Adorno Felsefesi
Batı Felsefesi,  Felsefe

Adorno Üzerine | Akıl Tutulması ve Kültür Endüstrisi

Adorno Theodor W. | Alman felsefeci, toplumbilimci, bestekâr ve müzikbilimci.

Bir Akıl Tutulması Meselesi

Adorno’ya göre araçların amaçların önüne geçmesi ve aklın araçsallaştırılması problemlere sebep olmuştur. Buradaki akıl, rasyonel akıldır. Rasyo akıl, hesaplayıcı akıldır. Modern dönemde matematikleştirilmiş akıl düşünmeye egemen olmuştur.  Aydınlanma döneminde akıl araçsallaştırılarak hesaplanabilir bir dünya tasviri ortaya çıkmış, bunun sonucunda ise akıl tutulması yaşanmaya başlamıştır. Nicelik, niteliğin önüne geçmiş ve erdem gibi konular arka planda kalmıştır.

Adorno’nun Amacı

Adorno’nun amacı, tamamen özgül bir yapıya sahip olan bireyi, tümelin baskısı ve egemenliğine karşı savunmaktır. Çünkü tikel olan hiçbir şey standarda sığmaz ve genellemeye direnir. Onun için somut ve tikel olan önemlidir. Bireyin üzerindeki devlet egemenliğinden dolayı bireyler kendini gerçekleştirememektedir. Tümelin tikel üzerindeki baskısı sonucunda tikelin sadece belli olanakları açığa çıkabilmektedir.

Kavramlar ve Gerçeklik

Ona göre kavramlarla gerçeklik arasındaki yarığı kapatma çabaları boşunadır. Bu nedenle kavramların gerçeklik üzerindeki egemenliğine bir son vermek gerekir. Nesneleri kavramların baskısından kurtarmak gerekir. Çünkü nesneler kavranmaya gelmez. Kavramlar gerçekliği tam anlamıyla kuşatamaz ve gerçekliği tümüyle ele geçiremez. Çünkü gerçeklik ele geçirilmekten kaçar. Bu yüzden nesneler kavramaya gelemez. Kavramlarla gerçeklik arasındaki uçurum ancak sanat alanında, estetik kavrayış bağlamında, sanat eserlerinin üretiminde ortadan kalkabilir. Burada sanat eseri ile kavram bir bütün olacakmış gibi görünür.

Felsefenin Ödevi

Ona göre felsefe, bilim olma isteğiyle felsefi olma özelliğini kaybetmiştir. Çünkü bu bilim olma isteği olguları şeyleştirir ve bütün insani kazanımları değersizleştirir. Ona göre felsefenin ödevi, apaçık gibi görünenle, anlaşılmaz gibi görüneni birbirinden ayırmaktır.

Negatif Diyalektik Adorno

Negatif Diyalektik | Adorno

Diyalektik, Adorno için sürekli özdeş olmama anlamına gelir. O, bir hareket noktası kabul ederek başlamaz. Yani Hegel’deki gibi varlık’dan ya da ben’den başlamaz. Adorno’nun diyalektiği “negatif diyalektik”dir. Negatif diyalektikte bir başlangıç noktası yoktur. O her zaman vardır ve var olacaktır.

Ona göre Hegel çelişkiyi gidermeye çalışmıştır. Çelişki ise bir şeyin içindeki değişimdir. Çelişki hiçbir zaman bitmez. Ancak düşünce çelişkiyi gidermek ve bütünlük sağlamak ister. Felsefeyi bu çelişkiyi giderme isteğinden ve düşüncesinden kurtarmak gerekir. Eğer felsefe mutlak bir düşünce olmaya kalkarsa bir aldanmaya yol açar. Felsefenin içine düştüğü aldanmadan kurtulması ve gerçeklikle buluşması gerekir. Felsefe, akılda olanı gerçekliğe uygulamak yerine, gerçek olana göre akıl yürütmelidir ve ona göre düşünce ortaya koymalıdır.

“Felsefe içinde renklerini yakaladığı prizmadır.”

Felsefe, bir anlamda orkestrada bulunan müzik aletinin kendi bağımsızlıklarını koruyarak her birinin bir araya gelerek bir bütün oluşturması gibidir.

Kavram, nesneyi kapsar ancak nesne her kavramada kaçar ve bunun sonucunda düşünce ortaya çıkar. Bu kaçış nesneye hareketini verir. Kavram ile olgunun örtüştüğünü söyleyenler “dır” sonucuna ulaşır ve tanımlama yaparak düşüncenin ve nesnenin hareketine son verir. Mantıkçı pozitivistler bu düşünceye sahiptir. Çelişki ise hiçbir zaman bitmeyecektir. Olumlama her zaman olumsuzlamaya evrilecektir. Eğer böyle olmazsa kısırlık ortaya çıkar. Hegel bir olumlamaya varmak istemiştir. Hegel’de sentez aşaması düşünceyi bir yere bağlamak anlamına gelir. Bu da kısırlığa yol açacağından Adorno, Hegelci bir diyalektiği reddetmektedir.

