Mitoloji

Hesiodos Tanrıların Doğuşu -Prometheus ve Pandora Efsaneleri

 “Hesiodos, Homeros’tan sonra Yunan İlk Çağı’nın en büyük ozanıdır. Tanrı soylarını sayan, tanrılar arasında yetki ve şeref alanlarını saptayan, tanrıların kişiliklerini belirten bu iki ozandır.” Der Halikarnassoslu Herodotos.

“Tanrıları Homeros ve Hesiodos yaratmıştır.”

Hesiodos Kimdir? Homeros Ayrımı

Homeros ve Hesiodos, Antik Yunan Tanrılarını ve Titanlarını destanlarıyla yaratmışlardır. Hesiodos’un atalarının Egeli olduğu bilinmektedir. Kendisinin soyunun Anadolu’ya dayandığı söylense de dil üslubundan ve yapıt özelliklerinden Aiolya ve İonya kaynaklı olduğu çıkarımı yapılır. Homeros Yunan asıllıdır, Hesiodos ise Egeliyken sonrasında Yunanistan’a geçmiştir. Batı dünyası Yunanistan’ı baz aldığından Hesiodos Homeros’a nazaran daha arka plandadır. Tarihi sıralamayla da Hesiodos’un Homeros’tan iki yüzyıl arayla ondan esinlenerek açığa çıktığı söylenir. Homeros’un çömezidir ancak üslup bakımından da içerik bakımından da birbirinden oldukça farklıdırlar. Homeros’un seslenişi Yüce olanlaradır. İşlediği konu ise Tanrıların savaşı ya da tanrıların erdemlerini taşıyan üst tabaka sınıfının anlatımıdır. Hesiodos ise; bir çobandır. Kendini de peygamber olarak tanımlar. Destanının başlangıcında, ‘Musaların Seslenişi’ bölümünde dağdayken, tanrılardan ona vahyin indirildiğini işler.

“İlkin şu sözleri söylediler bana

Kalkanlı Zeus’un kızları, Olympos’un tanrıçaları;

‘Siz, ey kırlarda yatıp kalkan çobanlar,

Dünyanın yüz karası zavallı yaratıklar!’…

Böyle konuştu ulu Zeus’un kızları

Ve çiçek açan bir defneden koparıp

Güzel bir dal verdiler bana asa diye,

Sonra tanrısal sesler üflediler içime

Olacakları ve olmuşları yüceltmek için,

Ölümsüz mutlular soyunu kutlamak için

Ve hele övmek için kendilerini

Her söylediğim destanın başında ve sonunda.”

Hesiodos Peygamberi ve Destanlarıyla Seslenişi

İlahi olanın iletilmesi yine bir dağın tepesinde, bir ölümlü çoban vasıtasıyla ölümlülere iletilecektir.

Hesiodos, birinci destanı “Thegonia”da tanrıların doğuşunu ve ikinci destanı “İşler ve Günler” de ise nasıl yaşamamız gerektiğini şiirsel bir tatla bize sunmuştur.

İlahi olan tanrılar, ölümlülerden farklıydı, yaşamın içindeydiler ancak daha yüce bir yerden gelmekteydiler. Vahiy gelme durumunda ise; genelde dağ metaforu kullanılmıştır. Belki de Yüce olanın dünyaya ulaşması için göklerden en kısa yolla dağlara konabilirlerdi. Dağların arasında ise en sık rastlanılanlar çobanlardır. Bu durumda peygamberlerin çobanların arasından seçilmesi, şaşırtıcı değildir.

Hesiodos, Homeros’tan farklı olarak üstün sınıfa değil halka seslenmektedir. Halktan birisidir ve halkın benimseyeceği bilgiler sermiştir, köylü sınıfının önüne. İlahi olanlar işlenmiş, var oluş resmedilmiş ve nasıl yaşanması gerektiğiyle ilgili öğütler sıralamıştır. Homeros’ta destansı, şiirimsi bir yol izlenirken, Hesiodos’ta epik ve didaktik üslup benimsenmiştir. İki kişinin destanları da özellikle lirik tarzın ilk örneklerini oluşturmuştur.

