Antik Çağ Filozofları,  Batı Felsefesi,  Felsefe

Doğa Filozofları, Milet Okulu – Anaksimandros Evrimin Babası

Antik felsefe akıl ile düşünmeye,  Thales’in güneş tutulmasını bulması, Anaksimandros’un ilk evrim teorisini ortaya atması, Anaksimenes’in canlının havasız var olamayacağını söylemesiyle başlar. Mitlerle boğulmuş bir çağ için bu ortaya atılan kuramlar felsefenin başlangıcı kabul edilecektir. Bu üç büyük bilgeye doğa filozofları denilecek ve Thales’in bir öğretmeni bile olmadan vesile olduğu bu yaratım, yoktan akılla düşünmeyi var etmesi olarak tarihlere geçecek, felsefe ve bilimin doğuşu sayılacaktır.

Antik Felsefe, Aydın ve İzmir arasında bulunan Miletos Kenti’nde ortaya çıkar. Yedi bilgeyle başladığı da söylenmektedir. Bunlar; Pittakos, Bias, Solon, Eristodemes, Epimenides, Anakharsis, Kleobulos, Myson, Periandros ve Thales…  Yazar Hermippos, yedi sayısının bir genelleme sayılabileceğini, o dönemde bilgeliğin az bulunan bir şey olduğunu ifade etmek amacıyla tarihte kullanıldığını ve bu bilgelerin sayısının on yedi olduğunu söylemektedir. Thales hariç o dönemin bilgelerinin felsefe anlayışı aslına bakılırsa özdeyişlerden, atasözlerinden ötesine geçmemektedir.

  • “Kesinlikle aşırıya kaçmayın.” – Solon
  • “Kendini Tanı.” der, Khilon…

Thales, bilgeliğe ve çağına çok farklı bir bakış açısı getirecektir. O dönemin çok tanrılı oluşunu reddeder ve çok sayıdaki tanrısallığı Antik Çağ inançlarına gönderip: “Tanrı ya da daha doğrusu tanrısallık şeytanların katılımıyla dünyaya can veren akıldır” der. Bu akıl ilk unsur olan su ile bir bütün oluşturarak dünyayı var eder, ona göre. Thales’in su arkhesi tanrısallıkla doludur.

Doğa Filozofları ; Bilge Thales (MÖ 624 – MÖ 546)

Tüccar, devlet adamı, astronom, matematikçi ve düşünürdür. Bilindiği kadarıyla hocası yoktur. Yol göstericisi olmayıp, her şeyi yoktan var eden bu filozofa göre varlık ‘oceonos’ yani su’dur. Oceonos, Homores’un eserindeki titan bir tanrının adıdır. O çağda bilgi birikiminin mitlerden öteye geçmemiş olmasından dolayı Thales ilkesini mitlerdeki ögelerle gösterir ancak buna ilk bilimsel açıklamayı getiren düşünür olur.

Thales hakkında bir rivayeti vardır ki, yere değil de gökyüzüne bakarak yürüdüğü için çukura düştüğünden halk arasında oldukça sakar, boş şeylerle yani felsefeyle uğraşan dalgın bir insan olarak bilinir.

Magazinsel not; Thales gökyüzüne bakarak zeytinin hasat zamanının ne zaman geleceğini hesaplayıp, o dönemin bütün zeytin ezim evlerini kiralıyor. Zeytinin bolluğuyla halkın yoksul ve dalgın olarak baktığı Thales, o dönemin en zenginlerinden biri oluyor.

İlk olarak bir yılın üç yüz altmış beş gün olduğunu, güneş tutulmasının günü gününe ne zaman olacağını söyleyen ilk düşünürdür.

Varlık var mıdır? Varlık nedir? Sorusunun arayışıyla felsefenin kapıları aralanmıştır. Bu soruya cevap ararlarken Antik filozoflar hilonoist (maddede canlılık arayışı) bir tavır sergileyeceklerdir. Ve arayışları için doğayı, dışarıyı baz alacaklardır. Bunu belki de içgüdüsel olarak şu olaya benzetebiliriz; bebekken önce kendimizi sorgulamaya başlamayız, çevremizi sorgularız. Dış nesnenin ne olduğunu sorarız. Kendimizin var olduğundan eminizdir. Sokrates öncesi dönemi de bu tanıma çabasına benzetebiliriz. Bu dışa dönüklük Sokrates sonrasıyla içe dönmeye teşvik edilecektir.

