Felsefede İzm
Blog,  Felsefe

İzm ‘ler| “İzm’ler İdrakimize Giydirilmiş Deli Gömlekleridir”

İzm nedir? – Felsefede İzm’ler

-İzm son ekinin etimolojik kökeni ile ilgili iki iddia bulunur. İlki Antik Yunanca eylem, durum, durum, doktrin anlamlarına gelen -ισμός (-ismós)’tan alıntı olduğudur. İkincisi yine Antik Yunanca içindeki fiillerin kökünden veya bitmiş bir eylemi veya yapılan şeyi daha spesifik olarak ifade eden -ισμα (-isma) son ekinden alıntı olduğudur. 17.yüzyılda Avrupa’da ilk defa modern anlamına göre kullanılmıştır.

Modern anlamıyla Felsefede İzmler, belirli bir düşünce yumağını, ideolojisini, tutumunu ifade eden son ektir. 

Agonizm: En azından bazı politik çatışma formlarının olumlu yön ya da veçhelerine vurgu yapan, ortadan kaldırılmaları imkansız olan çatışmaların iyi ve pozitif amaçlara doğru kanalize edilmesi gerektiğini öne süren politiik yaklaşım ya da hareket.

Aktivizm: Eylemcilik.

Ampirizm: Deneyimcilik.

Animizm: Canlıcılık.

Antinomiyanizm: Bir dinin bazı mezhep ya da mensupları, özellikle de Prostestanlar tarafından benimsenen bir inanç ya da anlayış olarak, iman ya da vahyin kurtuluş açısından yeterli olduğu, din hukuku veya Kilise tarafından konan kurallara bağlanmanın gerekli olmadığı inancı; bu açıdan şeriat karşılığı.

Anti-realizm: Felsefenin çeşitli alan ya da disiplinlerde realizm karşıtlığı.

Anti-semitizm: Politikada ırkçılığın aşırı şekillerinden biri olarak Yahudi düşmanlığı, Yahudileri toplumda tehlikeli olarak görme tutumu.

Antropomorfizm: İnsanbiçimcilik.

Ateizm: Genel anlamıyla Tanrı’nın varlığını reddetme tutumu.

Budizm: Hindistan’da Buddha veya Siddhartha Gautama tarafından kurulmuş olan felsefe ya da din.

Darwinizm: Ünlü İngilliz doğabilimcisi Charles Darwin’in fikirleriyle evrim kuramına dayanan bilimsel öğreti.

Deizm: Aklın ve doğal dünyaya ilişkin gözlemin evrenin yaratıcısı Tanrı’nın varlığına inanma noktasında yeterli olduğunu öne süren yaklaşım.

Despotizm: İktidar sahibi veya politik yöneticinin mutlak bir güce sahip olduğu, uyruklarını sınırsız bir iktidar ile idare ettiği yönetim biçimi.

Determinizm: Her olayın bir nedeni olduğunu, insan varlıkları da dahil olmak üzere, evrendeki her şeyin nedensel yasalar tarafından yönetildiğini öne süren felsefi görüş.

Diyalojizm: Diyaloğa merkezi bir rol yükleme tutumu.

Dogmatizm: İnsanın sahip olduğu inançları, bu inançların mahiyeti ve kaynağı ne olursa olsun, birer dogma, yani mutlak ve tartışılmaz nihailer olarak kabul etmesi ve onlara akli olmayan bir tarzda bağlanması eğilimi.

Dökonstrüksiyonizm: Yapıbozumculuk.

Düalizm: İkicilik.

Eklektizm: Kişinin dünya görüşünü oluştururken, farklı hatta karşıt fikirleri, inançları ve öğretileri sistemsizce bir araya getirmesi veya filozofun sistemi inşa ederken, daha önceki dönemlerde geliştirilmiş düşünce yapılarından alınan birtakım öğelerden faydalanması tutumu.

Emperyalizm: İktisadi ve politik açıdan bakımdan güçlü bir imparatorluk veya devletin başka bir devlet başka bir devlet üzerinde tesis ettiği politik hakimiyet veya hegemonya.

Enternasyonalizm: Politik faaliyetlerin amaçlarının, milli devletin tarihi, anayasası veya coğrafyasından ziyade, genel insanlık durumu veya insanın evrensel özellikleri belirlenmesi gerektiğini savunan anlayış.

Epifenomenalizm: Hiçbir nedensel güçleri olmayan zihin hallerinin tamamen merkezi sinir sistemine veya beyne bağlı olduğunu öne süren görüş.

