin özelliğini bilmek gerekir. İnsan eylemlerinin, her zaman başka türlü olma olanağı vardır. İnsan tercih edebilen bir varlıktır. Bu tercihler arasındaki farkı görebilme yetisini de Aristoteles, “phronesis”  yani basiret olarak adlandırır.

Aristoteles, erdemleri düşünce ve karakter erdemleri olmak üzere ikiye ayırmaktadır. Düşünce erdemleri, eğitim ile kazanılırken; karakter erdemleri, alışkanlık ile kazanılır. Ona göre, erdem bir huydur duygulanım değildir. Onun bir etkinliğe dönüşmesi gerekir. Karakter erdemleri Phronesis ile birlikte ancak ortaya çıkabilir. Karakter erdemi ise; bir ucu aşırılık, bir ucu eksiklik  arasında ortada bulunan doğru davranış, karakter erdemidir. Bu erdem eyleyerek ve davranışlara yansıtılarak kazanılır…

Kaynakça:

Hatice Nur Erkizan – Antik ve Ortaçağ Felsefesi

Macit Gökberk – Felsefe Tarihi