Antik Çağ Filozofları,  Batı Felsefesi,  Felsefe

Platon Felsefesi ve Beş Kuramı – “Hakikat, İdealar Dünyasındadır!”

“Platon felsefesi sonrasındaki bütün batı felsefesi onun eserine düşülmüş dipnotlardan başka bir şey değildir.”

Alfred North Whitehead

Platon Felsefesine Dair;

Klasik ve sistematik felsefe Platon’la başlar. Gerçek adı Aristokles olan Platon (Eflatun) geniş omuzları sebebiyle “geniş göğüslü” anlamına gelen “Platon” lakabını almıştır. Sokrates’in öğrencisi Platon aynı zamanda diğer en büyük klasik felsefecilerinden olan Aristoteles’in de hocasıdır. Platon felsefesini oluştururken hocası Sokrates’in ahlak felsefesinden, Herakleitos’un duyusal dünya değişim ve oluş içinde söyleminden ve Parmenides’in hakikatin bir ve değişmez olduğu düşüncesinden etkilenmiştir.

Platon MÖ 427 – 347 yılları arasında yaşayan kuşkusuz felsefenin en önemli isimlerinden biridir. Ve hatta bazı felsefe tarihçileri felsefeyi Platon ile başlatmıştır. İslam ve Hıristiyanlık felsefelerine de fazlasıyla katkıları vardır(Eflatun). Doğa filozoflarından ve ahlakçılarından farklı olarak rasyonalist (akılcı) tutumuyla düşünceleri felsefede büyük bir sıçrayış yaratmıştır.

Platon hocası Sokrates’in öğrencisi olarak onun ahlak düşüncelerinden ilham almış ve onun gibi insanın erdemli, mutlu ve yetkin yaşaması için felsefenin kullanılması gerektiğini savunmuştur.

Atina’da kadınlarında dahil olabileceği filozof kralları yetiştirecek ilk felsefe okulu “Akademia” yı kurar. Akademia’nın en bilinen ve adını felsefe tarihine yazdıracak filozofu, bazen hocası Platon’a kafa tutacak Aristoteles’tir.

Platon’un felsefesi en önemli “beş kuramı” ile toparlanabilir. Bunlar “bilgi”, “idealar”, “ruhun ölümsüzlüğü”, “evrendoğum” ve “devlet” ile ilgili kuramlarıdır.

Platon’un Varlık ve Bilgi Felsefesi “Duyular Yanılsamadır!”

Platon rasyonalist (akılcı) bir filozoftur. Hakikate ancak düşünsel formda bir akılla ulaşılabileceğini öne sürer. Duyular, yanılsamadır. Maddi olan şeyler birer gölgedir onun için.

Platon’un varlık ve bilgi kuramı iç içe geçmiş gibidir. Sokrates öncesi doğa filozoflarının aksine Platon  varlığın mekanist, maddi niteliklerden değil daha evrensel bir ilkeden, düşünsel “iyi idea” formundan oluştuğunu söyleyecektir.

Platon varlığı ikiye ayırır:

  1. Duyusal şeyler dünyası
  2. Akılsal şeyler dünyası

Akılsal şeyler dünyası da kendi içinde ikiye ayrılmaktadır. Matematiksel akıl yürütme dünyası (çıkarım “dianoia”) ve saf akıl dünyası (kavrayış “noesis”)

Platon’a göre görünen dünyaların yani duyusal dünyaların ardında form ve idealar dünyası vardır. İdealar dünyası, nesnelerin özelliklerinin çıkış yeridir. Örneğin, bir şeye güzellik yakıştırmasını yapıyorsak, güzel olan şeyin evrensel ilkeden “güzel ideası” kendisine pay alması gerekir. Bunu adalete de uyarlayabiliriz. Adalet kavramından söz etmek ve bir şeyin adaletli olduğunu söylemek için adalet dediğimiz şeyin gerçek olan adalet ideasının kendisinden pay alması gerekmektedir.

“Gerçek, İdealar Dünyasındadır!”

Platon’a göre gerçek, değişmez ve mükemmeller, duyular dünyasından bağımsız olarak var olan form ve idealar dünyasındadır. Ve idealar duyularla değil ancak akılla kavranabilir. Duyusal şeyler, inanç ve sanıların nesneleridir.  Platon’da bilgi ve varlık kuramını daha iyi anlamak için “Devlet” adlı diyaloğunda “mağara alegorisi” en iyi anlatımdır.

Anımsama Kuramı ve Ruhun Ölümsüzlüğü

Felsefe dünyasında ilk kez “anımsama kuramı” Platon’un Menon diyaloğunda ortaya atılacaktı. Platon’a göre bilgi “a priori” yani önseldir. “Ruhun Ölümsüzlüğü”nü de ortaya atması ve aslında yaşayanların ölülerden doğduğunu söylemesiyle, bilginin anımsama olduğu savını da doğrulayacaktır. Ruhlar ölümsüzdür ve beden öldüğünde ruh yeni bir beden buluncaya dek yaşamından edindiği bilgilerle bir yerde bekliyor olacaktır. Can verecek bir beden bulduğunda ise; önceki yaşamındaki bilgileriyle o bedene fırlatılacaktır. Ruha zekayla birlikte kayıt olan bilgiler, akılda mevcut bir şekilde bedene yerleşecektir. Böylelikle bilgi edinmenin ve bilgiye ulaşmanın yolu da onları hatırlamaktır. Hatırlamanın gerçekleşmesi için dışarıdan bir rehbere ihtiyaç duyulabilir. Platon’un metinlerinde olduğu gibi bu rehber eğer “doğurtma” yöntemiyle karşısındaki kişinin bilgilerini hatırlamasını sağlarsa, kişi zaten onda bulunan bilgileri anımsayacaktır. Ve şeylerin bilgisine erişecektir.