Destanlarda genellikle üst sınıfa seslenişin olması ve köylü sınıfının işlenmeyişine karşın Hesiodos, kendi hayatından da yola çıkarak acıyı, kederi, alt tabakanın güncel yaşamındaki dertlerini konu alan ilk ozandır. O dönem için Tanrılara ve üst tabakaya destanların yazılması gayet olağandır ancak bunu halk için yapmak bir devrim niteliğindedir.

İki ozanın farklarından biri de Homeros bize adını destanlarında belirtmemektedir ancak Hesiodos adını, soyunu, kişisel sorunlarını ve çözümlerine “İşler ve Günler” destanında sık sık değinmiştir.

Tanrıların Doğuşu: Theogonia

“Tanrıların Doğuşu” olarak da çevrilir. Tanrıların nereden, nasıl ve kimden geldiklerini, yaratılış efsanelerini açıklar ancak bu açıklama sadece tanrıların soyağacını belirtmek gibi bir amaç gütmez. Gütse dahi evrenin kuruluşuyla ilgili bir “kosmogonia” düzmek , doğayı simgelemek ve doğanın içerdiği tüm varlıkların var oluş ve gelişim durumları olarak tasarlanmıştır. Belki de doğayı metaforik sembolleriyle destanının içeriğine taşımıştır. Her din bir başlangıcı benimsemek ister. Bu yüzden Yaratılış efsaneleri oluştururlar. Homeros’un ve Hesiodos’un eserleri, doğayı, insanı, evreni anlama çabasının ilk aktarımlarıdır. Bu yüzdendir ki bazı kaynaklar, araştırmacılar felsefeyi bu iki ozanımızın destanlarıyla başlatır.

Prometheus ve Pandora Efsaneleri

Theogonia destanının içindeki en önemli mitler ise; Prometheus ve Pandora efsaneleridir.

Prometheus Gaia’nın (toprak ana) oğludur. Titanların soyundan gelmektedir. Ve en başından beri Zeus’la bir çekişme içindedir. Aralarında geçen çekişmelerden sonra Prometheus, Zeus’u kandırmak istemiştir. Düzenlenen bir eğlencede Zeus’a et ikram etmiştir. Ancak ikram ettiği yerler sadece yağdan ve kemiklerden oluşmaktadır. Zeus bunu anladıktan sonra Prometheus’a ve insanlara kin ve nefretle dolmuştur – Tanrılar aldatılmaya ve saygı duyulmamaya hiç gelemiyorlar-. Zeus’u Prometheus aldatmış olsa da, o ölümlülere de bilenmiştir. Peki bu öfkenin ucu neden insanlara da dokunmuştur?

“İşte bu yüzdendir ki dünyada insanoğlunun

Kurbanların yalın kemiklerini yakmaları

Duman duman, sunaklarda, tanrılar için.”

O dönemde insanlar tanrılara kurban diye kemikleri yakmaktaydılar. Prometheus’un kemik  ikramıyla Zeus ölümlülerin hediyelerini de saygısız olarak kabul edecekti. İnsanlardan en değerli şey olan ateşi saklayacaktı. Prometheus da durmayıp, ateşi çalıp ölümlülere verecekti. Prometheus’un ayaklanmanın ve direnmenin simgesi olduğu söylenir.

Zeus daha fazla çıldıracak ve insanlığa Pandora’yı yani kadını yaratıp bela diye gönderecekti. Zeus’a yapılan saygısızlık tüm tanrılara ihanetti. Kadının insanlığa bela olabilmesi için tüm tanrılar işbirliğiyle kadına ahlaksız ve erdemsiz bütün hareketleri bahşedecek, üstüne Güzellik Tanrıçası Afrodit’İn dokunuşuyla kadın, tüm kötülükleriyle bile insanlığın başını döndürecek haz nesnesi haline gelecekti. Kötülüklerin, acıların, erdemsizliklerin nedeni olan kadın, Zeus’un Pandora yaratımıyla ölümsüzlerin belası olacaktı.

