Hindistan'da Kürtaj
Blog,  Felsefe

Hindistan’da Kürtaj | Altın Kural Metot Etiği

Hindistan’da Kürtaj ve Cinsellik Sorunu | Uygulamalı Etik

Biyoetiğin alt dalı olarak incelenen kürtaj, kabaca hamileliğin bilerek ve istenerek sona erdirilmesini, ana rahmindeki ceninin normal doğum süresi beklenmeden birtakım müdahale veya özel yöntemlerle alınması işlemini tanımlar. Uygulamalı etik, kürtaja “ahlaki açıdan izin verilmeli mi, yoksa verilmemeli mi?” meselesinin üzerinde durur ve tartışmalar sonucunda ahlaki bir argüman üretir. Genel olarak ifade edildiğinde, ahlaki bir problem olarak kürtaj konusunda çatışan en temel iki etik ilkenin –hayatın değeri ve bireysel özgürlük- üzerinde durulur.” -Uygulamalı Etik, Ahmet Cevizci

Hindistan’da Kürtaj ve Kadın

Gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelerde, hukuki, politik ve etik anlamında kadın ve erkek eşitliği konusunda en azından bir çaba gösterilmektedir. Veyahut –en azından- çaba gösteriliyor gibi bir hava verilmektedir. Çoğu ülke dünyanın gözü önünde, kadınların kocası öldüğünde ona iyi bakamadığı gerekçesiyle gelenek uğruna yakılmasına şayet yakılmayı kabul etmezse baskı ve yoksulluğa mecbur bırakılmasına (Sati Geleneği); damat tarafının kız evinin verdiği çeyizi (drahoma) beğenmemesi üzerine gelini ve çeyizi yakma törenlerine; kürtaja başvuran çoğu kadının-bazı köylerde hepsinin- kız çocukları olduğu için kürtaj masasına yattıklarına;  kadınların sürekli tecavüze uğraması ve bunun uluorta yapılabilmesine, bazı köylerde bir kadının rızası olmadan birden fazla erkek kardeşin aynı anda karısı olmasına; babasının köy şefine borcu olduğu ve ödeyemediği için, köy şefinin on küsur kişi tarafından kıza tecavüz emri vermesine müsaade etmemektedir ya da müsaadeden ziyade bunların gelenek adı altında yapılmasına böyle uluorta göz yummamaktadır. ‘Yumamamaktadır”, Hindistan hariç.

Hindistan’da cinsellik sorunu, kürtaj sorunuyla iç içedir. Cinsiyet eşitsizliğini de içinde barındıran kürtaj sorunuyla birlikte, kız çocuk nüfusunun azlığı toplumsal sorun olarak tecavüz sorununa sebebiyet vermektedir(?). Tecavüze uğrayanlar, çoğunlukla kürtaja başvururlar. Veyahut, ataerkil bir yapı olduğu için çekincelerinden dolayı onu da yapamazlar ilkel kürtaj deneyimleriyle bebekten kurtulmak isterlerken, kendi canlarından da olurlar.

Hindistan, şüphesiz zıtlıkların şehridir. Bunun derininde ise kast sistemi  yatmaktadır. Kast sistemi, Antik Hindistan’dan gelen bir devlet düzeneğiydi ve ataerkil bir yapıydı. İnsanlar özellikle meslekleri ve ten renkleri  üzerinden dörde ayrılıyordu. En üst ve yüce olan rahip kastında kadın olamazdı. Diğer kastlarda ise kadın ikincil konumdaydı. Beşinci olarak  ise, bu kast sisteminin içine dahil bile edilmeyen dokunulmazlar, kötü karmalılar vardı.*

Hindistan’da kast sistemi 1975’de kaldırılmıştır ancak ülkenin neredeyse her alanında olduğu gibi teoride kaldırılmıştır. Pratikte ise kast sistemi ekonomik ve yaşam koşullarında eşitsizliğe evrilmiştir. Kimin kiminle evleneceği, ne iş yapacağı bellidir. Kastlar arası geçiş, bugün de imkansızdır.  

