Mitoloji

Truva Savaşı- Güzelliğin Savaşı – “Homeros’un İlyada’sı”

“Truva Savaşı ve Tanrılar”

Bazı kişilere göre Yunan ve Roma mitolojisi, bize insanın mitoslar ile yüzyıllar önce ne düşünmüş olduğunu, neler duymuş olduğunu ve bunları nasıl yorumladığını gösterir. O dönem çağının doğayı anlama çabalarını, günümüzdeki doğadan kopuşumuzla ve akılcılığımızla kıyaslamamak gerekir. İlkel bakış açısıyla destanlardaki mitos yorumlarını ortaya koymak dahi bazı çağlar için insanlık tarihini ileri götüren atılımlardır. ‘Homeros’un İlyada’sı ‘Antik Yunanlılardan kalan en eski metinlerden biridir. Bu sebepten dolayı Yunan mitolojisinin İsa’dan bin yıl kadar önce Homeros’la başladığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Araştırmacılara göre, Homeros’un anlatımının zengin, akıcı üslubu o dönem için Yunanlıların oturmuş bir dil yarattıklarını göstermektedir. Ve kendine özgü dil ve anlatım yaratımı uygarlığın en önemli belirtilerinden biridir. Yunan mitolojisinden önce insanların, Mısırlılar gibi değişik formda tanrılara taptığı bilinmektedir. Yunan mitolojisinde ise, tanrılar insan biçimine bürünmüştür.

Tanrılar insanlara benzeyince, gökyüzü de eve benzetilmekteydi. Olympos dağı tanrıların gökyüzünden indiklerinde uğrak yerleriydi. Hesiodos ozanında da olduğu gibi tanrılar ambrosia ve nektar yer, şarap içerlerdi.

“Yunan mitolojisi bir din olarak okunmamalıdır. Gerçek bir mitosun doğrudan doğruya dinle ilgisi olmaz, doğayla ilgisi olur.”

Ozan Homeros’un Yaşamı ve Truva Savaşı

Homeros’un yaşamı hakkında çok fazla bilgiye sahip değiliz. Truva Savaşı zamanında yaşamış olduğu ve sakız adasında doğduğu rivayet edilmektedir. Homeros Yunanca da “köle” anlamına gelmektedir. Homeros adı altında derlenen destanların üslup farklılığından dolayı eserlerin tek bir ozanın elinden çıkmadığı da söylenir.

İlyada Destanı’nın, MÖ. 7. ve MÖ. 8. Yüzyıllarda kaleme alındığı düşünülmektedir. Antik Yunan’ın en eski metni olarak anılır. Bazı araştırmacılar, felsefenin yine Antik Yunan’da başlamasından dolayı; felsefeyi Homeros ile başlatır.

İlyada Destanı, Truva (troy) savaşını konu almaktadır. Kahramanların ve Tanrıların başkahramanlar olduğu soylu sınıfının anlatımıdır. Truva savaşı kahramanlar arasında geçse de, aslında bu savaş tanrıların savaşıdır. Kahramanlar sadece piyondur.

İlyada Destanı ve Truva Savaşı Karakterleri

Hektor: Priamos’un büyük oğlu. Truva tahtının varisi. Truva ordusunun lideri.  Erdemi temsil eden karakter olarak yorumlanır.

Akhilleus (Aşil) : Myrmidonlar’ın lideri ve yunan savaşçıların en önemlisidir. Truva’nın çatırdaması Akhilleus’un öfkesiyle başlar. Annesi tanrıçadır ve babası ölümlüdür. Ve annesinin koruması altındadır, Akhilleus sadece topuklarından öldürülebilir.

Paris:  Alexander olarak da bilinir. Truva prensi ve Hektor’un kardeşidir. Doğduğu zaman Kahin, ‘öldürülmezse Truva’yı düşürecek olanın Paris olduğunu’ söyler. Nitekim de öyle olmuştur, Sparta kraliçesi Helen’i kaçırıp, Truva’yı 10 yıllık bir savaşa sürükleyecektir.

Priamos: Truva kralı. Hektor’un, Paris’in ve Kassandra’nın babası.