Hesiodos’un kadını işleyişi bu yöndedir. Gaia ve Uronos’un hikayesindeki erkek yaratımındaki gibi erkekliği olabilen iktidardır. Babalar erkek çocuklarını tahta geçmemesi için yerken, oğullar ise babalarını iktidardan indirmek için erkekliklerini kesmektedir. Erkek iktidar, kadın ise; kötülüklerin kaynağı bir haz unsurudur.

Yunan dünyası için kadın hep arka plandaydı veyahut var bile denilemezdi ancak Hesiodos’un bu denli kadın düşmanı üslubu genel bir bakış açısı mı? Yoksa bu haz ve kötü olanın kaynağına Hesiodos’ta tutulduğu için bir isyanı mıydı?

“Öyle bir bela saracağım ki insanların başına,

Sevmeye okşamaya doyamayacaklar bu belayı.”

Hesiodos’a göre Başlangıç ve İlke

Ne kadar “peygamber ozan” olarak işlense de Hesiodos’un metinlerinden ilke ve yaratım konusu üstüne durduğu ve düşündüğü, arayış içinde olduğu çıkarımı yapılabilir. Bu çıkarımda başlangıçta kaos vardı. Ve ona göre ateş uygarlığın sembolüydü. İçeriğinde “kaos ve ateş” kavramlarının işlenişi, Antik çağ düşünürlerinden Herakleitos ile benzeşmektedir. Herakleitos’a nazaran Hesiodos’un ateş kavramı ilkel bir bakış açısına sahiptir.

Zeus’un elindeki ateş yıldırımdır, Prometheus’un Mekone’de kurbanın asıl yararlı payını yani besleyici etleri insanlara, kemikleri ise Zeus’a ayırması, üstüne üstlük bir de gücün asıl kaynağı olan ateşi insanlarla paylaşması Zeus’un öç almadaki nedenini haklı çıkartabilecek niteliktedir…

İşler ve Günler Destanı

Var olan soyların ve çağların işlendiği, nasıl yaşanması gerektiğiyle ilgili nasihatlerin bulunduğu, hangi günlerde neleri yapmanın daha iyi olacağını anlatır bu destanında.

Ona göre, soylar ve çağlar beşe ayrılır. Pandorayla birlikte insanlık kötüye gitmektedir. Ancak Hesiodos için bu kötü gidişi açıklamak Pandora efsanesiyle yeterli değildir. Kronos zamanında her şey huzur doluyken, zaman ilerledikçe çağlarda, insanlarda kötüye gidecektir. Bu kötüye gidişi de beş çağ ve soyla anlatır. Birinci altın soyu, ikinci gümüş soyu, üçüncü tunç soyu, beşincisi demir soyudur. Tunç ve demir soyunun arasında kahramanlar soyu gelmektedir.

Tarla işleri, denizcilik, ev ve aile, kadınlar, cinsel ilişkiler konusunda öğütlerine de yer vermektedir.

“Güvende güvensizlikte yıkar insanları.

Takıp takıştırıp, kıçını sallayıp

Aklını çelmesin kadının biri.

Gözü ambarındadır diller dökerken sana,

Ha bir kadına güvenmişsin, ha bir hırsıza.”

Hesiodos felsefesi dediğimiz bir sınıf felsefesidir. Bütün insanlığı kapsayacak evrenselliği yoktur, varlık sorununa bir çözümde getirmez. Belli bir sınıfa yararları öğretmek gibi bir amacı gözetiyor gibi durmaktadır.  Ancak bu amaca erişmek için düşünme çabaları küçümsenemeyecek niteliktedir…

Kaynak:

Hesiodos – Theogonia , İşler ve Günler – İş Bankası Yayınları