Genel olarak dünyada kürtaj sorunu için ele alınan sorular bellidir: “Anne karnındaki bir ceninin kişilik ve yaşam hakkı var mıdır? Ceninin yaşam hakkı ile gebe olan kadının kendi bedeni üzerindeki tasarruf hakkı arasında bir çatışma var mıdır? Cenin ne zaman bir birey olur? Kürtaj ile bebeği aldırma sınırı nedir?” Spesifik olarak bir etik argüman ele alınırsa, ona uygun sorularla bu tartışma soruları genişletilebilir.

Hindistan’da ise durum biraz farklıdır. Bu yüzden kürtaj etiğindeki neredeyse tüm sorular ve sorunlar yanlarına başka etik soruları ve sorunları ekleyerek, ülkeye göre revize edilmelidir. Tek başına kürtaj, etik olarak incelenebilir gözükmemektedir. Örneğin, cinsellik etiğini de tartışmanın içine eklememiz gerekir. Bunun yanında gelir eşitsizliği uçurumunun yaşam koşullarındaki etkisi sebebiyle politika, siyaset ve gelecek kuşaklar etiğini de göz önünde bulundurmak gerekebilir. Ve hatta belki de yeni etik alanlarda eklenilmelidir. Örneğin; Gelenek Etiği:

Gelenek, insan yaşamını ne denli kısıtlar? Gelenekle, insan hakları çelişiyorsa bu durumla nasıl mücadele edilebilir? Anne karnındaki bebeğin yaşama hakkı var mıdır, pekala ailesine yük olacak kız bebeğin yaşama hakkı var mıdır? Anne gerçekten kendi rızasıyla mı kürtaj oluyordur, yoksa toplum veyahut aile baskısıyla karar verme özgürlüğüne ket mi vuruluyordur? Bir kadın bebeğini veya potansiyel kadın olacak bebeğini nasıl koşullarda yaşıyordur ki, legal yollarla olmazsa, illegal yollarla gözden çıkarmayı planlıyordur? Toplum, kadın ve cenin için kürtajın koşulları ne olmalıdır? Kürtajın ve kürtajla birlikte gelen kız çocuğu azlığının tecavüz meselesine etkisi nedir? Tecavüzlerin önüne geçmek için ne tür bir ceza yaptırımı uygulanmalıdır? En ağır ceza olarak idam verilirse, idamın etik koşulları nelerdir? Dişi fetüslerin kürtaj edilmesinin gelecek nesillere etkisi nedir? Kadınlara kendi cinsellikleri üzerinde farkındalık nasıl kazandırılabilir? Erişimi olmayan kadınlara, doğum kontrol yöntemleri nasıl sağlanabilir? Kadının kültürde kalkınması için ne tür çalışmalar yapılabilir? Yük olan kadın, kız figürü nasıl kendi hayatının iplerini kendi eline alabilir? Eğitimin, cinsel eşitsizlik açısından önemi nedir? Ve dahası…

Hindistan’da kürtaj 1971 yılında yasal olmuştur. Bir bebeğin cinsiyeti yirminci haftada belli oluyordu ve Hint yasası, kürtaj olma sınırını yirmi dört hafta olarak belirlemişti. Kürtajı başlarda sadece evli kadınlar yaptırabiliyordu. Hint geleneklerinde kız çocukları külfettir: Evlendiklerinde tüm masrafları kız tarafı öder. Bunun yanında ailenin geçimi erkeğin üstündedir ve kadınlar çalışmazlar, bu anlamıyla eve katkıdan çok zararları vardır. Kürtaj yasal olmadan önce çoğu zaman  kız çocukları canlı canlı gömülüyordu veya bir tarlaya, tapınağa vs bırakılıyordu. Yasak olsada bugün bile kız çocuklarını hala gömenler var ve bazı yetimhaneler sadece kız çocuklarıyla dolu. Kısacası Hindistan’da cinsiyeti öğrenebilecekleri ultrason teknolojilerinin erişebilir olmasıyla kürtaj, doğmayan kız çocuklarının ölüm fermanı olmuştur.  Hindistan hükümeti, 1994 yılında dişi fetüslere yönelik kürtajı yasaklasa da uygulama halen devam etmektedir.