Estetizm: 19. Yüzyıl ikinci yarısından itibaren, pozitivizme bir tepki olarak geliştirilen ve bilim ile rasyonalite karşısında, sezgiye ve sanata ağırlık veren yaklaşım.

Etnosentrizm: İnsanın, bir eylem, uygulama veya pratiği yargılarken, kendi toplumunun değerlerini veya kültürünün geleneklerini temele alması tutumu.

Eudaimonizm: Antik Yunan’da Sokrates’le başlayıp, sonradan Platon, Aristoteles, Stoacılar ve Epikürosçular tarafından devam ettirilen ve ahlaki hayatın nihai amacının veya insan için en yüksek iyinin eudaimonia olduğunu söyleyen etik anlayış.

Fanatizm: Bağnazlık.

Fatalizm: Kadercilik.

Feminizm: Feminizm, kadınların kurtuluşunu, çeşitli baskıcı yapılar karşısında özgürleşimini amaçlayan hareket, ideoloji veya politik yaklaşım.

Fenomenalizm: Maddi ya da fiziki nesneleri duyu verileriyle özdeştiren görüş, varlığından kesinlikte emin olabileceğimiz yegane şeyin fenomenler olduğunu ileri süren öğreti.

Finalizm: Doğada ereksel nedenlerin olduğunu, insan eylemlerinde söz konusu olan plan ve amaçlılığın doğanın geri kalanında da bulunduğunu öne süren yaklaşım.

Fizikalizm: Var olan her şeyin fiziki nesne ya da maddi varlıklardan ibaret olduğunu, fiziki şeyler dışında başka bir varlık türünün olmadığını savunan görüş.

Fonksiyonalizm: İşlevselcilik.

Fonosentrizm: Sesmerkezcilik.

Formalizm: Çeşitli alanlarda, içerikten ziyade biçim ya da formu, bağlam yerine evrensel olanı öne çıkaran yaklaşım.

Fundamentalizm: Ortodoks dini inançlara katı ya da mutlak bağlılık; modern dünyada, geleneksel dini inançları hayatın bütün alanlarını yönetmesi beklenen temel kural ve değerler olarak görme tutumu.

Gnostisizm: MS. 2. Yüzyılda ortaya çıkan ve gnosis, yani Tanrı’ya ve insanın kaderine ilişkin bilgi olmadan, kurtuluşun olamayacağını savunan dini ve felsefi öğreti.

Holizm: Bütüncülük.

Hümanizm: İnsanın her şeyin ölçüsü olduğunu savunan, insanı değerlerin yegane kaynağı olarak gören anlayış.

İdealizm: İdealizm, zihnin yegane gerçeklik olduğunu, fiziki dünyanın bağımsız bir gerçekliği olmayıp, zihinsel veya manevi olanın bir görünüşü olduğunu savunan varlık görüşü.

İmmateryalizm: Maddesizcilik.

İnneizm: Doğuştancılık.

İntüisyonizm: Sezgicilik.

İrrasyonalizm: Akla, elbette mantıksızlığa veya akılsızlığa düşmeden, ilke olarak karşı çıkma, aklın sınırlı olduğunu savunma görüşü.

Jakobenizm: Tepeden inmecilik. Elitlerin veya birtakım iktidar seçkinlerinin görüş ya da ideolojilerini topluma şiddet de ihtiva edebilen birtakım gayri demokratik yollarla dayatma hareketi veya eylemcililiği.

Kapitalizm: Üretim amaçlarının özel mülkiyeti ve kar amacı üzerine yükselen ekonomik sistem.

Karteryanizm: Modern felsefenin kurucusu Descartes’in felsefesiyle onun izinden gidenlerin felsefi tavrı için kullanılan terim.

Kinizm: Kinizm, MÖ. 5. Yüzyılda Sokrates’in Antisthenes benzeri öğrencileri tarafından kurulmuş olan felsefe okulunda benimsenmiş olan inançlar veya öğretileri bütünü.

Klasisizm: Klasik antikiteye, yani MÖ. 6. ve 5. Yüzyılların sanat anlayışına yüksek bir değer biçen, sanatta rasyonel ve formel olana önem veren yaklaşım.

Kognitivizm: Bilişselcilik.

Kolektivizm: Bir grup ya da topluluğun ortak çıkarının bireysel üyelerin çıkarlarından daha önemli olduğunu ifade eden felsefi, politik öğreti ya da sosyal, ekonomik bakış açısı.