Bilginin üç aşaması ve nesneleri

Platon bilgi konusunda üç aşama tespit eder:

  • Doğru Bilgi
  • Yanlış Bilgi
  • İnanç(pistis)

İnanç, doğru bilgi ve yanlış bilgi arasında bir yerde bulunmaktadır. Ruhun üç aşamasına karşılık gelen birer nesnesi de vardır. Doğru bilginin nesnesi gerçekte var olan; yanlış bilginin nesnesi gerçekte var olmayan; inancın nesnesi ise varlığın ve yokluğun arasında olandır. Platon’a göre inancın nesnesinin bulunduğu yer “duyular dünyası”dır. Çünkü duyular (fenomenler) ne gerçek olan ne de olmayandır. O doğru ve yanlışın ortasında bir yerdedir. O ideaların bir kopyası olarak sahte dünyadır.

“Platon için bilgi her zaman tümel, evrensel, değişmez olan gerçeğin (ideaların) bilgisidir.”

Platon Felsefesi ‘nde Evren Doğum – “Evren ve Tanrı”

Platon’un “evren doğum kuramı”nı en iyi anlatan diyaloğu “Timaeus” metnidir.

Platon’a göre fiziksel ve sonsuz dünya vardır. Fiziksel dünya değişen ve yok olandır. Bundan dolayı bir nedene dayanmayan hislere maruz kalır. Sonsuz dünya ise değişmeyen ve yok olmayandır. Sonsuz dünya bir nedene dayanır. Evrenin oluşumundaki sonsuzluğun nedeni olarak da bir “Tanrı” fikri öne çıkar. Evren yaratılırken sonsuz modele bakılmıştır. Eskilerde düzensizlik içinde var olan evren, artık ebedi ve mükemmel formları, ideaları kullanarak oluşturulmaya başlanmıştır.

Dünya düzensizdi ancak Tanrı düzen istiyordu. Maddenin homojenliği ve dengesizliğine açıklık getirmek istiyordu bu yüzden Tanrı’nın iyi veya kötü seçimleriyle dünyanın özellikleri oluşmuştur.

Antik dünyanın kozmosu gibi, dünya yaşayan bir varlıktır. Aklı olmayan yaratıklar zayıf oldukları için; zekanın ruha yerleştirilmesi gerekir. Zeka ruha yerleşir, ruh bedene koyulur ve böylece yaşayan ve zeka sahibi bir bütünlük oluşmuştur. Dünya tektir. Evrenin yapısı belirli oranlarda algılanmalıydı. Böylelikle dört element (hava, su, ateş, toprak)  yaratılmıştır ve aralarında bir uyum sağlanmıştır. Dünyanın bir toparlayıcı ve bütüncül bir şekle ihtiyacı vardı; bunun içinde en ideali küre şekliydi ve öyle oldu. Sonrasında Tanrı küre şeklinde dünyaya akıl ve zekasına en uygun olan dairesel bir hareket yükledi.

Dünyanın ruhu yaratıldı ve merkezine koyuldu, ruh her yere dağıldı.

“Sonunda, tanrı dünyanın ruhunu yarattı, ruhu dünyanın bedeninin merkezine koydu ve her yöne dağıttı. Mükemmel, kendine yeten ve zeki bir varlık olarak, dünya bir ilahtı.” (34b)

Platon ve Devlet Benzetmesi “Filozof-Kral”

Platon’un devlet anlayışında insan ve devlet birbirine benzetilmektedir. Ona göre devlet, büyütülmüş bir insan modelidir. Platon’a göre insan beden ve ruhtan oluşmaktadır. Ruh ise üç bölümden oluşur. Akıl, irade ve istekler. Devlet anlayışı da buna benzer. Akıl yöneticilere, irade savaşçılar ve koruyuculara, istekler ise meslek sahibi sınıfa denk düşer. Bu üç sınıfın birlikte uyum ve denge içinde çalışması ideal devlet oluşturmanın ön koşuludur.

Platon’a göre devletin en iyi yönetim şekli “filozof-kral”dır. Kenti kötülüklerden arındırmak, en ideal ve iyi devlet haline getirebilmek filozofun işi olmalıdır. Rasyonalist filozof, “Devlet” diyaloğunda ülkeyi en iyi yönetebilecek olan insanın bir filozof olması gerektiğini vurgular.

“…insan ruhunda akıllı parça neyse, sitede de filozof o’dur ve tanrısal aklı temsil eder.”

Kaynakça:

  • Platon- Phaidon Diyaloğu
  • A. Kadir Çüçen- Bilgi Felsefesi
  • Platon- Devlet
  • Vikipedia- Timaeus