Yeni Delhi merkezli ANI haber ajansının 2019 temmuz aktarımına göre, Hindistan’ın kuzeyinde 132 köyde üç ayda 216 bebek dünyaya gelmişti ancak aralarında hiç kız bebek yoktu.  Bu köyler kırmızı bölge ilan edildi. Hükümet dişi fetüs oldukları için kürtaj uygulamasını yasaklamıştı ve kürtaj olmak için bu gerekçe sürüldüğünde, reddediliyordu. Bu sefer ise, kadınlar ya ilkel kürtaj tekniklerine yöneliyor ya da illegal yoldan düşük ilaçlarına ulaşım sağlayıp, kullanıyordu.  Bu durum, kız doğum oranlarını düşürdü. Uzun süredir gelen, kız çocuklarının doğduktan hemen sonra öldürülmesi, yerini doğmadan önce ölmesine bırakmıştı. Hindistan halkının bu tutumu, haliyle kadın nüfusunun çok fazla düşmesine sebep olmuştu ve erkek nüfus çok fazlaydı.

Kürtaj meseleleriyle Hindistan o dönemlerde sürekli gündem oluyor ve araştırmacılar, politikacılar, ekonomistler ve daha nice farkındalık sahibi(?) olanlar “böyle giderse Hindistan annesi olmayan bir toplum olacak ve ataerkil zihniyet kendi nesillerini kendileri yok etmiş olacaktı” diyordu. Bunun dışında kadın nüfusun bu denli düşüşü aynı zamanda sosyal ve cinsellik sorununu getirmişti. Ataerkil bir toplumda erkek nüfusa az kadın düşmesi, tecavüze de yol açıyor deniliyordu(?). Hükümet bu sorunların önüne geçmek için yasalar koysa da caydırıcı cezalar vermiyordu. Halk zaten kendi geleneğine ve zihniyetine körü körüne bağlıydı. Bunun üzerine “Pembe Çete” adıyla bir çete ortaya çıktı. Bu çete “erilleşmiş” kadınlardan oluşuyordu. Hükümetin kadınlar, köle çocuklar, çocuk gelinler için yapmadığını kendi çabalarıyla yapmaya uğraşıyordu.

Kürtaj Karşıtı Argümanlar: Dini etik veya ödev etiği, insan yaşamının başlangıcı ile genetik argümanı, hayatın değeri ya da kutsallığı, domino etkisi, kürtajın kadın için yarattığı tehlikeler, kürtajın alternatifleri, ekonomik sorunların alakasızlığı.

Kürtaj Savunucu Argümanlar:  Kadının bedenleri üzerindeki hakları, hayatın başlangıcı, kürtajın güvenilirliği, domino etkisine dönük reddiye, cinsel eylemlerin sorumluluğu.

Ve Altın Kural Metot Etiği: Etik sorunlar ele alınırken bir kişinin, etik sorunu yaşayan kişinin yerine kendini koyarak problemi ele alması değil, o kişi gözüyle; o kişi olarak etik sorunu araştırması, tartışması…

Altın Kural Etiği | Bir Hindu Kadını Olarak Kürtaj

“Kürtaja izin verilmeli!”