Komüniteryanizm: Bireyciliği reddeden ve sadece bireysel özerklik ve özgürlüğü korumayı ve kollamayı gözeten bir toplumda yok olup gittiklerine inandığı kültürel veya ulusal değerler benzeri, kolektif bir doğaya sahip değerler ve amaçların önemini büyük bir güçle vurgulayan toplum teorisi.

Kontekstüalizm: Bağlamcılık.

Korporatizm: Toplumu bireyler arasındaki organik sosyal dayanışmaya, işlevsel ayrım ve rollere dayalı bir gövde olarak gören iktisadi, politik veya toplumsal organizasyon anlayışı veya ideolojisi.

Kozmopolitanizm: Bir kimsenin kimliğinin sadece ya da öncelikle ulusal veya etnik özelliklerle tanımlanamayacağını, bütün insanların, ortak bir ahlakı paylaşan tek bir topluluğun üyesi olduklarını belirten ideoloji ya da anlayış.

Kritisizm: Eleştirel felsefe.

Kültüralizm: Beşeri olguları çeşitli kültürlerdeki davranışların, inanç ve tutumların, zihniyet ve geleneklerin farklılığından hareketle açıklama yaklaşımı.

Leninizm: Rus lideri ve teorisyeni Lenin’in öğretilerinin izinden gitme, politik mücadelede devrimci yöntemlerini benimseme tutumu.

Liberalizm: Bireylerin özgürlüğü ve eşitliğinin önceliğine vurgu yapan ideoloji veya siyaset felsefesi.

Logosentrizm: Batı felsefesine ilişkin postmodern bir tasvir ya da tanımın en belirleyici unsurunu oluşturan özellik: Akıl ya da söz merkezcilik.

Lojisizm: Mantıkçılık.

Marksizm: Marx ile Engels’in düşünceleriyle eserlerinden türetilen sistem ya da öğretiler bütünü.

Materyalizm: Gerçekten var olanın madde olduğunu öne sürerken, manevi tözlerin varlığını yadsıyan varlık görüşü.

Mekanizm: Her şeyin maddi parçacıkların birleşimi ve etkileşimi yoluyla açıklanabileceğini söyleyen anlayış.

Mistisizm: Gizemcilik.

Modernizm: Geleneksel olanı yeni olana tabi kılma tavrı, yerleşik ve alışılmış olanı yeni ortaya çıkana uydurma eğilimi veya düşüncesi.

Monizm: Bircilik.

Natüralizm: Doğalcılık.

Nominalizm: Tümellerin gerçek bir varoluşa sahip olmadığını, sadece bir ses ya da ad olarak var olduğunu öne süren görüş.

Objektivizm: Nesnelcilik.

Okasyonalizm: Descartes’in yol açtığı zihin-beden problemine bir çözüm getirmek amacıyla öğrencisi Malebranche tarafından geliştirilmiş öğreti.

Optimizm: İyimserlik.

Oryantalizm: Batı’nın İslami Doğu’yla ilgili olarak geliştirmiş olduğu, kendi emperyalizmini şu ya da bu şekilde meşrulaştırmaya yarayan vizyon.

Otoritaryanizm: Genel olarak insanların veya yurttaşların meşruiyeti tartışılmaz bir otoriteye itaat etmeleri gerektiğini ileri süren politik anlayış.

Paganizm: İbrahimi veya semavi dinlerden olmama ya da tarihsel olarak semavi dinlerden önce gelen çoktanrılı dinlere mensup olma durumu.  Zaman zaman putperestlikle eş anlamlı bir biçimde kullanılan paganizmin yerine, ihtiva ettiği anlam belirsizliği nedeniyle, çoktanrıcılık, panteizm veya canlıcılık terimleri de kullanılmaktadır.

Panenteizm: Her şeyin Tanrı’da olduğu, bilinç ve mümkün en yüksek birlik olarak Tanrı’nın bütün varlıkların kendi özünden çıkan ilksel ve ezeli-ebedi bütün olduğunu ve öncelikle evrene yayıldığını süren Tanrı görüşü.

Panpsişizm:  Canlı maddecilik. Evrendeki canlı cansız her şeyin belli bir bilinç düzeyine ya da zihinsel boyuta sahip olduğunu ileri süren görüş.