Agememnon: Mycenae’in kralı, Akhilleus’le kan davasını tahrik eden Achaean ordularının en yüksek kumandanı. Truva’yı düşürmeye ve kendi himayesi altına almaya dünden razıdır. Kardeşi Menelaus sayesinde Truva’yla barışı kabul etmiştir. Ancak bu da Paris yüzünden uzun sürmemiştir.

Menelaos: Kaçırılan Helen’in kocası. Sparta Kralıdır. Agememnon’un kardeşidir.

Odysseus:

Odise adlı epik destanın ana karakteri, kurnazlığı ile ünlüdür. Akhilleus’u savaşa girmeye ikna eden kraldır. Agememnon’un yakınında savaşanlardandır. Truva savaşından sağ çıkmıştır.

Helen: Sparta kraliçesi ve Menelaus’un karısıdır. Afrodit’in Paris’e vaat ettiği güzelliktir.

Kassandra: Paris’in Truva’nın yok olmasına önceden sebep olacağını görmüştür.

Andromakhe: Hektor’un eşi.

Hekabe: Troya kraliçesi, Priamos’un karısı, Hektor, Kassandra ve Paris’in annesi.

Briseis: Lyrnessos şehrinin rahibinin kızıydı. Babasının katili olan Akhilleus’un sevgilisi olmuştur.

Kalkhas. Yunan rahip.

Aineias: Hektor’un kuzeni ve en önemli teğmenlerden biri. Afrodit’in oğlu. Troya Savaşı’nda sağ kalan figürlerden en önemlisi. Troya Savaşı’ndan sonra İtalya’ya kaçıp Roma’yı kurduğu söylenir.

Güzellik Yarışması: Afrodit, Hera, Athena

Hikaye bir düğünle başlıyor. Deniz tanrıçası Thetis bir ölümlüyle evleniyordu. Bu düğüne “Geçimsizlik Tanrıçası Eris” dışında her Tanrı ve Tanrıça davet edilmişti. Eris dışlanmanın verdiği öfkeyle, düğünün orta yerine, üstünde “en güzeline” yazılı bir elma fırlattı. Tanrıçalar, Afrodit, Hera ve Athena bu elmayı üstlerine alınınca Zeus’a gittiler. Zeus ise; bir yanda karısı, bir yanda kızı varken bir seçim yapamayacağından, bu seçimi Truva Prensi Paris’e attı. Paris’in seçimi ise; ona en güzel kadını vaat eden Afrodit oldu. Diğer tanrıçalar Afrodit’in seçilmesine oldukça bozulmuşlardı. Truva savaşı bu güzellik kavgasından dolayı Tanrıları da ikiye bölecekti. Paris’in yanında olan Afrodit ve arkası, diğer yanda en güzel seçilemeyen kadınlar…

Agememnon Truva’yı istiyordu. Ancak Kardeşi, Sparta kralı “Helen’in kocası” Menelaus artık savaşlardan yorulmuştu. Barış istiyordu. Abisini ikna ederek, Truva’yla barış imzalayacaktı. Temsili olarak Paris Sparta’ya gitmişti. Ancak Helen’i gördüğünde onun kainatın en güzel kadını olduğunu anlamış ve Afrodit’ten sözünde durmasını istemişti.

Ve Paris-Helen aşkı böylece başlayacaktı. Paris Truva’ya dönerken Helen’i de yanında götürüyordu. Menelaus bunu fark ettiğinde, barışı unutup Agememnon’un yanına gitti. Hem karısını geri almak için hem de onurunu geri kazanmak için Truva’yı düşürmeliydiler. Agememnon  dünden istekliydi, Zeus bir zamanlar rüyasında gözükmüş ve Truva’nın onun olacağını söylemişti. Bine kadar gemi hazırlandı ve Truva’ya doğru yola çıkıldı. Ancak Truva’nın surları oldukça güçlüydü ve ordularının başında Hektor gibi bir lider vardı.

Truvalılar dokuz yıl boyunca kentlerini güçlü bir şekilde savundular. Yunanlılar sürekli Truva kentlerine akınlar düzenliyorlardı ve oranın sakinlerini esir alıyorlardı. Esir alınanlar arasında Akhilleus’a ödül olarak verilecek rahibin kızı Brisesis de vardı.