Bir Hindu kadını olarak, dünyaya baktığımda kadınlara olan tutumun ikinci bir cins şeklinde olduğunu deneyimlerim . Kadın ve erkek eşitsizliği hep vardır. Ve kadınlar dünyada ikincil konumdadır ancak benim ülkemde kadınlar erkeklerden sonra gelen cins kadar bile değer görmemektedir. Hayvanlar, kadınlardan hatta erkeklerden bile üstün ve kutsalken, ülkem kadınlar için dünyada en tehlikeli yerdir. Eğer kürtajın ahlaki kararı çoğunluğu oluşturan yoksul halk adına verilecekse kürtaja izin verilmelidir. Yoksulluk içinde yaşayan, tecavüz sonucu hamile kalan ben, eğer bu çocuğu doğurursam ne ülkemde barınabilirim, ne ailemin baskısından kurtulabilirim, ne de evlenip bir aile kurabilirim. Bir yandan bekaretimi kaybetmişimdir, kirlenmişimdir, çocuğumda bu kirlilikten nasibini alacaktır –ki kadın olup, adet gördüğüm için zaten kirliyimdir;  inancım üzerine istesem bile bazı tapınaklara bile girememekteyimdir- diğer yandan böyle ekonomik, cinsiyet, politik eşitsizlikleri olan bir ülkeye çocuk getirmek istemiyorumdur. Karşıt düşünceler fetüsün birey olduğunu ve onlarında yaşama hakkı olduğunu söylerler, onların adına bu kararı veremeyeceğimizi diretirler; kürtaj cinayettir, derler.. Pekala, fetüs bir bireyse ben ona şu soruyu sormak isterim: “Çocuğum biz Hindistan’da yaşıyoruz. Ve yoksuluz. Dünyada yoksulluğun en zirve ve yaşam kalitesinin en dipte olduğu ülke biziz. Seni böyle bir ülkeye doğurmamı ister miydin?” Bebeğim bana bir cevap veremeyecektir. Bu yüzden ben onun adına bir karar vermek zorundayımdır.

Kürtaja izin verilmesi gerekliliğine, isteyerek bir cinsel ilişkiye girmem sonrasında da aynı gerekçeleri gösterebilirim. Ve doğum kontrol yöntemlerine bu denli erişim zorken ve kadın cinselliğiyle ilgili hiçbir şey bilmiyorken; ki bu durum karşı cinsim içinde geçerlidir. Zira bu durumda kürtaj, tüm hayatımı ve henüz yaşamı başlamamış ve pratik olarak nefes almayan bir ‘şey’in -özellikle de bir insan dişisiyse- hayatını daha da kötüleştirmeyi reddetme hakkımdır.

“Kürtaja izin verilmemeli!”

Ülkemdeki sorunlar genellikle eşitsizliğe, cehalete ve geleneklere dayanır, dışarıdan bakılınca gelenekler ise dinimize; oysa ki dinimiz Vedalar külliyatıyla başlar, Vedalar Hinduizm’inin panteonunu oluşturur ki, abartısız dünyanın en feminist arketipi olan Tanrıça Kali, Hindu panteonundadır. Ve tüm tanrılar, tanrıçalar, tüm yaratıklar bu figürden korkarlar. Eşitlik için korku mu salmak gereklidir? Bugün bile bu tanrıçaya ve yonilere yani kadınlık organlarına  adanmış tapınaklar; bunlara tapınan Hindular vardır. Öte yandan Hindu dininin otorite kaynaklarından biri de Upanişadlardır. Upanişadlar, Vedalardan gelen tanrıları tek bir itici güçte toplar. Bu itici güç Brahman’dır. O her şeydir. Kadın, erkek, hayvan, bitki ve evrende ne varsa… Brahman her şeyi içerir. Böyle bir din, temelinde panteist monizm’dir. Kadın özelinde bakılırsa kadın da Brahman’dır; erkek de…** Hint dini düşünce sistemlerinde sonradan ortaya çıkan ve geleneğin bir parçası olan mezheplerine bakılacak olursa dişil olanın enerjisine tapınılan “Şaktisizm” *** vardır. Kadın, Brahman’ın doğa, madde tezahürüdür. Şaktisizm geleneğine kadar zihin olumlanır ve kurtuluş da ancak onunla mümkün olabilirdi. Zihin ise daha çok eril bir güç olarak ele alınırdı. Şaktisizm ise kurtuluşa ermek için pekala, beden de kullanılabilir fikrine dayandı. Sonuçta o Brahman’ın tezahürüydü. Bu mezhebe göre yaratım enerjisi “kundalini” kutsaldır. Kurtuluş da bu enerjinin tam anlamıyla aktive olmasıyla mümkündür. Bu mezhebin alt kolu olarak ele alınan sol el tantracıları**** denilen pratikçiler bu aktivenin cinsellikle olabileceğini savunurlar. Ve radikal bir şekilde kadın ve erkeğin boşalmamasını salık verirler. Cinsel birleşim mokşa’ya yani kurtuluşa erişmek için bir nevi  ibadettir***** ancak yaratım enerjisinin harcanmaması gerekir. O enerjiyi içeride çakra merkezlerinde döndürüp, arttırmayı ve korumayı salık verir.