Adorno Felsefesi’ne göre diyalektiğin görevi, çelişkileri çözümlemek değildir. Hegel sadece ilerlemeyi ele almıştır. Oysa tarihte gerilemeler de vardır. Evrensel tarih oluşturmak yadsımak içindir. Yabanlardan insanlığa doğru giden bir tarih yoktur. Tarih, sürekliliğin ve süreksizliğin birlikteliğidir. Tarihi sürekli ilerleyen bir olgu olarak görmezsek ondaki gerilemeleri de görebiliriz. Hegel’deki bu tarihsel süreklilik Nazi Almanya’sının doğuşuna sebep olmuştur.

Adorno’ya Göre Aydınlanma Dönemi

Adorno, Aydınlanma dönemi ile ilgili “sayı-ilerleme-akıl” (rasyo) eşittir özgürlük bakış açısını, aklın sadece hesaplayıcı olarak yani araçsal olarak kullanımının egemen olmasını eleştirmiştir.  Doğaya egemen olma yolundaki bu düşünce insana egemen olmaya başlayan bir düşünce halini almıştır. Bu durum kaynağını da hukukta bulmuştur. Buna örnek olarak da o dönem yapılan Alman Anayasası gösterilebilir.

İlerleme sadece teknoloji alanında olmuştur. Bunun hizmet ettiği kişiler ise bu ilerlemenin kendisi olup, diğer insanlar üzerinde egemen olmuştur.  Aynı oranda bir insani ilerleme ise olmamıştır. Aydınlanma düşüncesi akıl-özgürlük-ilerleme-sayı gibi kavramlara olduğundan fazla değer biçmiştir.

Kültür Endüstrisi | Adorno

Kültür Endüstrisi, bireyleri imal eder yani üretir. Burada yapılan bir ideolojidir. Özdeşlik yani diyalektik düşüncesi kültür endüstrisinin de temelini oluşturur. Özdeşlik mantığında kişinin değeri önemli değildir, önemli olan niceliktir.

Kültür endüstrisi, toplumun ihtiyaçlarını üretir ve kendisini de onun içinde gösterir. Bu durum insanın nesneleşmesine yol açmaktadır. Ona göre bugün var olan “teknik egemenlik”tir. Farklı kutuplarda olan insanlar bile bu kültür endüstrisinin içinde özdeş olmaktadır.

“Kültürlü zevksizler bir sanat yapıtının onlara bir şey “vermesi” gerektiğini düşünürler hep.”

Kültür endüstrisinde eğlence, her şeyi unutmak ve bir anlamda olanlara yüz çevirmektir. Bu durum, bilinç uyuşmasına yol açar ve gerçeklikten koparır.

“Yaşayan her şeyi hareket halinde tutan etken, varoluş çabasıdır. Ama varoluş bir kez güvence altına alındıktan sonra kişiler ne yapacaklarını bilmez olurlar: Böylece onları hareket halinde tutan ikinci etken devreye girer: Varoluş yükünden kurtulma, varoluşu algılanmaz kılma, ‘zaman öldürme’ çabası, yani sıkıntıdan kaçma çabası.”

Sanat Üzerine

Kültür her ne kadar çöp olsa da sanat öyle değildir. Adorno’ya göre sanat, hakikatin yolunu gösteren bir olgudur. O, sanatları; yüksek sanat ve alçak sanat olmak üzere ikiye ayırır. Sanat bir şeyleri değiştirmenin olanağını sunar. Kültür endüstrisi ise insan bedenini bir pazarlama aracı olarak kullanır.

Sanat eseri tekildir, diğerleri kopyasıdır. Sanat yapıtları, kategorik ayrılığı sunarak ve tekilliği sayesinde felsefi düşünceyi ortaya çıkarmakta yardımcı olur.

Müzik ise diğer sanat türleri gibi farklı sanat türleri üzerinde egemenlik kurmadığı için onlardan farklıdır. Adorno, klasik müziği yüksek sanat kategorisine koyarken, caz müziğini avam olarak görür.

Müzik, dışarıdan bir baskı gelmezse dünyayı kurtarabilir. Ancak özel sanat günümüzde körleşmektedir. Sanat, toplumdan ayrı düşünülemez ve toplumu dönüştürme kapasitesine sahiptir.

“Sanat, topluma karşı; toplumsal protestodur.”

Toplum ile birlikte var olan sanat, topluma karşı çıkarak yine birlikte var olduğu toplumu dönüştürür.

Marx ve Engels ütopyanın düşmanıdır. Çünkü onlar ütopyayı gerçekleştirmek istedir. Var olanların ve var olmayanların bir araya gelmesi sanatın ütopyasıdır. Ütopya özdeşlik ve ayrılığın bir bütünü olması bakımından çelişiktir. Adorno, sanatı bu sistemden çıkış yolu olarak görmektedir. Sanat ile özgürleşme ancak onun üretim sürecinde gerçekleşir.

Kaynak:

  • Kültür Endüstrisi Kültür Yönetimi – Theodor W. Adorno
  • 20. Yüzyıl Felsefe Tarihi – Christian Delacampagne
  • 20. Yüzyıl Filozofları – Felsefe Tarihi 3 Kolektif