Panteizm:  Tanrı’nın evrene aşkın bir yaratıcı değil de var olan her şeyle bir ve aynı olan varlık olduğunu bildiren Tanrı görüşü.

Paralelizm: Zihinsel olay ve süreçlerle maddi olay ve süreçlerin, aralarında nedensel ilişki bulunmayan paralel diziler oluşturduklarını ileri süren zihin öğretisi.

Paralojizm: Özellikle Aristoteles’teki anlamıyla,  sonucun doğruluğundan öncülün doğruluğunu çıkarsamaktan oluşan mantık anlayışı.

Pasifizm: Barış siyaseti.

Paternalizm: Devletin ya da bir bireyin, başka bir birey ya da bireylere, onların iyiliğini gözetme iddiasıyla, iradelerine aykırı olarak müdahale etmesi gerektiğini savunan anlayış ya da politik yaklaşım.

Personalizm: İnsan kişisinin biricikliğine vurgu yapan, etik ve politik açıdan evrende bir tek özgür iradeye sahip olan kişilerin eşsiz bir değeri olduğunu, ontolojik açıdan da yalnızca kişilerin gerçek olduğunu öne süren görüş.

Perenyalizm: Daimicilik.

Perspektivizm: Genel olarak, kavram, ilke ve kabullerden oluşup, insanlara dış dünyayı yorumlama imkanı veren, birbirinden eşdeğer olmakla birlikte, aralarından birini tercih etmenin bir yolunun bulunmadığı perspektif ya da alternatif sistemlerin var olduğunu savunan öğreti. Tüm bilgilerimizin genel dünya görüşümüzle ilişkili olup, ihtiyaçlarımıza uygun geldiğini öne süren tavır.

Pesimizm: Kötümserlik.

Plüralizm: Çoğulculuk.

Popülizm: Halkçılık.

Postmodernizm: 1970 yıllarında gelişen ve çoğullukla farklılığın önemine vurgu yapan kültürel-felsefi hareket.

Pozitivizm: Modern bilimi temele alan, metafizik ve dini, insanlığın ilerlemesini engelleyen bilim öncesi düşünce tarzları ya da formları olarak gören dünya görüşü.

Pragmatizm: Bir ideoloji, teori ya da fikrin işlediği, işe yaradığı takdirde doğru olduğunu, bir önermenin anlamının onu kabul etmenin yaratacağı farklılıklarda, yol açtığı pratik sonuçlarda aranması gerektiğini ileri süren düşünce akımı ya da felsefe anlayışı.

Progresivizm: İlerlemecilik.

Radikalizm: Olup bitenlerin kökenine inmeye çalışan, bir şeyleri kökten değiştirmeyi amaçlayan, kurumlardan ziyade onların temelindeki ilkelere yönelen eleştirel tutum.

Rasyonalizm: Akılcılık.

Realizm: Genel olarak şeyleri veya olup bitenleri, olması gerektiği gibi değil de olduğu gibi görme eğilimi.

Reformizim: Politik değişmenin, toplumsal değişme, kalkınma ya da ilerlemenin, devrimler yoluyla değil de reformlar yoluyla gerçekleştirilmesi gerektiğini savunan anlayış.

Romantizm: 18. Yüzyılda öncülüğü Rousseau olacak şekilde Fiedrich Schlegel, Novalis, Friedrich Hölderelin, F. D. Schleiermacher gibi Alman düşünürleri tarafından geliştirilen felsefe hareketi.

Rölativizm: Çoğulculuk.

Sembolizm: Genel olarak birtakım inanç, düşünce, mesaj ve hakikatleri aktarabilmek amacıyla semboller, özel olarak da yazı, ritüel ve resim benzeri sembolleri kullanma tutumu.

Simülasyonizm: Fransız düşünür Baudrillard’ın toplumsalın sonunun geldiğini, sembollerle imajların gerçeklerin yerine geçtiğini, gerçekle gerçekdışının yer değiştirdiğini ve gerçekliğin yerini hiper gerçekliğin aldığını iddia eden teorisi.

Sosyalizm: Marksist terminolojide, kapitalizm ile tam komünizm arasında, bir geçiş evresi olarak var olacağına inanılan sosyal ve ekonomik sistem.

Spiritüalizm: Ruhçuluk.

Stalinizm: Rus diktatörü Stalin’in uygulamalarıyla belirlenen despotizm türü.

Üniversalizm: Evrenselcilik.

Kaynakça:

  • Felsefe Sözlüğü – Ahmet Cevizci