Akhilleus’un Öfkesi ve Hektor’un Ölümü

Yunan birliklerinin kralı olan Agememnon başlıca liderdi ve Akhilleus’un ona karşı istediği gibi boyun eğmemesi sebebiyle aralarında sürekli bir çekişme vardı. Agememnon  ödül olarak Akhilleus’a verilecek olan Brisesis’i  aldı. Buna öfkelenen Akhilleus, yunan birliklerinin en güçlü ve ölümsüz savaşçısı savaştan geri çekildi. Geri çekilmesiyle, Truva oldukça güçleniyordu, Yunan birlikleri geri püskürtülüyordu. Bu duruma dayanamayan Akhilleus’un en yakın arkadaşı (sevgilisi de deniliyor) Patroclus birliklerin moralini düzeltmek ve Truva’ya bir atak yapmak için Akhilleus’un kılığına girerek Truva’ya saldırdı.

Savaş esnasında Hektor, Patroclus’u Akhilleus sandığından öldürür. Bunu öğrenen Akhilleus, öfkeden deliye döner ve Hektor’u öldürmeye surların önüne gider. Hektor’u  çağırır. Akhilleus, deniz tanrıçası annesi tarafından korunmaktadır ve sadece topuklarından öldürülebilir. Hal böyleyken ve Hektor bu detayı bilmiyorken, ölmesi de kaçınılmazdır. Hektor destan boyunca erdemli ve güçlü bir karakter olarak resmedilir. Ölümü de anlatımdaki en acıklı sahnelerden biridir. Akhilleus, Hektor’u öldürür ve intikam duygusundan cesedini Truva’ya bırakmaz. Ayak bileklerinden bağlar, geldiği at arabasının arkasında günlerce sürükler. Tanrılar Truva kralına acır ve Hektor’un bedeninin çürümesine engel olur.

Truva Kralı ve Oğlunun Yası

Truva Kralı, Hektor’un babası oğluna yakışır bir cenaze töreni yapamadığı için yastadır. Ve haber tanrısı Hermes’in yardımıyla gizlenerek Akhilleus’un çadırına gider. Oğluna yakışır bir cenaze töreni yapmak için Akhilleus’a yalvarır. Primaus’un cesaretine hayran kalan Aşil, Hektor’un bedenini krala verir. Ve Akhilleus kendisi içinde, Truva halkı içinde yas ilan eder, savaşı bir süreliğine durdurur.

Savaş esnasında ve sonrasında da Truva çok iyi dayanmış olmasına rağmen Amazon kadınları, Habeşistanlılar ve daha nice birlikler Truva’nın yardımına geliyordu.

Akhilleus’un Ölümü

Deniz Tanrıçası Thetis, oğlu Akhilleus’u korumak için suyunun değdiği her şeyi koruyan Styx nehrine batırmıştır. Batırmak için Akhilleus’u topuklarından tutmuştur, bu yüzden sadece sudan nasibini alamamış topuklarından öldürülebilir.

Ölümü de tesadüfi bir şekilde Paris’in okunun topuklarına denk gelmesiyle olur.

Truva Savaşı: Truva’nın Düşüşü

Kurnazlığıyla bilinen Odysseus hilekar bir fikir tasarlamıştır. Tahta bir at yapacaklar ve içine en iyi askerlerini koyacaklardı. Geri çekilmiş gibi saklanacak ve bu tahta atı da tanrılara sunmuş gibi surların önüne bırakacaklardı. Öyle de yaptılar, saklandılar, Truvalılar tahta atı surları içine aldı ve gece çöktüğünde sessizce dışarı çıkıp tüm şehri yağmaladılar. Tüm erkekleri vahşice katlettiler, bebekleri özellikle erkek olanları surların tepesinden atıp öldürdüler, kadınlar esir alındı. Truva on senelik bir savaş ardından vahşice düşmüştü.

Truva savaşından sağ kalanlar olarak Priamos’un kuzeninin oğlu Aeneas, yaşlı babası, oğlu ve bir grup Troyalıyla kaçmayı başardığı söylenir. Aeneas’ın hikâyesi Vergilius’un Aeneis destanında anlatılır.

Kaynakça:

  • EDITH HAMILTON – Mitologya
  • Troy Dizisi
  • Homores – İlyada Destanı