Çağ Dışı Bir Filozof- Evrimin Babası Anaksimandros

MÖ. 610-546 yıllarında yaşamış olan Anaksimandros, Thales’in öğrencisi olarak biliniyor.

Thales, arkhe kavramında yani su da tanrısallık bulurken, çağdaşı ve öğrencisi tamamen metafiziksel ve akılcı bir tavır takınıyor.

Tüm evrenin somut bir maddeden geleceğine karşı çıkan, oldukça metafizik bir tavır sergileyen Anaksimandros, ilk gerçek ‘arkhe’ kavramını ortaya atarak ilk ilkenin ‘apeiron’ olduğunu söylüyor. Bu aslında günümüzde bilinen karanlık maddeye oldukça benziyor. Bir nevi ilkel karanlık madde tanımını yapıyor da diyebiliriz.

‘Sınırları belli olmayan,  belirsiz, sınırsız, sonsuz bir madde.”

“Varlık apeiron’dan gelir, apeiron’a geri döner.”

Anaksimandros, somut bir varlığı ilk madde olarak ilan edenlere şu soruyu soruyor;

“Her şey sudan oluşmuşsa, suyun kendisi neden oluşmuştur?”

Tanrılar tarafından dünyanın yaratılamayacağını, başka bir şeyden evrildiğimizi, canlılığın balık ve balıkların karnında başladığını, evrimleşerek karaya çıktığımızı ve insana dönüştüğümüzü söylüyor. Peki bu ne demek oluyor? Darwin’e rakip çıkıyor. İlkel zihniyetle hem karanlık madde hem de evrim teorisinin başlangıcını atmasıyla çağın en önemli ve dikkat çekici filozofu oluyor.

Bir argümanı daha var ki;  

Her şey zıttıyla vardır. Bu nokta da ateş veya su, sıcak veya soğuk, sevgi ve nefret ilke olamaz ona göre. Öyle olsaydı bir zıtlıktan söz edilemez, zıt olan şey zıt olduğunu yok eder.

“Apeiron zıtlarıyla birlikte var olur ve aynı zamanda birlikte yok olur.”

Anaksimandros, ilk kartograf olarak da bilinir. Dünya haritası çizimiyle ilk harita bilimcidir. Ve günümüze oldukça yakın bir çizim olduğu söylenebilir. Homeros’un Asya ve Avrupa ayrımından esinlendiği de söylenmektedir.

Anaksimandros’un her şeyin apeiron’dan gelip, apoiron’a gideceği ve her şeyin zıttıyla var olduğu argümanları bir nevi yinyangın benzer bir hali gibi gözüküyor. İyonya ve Çin, insan zihni bir yerlerde aynı şeyi sezip, ortaya atabiliyor.

Doğa Filozofları ; Anaksimenes (MÖ. 585-525)

Thales ve Anaksimandros kadar ilgi çekici olmasa da arkhe’nin hava olduğunu söylemiştir. Ona göre her şey havadır. Töz (kendisinden başka hiçbir şeye ihtiyaç duymayan şey) sonsuzdur. Anaksimandros’un aksine Anaksimenes için arkhe bilinebilir.

Peki, bizim bunlardan nasıl haberimiz var?

Aslına bakılırsa elimizde Sokrates öncesi filozoflarına dair kaynak bulunmuyor. İlk kaynak olarak Aristoteles’in aktardıklarını görüyoruz.  O dönemdeki filozoflara ait sözlerin doğrudan olarak yayınlandığı yapıtlara fragmanlar deniliyor. Filozoflar konusunda okuma yaparken bu fragmanlar ‘A’ olarak gösterilmektedir. Testimonia’lar ise;  doğa filozofları hakkında özet, onlar hakkındaki sözlere deniliyor ve ‘B’ olarak gösteriliyor.

Nietzsche, asıl filozofların doğa filozofları olduğunu; sözcüğü sözcüğüne, tek başlarına, asıl aydınlanma filozoflarının onlar olduğunu söyler. Haklıdır da, doğa filozofları, zihnin devrimini yapmış gibidirler. Mitlerden, akla geçişi yoktan var etmişlerdir.