Bir Hindu kadını olarak, gücünü içimde hissettiğim Şakti adına, kürtaj olunmamalı. Bir şey potansiyel olarak yaratım enerjisini taşıyorsa, o şey potansiyel Brahman’dır. O bir can yani prana taşımaktadır. Hem Hinduluk’ta hem de Hindistan’ın neredeyse diğer tüm dinlerinde (cayinizm, budizm vs.) en temel ahlaki kural “ahimsa” yani şiddetsizlik ilkesidir. Hayvanlar da, Brahman’ın kendisi olduğu için bu denli kutsaldır. Böyle bakıldığında kürtaj, Brahman’ın kendisi olarak kadının, yaratım enerjisiyle içinden bir Brahman tezahürü türetecek olmasına engeldir.

“Böyle bir ülkeye çocuk getirmek istemiyorum” bakış açısındaki karşıt düşünceler ‘böyle bir ülke’yle başlayan cümlesinin derinine inmelidirler. Böyle bir cümlede sorun kürtaj meselesinden çok, ülkedeki yaşam koşulları ve değerler meselesinin boğuculuğudur. Bu durumda etikçiler, kürtaj sorunundan önce problemin kökenine bakmalıdırlar. Yaşam koşullarının iyileştirilmesi özellikle gelenek adı altında yapılan cehalet ve cinayet sorunlarına bir çözüm getirmelidirler. Sorunlar silsilesine sığınarak kürtajı olumlamak, domino etkisi yaratarak başka sorunlara yol açmaktadır. Bizim ülkemizde kürtaj, ülkede yaşayan eşitsizliğe eşitsizlik katmaktadır ve ‘kadın’ın kanayan yarasına tuz basmaktadır. Kürtaj, halihazırda bulunan ülkedeki sorunlardan bir kaçış gibi görülmemelidir. Belki de ülkemin kadınları artık pasif, ideal eş Tanrıça Sati ya da Parvati’yi değil, Tanrıça Kali****** arketipini örnek almalıdır. Cehaletin kafasını kesmeye yönelmelilerdir. Potansiyel Brahman’ı aldırmak için masaya yatmamalı, cehalet sorununu kürtaj etmelidir. Ülkem kadınları için bu tür bir farkındalık ise eğitime yönelmek, eğitime teşvik etmek ve evden çıkıp, yaşamın akışına karışmaları şeklinde gelecektir.

Melisa Kayabaşı | 2023

                                                                                                                                                                          

  İlgili Kaynaklar ve Alıntılar:

*Alaeddin Şenel-Siyasal Düşünceler Tarihi, s.105

**Mysore Hiriyanna- Hint Felsefesi Tarihi

***Omar Garrison-Tantra: Seks Yogası

****Omar Garrison-Tantra:Seks Yogası, s.24

*****Omar Garrison-Tantra:Seks Yogası, s.18

******Hindu Mezhebi Şaktisizm: Tanrıça Kali – Dr. Öğr. Üyesi M.Hadi Tezokur | Dicle Üniversitesi

Kaynakça:

  • Hindu Mezhebi Şaktisizm: Tanrıça Kali – Dr. Öğr. Üyesi M.Hadi Tezokur | Dicle Üniversitesi
  • Şukasaptati ve Hint Kültüründe Kadın – Şengül Demirel
  • Kürtaj, Etik Olarak Makul Müdür? Kürtaj Yanlısı ve Karşıtı Argümanlar Neler?– Evrim Ağacı
  • Uygulamalı Etik – Ahmet Cevizci
  • Alaeddin Şenel-Siyasal Düşünceler Tarihi
  • Mysore Hiriyanna- Hint Felsefesi Tarihi
  • Omar Garrison- Tantra: Seks Yogası
  • Devdutt Pattanaik – Mit ve Mitya