Vedalar Çağı ve Tarihi – Hint Düşüncelerinin Kökeni
Vedalar
Vedalar Çağı Öncesi – İndus Uygarlığı
İndus Vadisi Uygarlığı ya da Harappa Uygarlığı, Güney Asya’da bulunan ve geniş bir bölgeye yayılmış en eski uygarlıktır. Hint Medeniyeti’nin kökeni olan bu uygarlığın MÖ. 3300 yılları civarında bir kent uygarlığı şeklini aldığı bilinmektedir.
İndus bölgesindeki arkeolojik bulgularda, Harappa halkına ait olduğu düşünülen 250-500 karakterli yazı dili günümüzde halen tam anlamıyla çözülememiştir. Yazı karakterlerinin yanında uygarlığa dair bulgular büyük ölçüde mühürlerdir. Mühürlerde insan, hayvan figürlerinin yanı sıra günümüz Hindistan’ında hala tapınılan lotus pozisyonunda resmedilen Şiva figürünün görülmesi, ilgi çekicidir. Ağaç sembolleri de oldukça yaygın olarak resmedilmiştir ve kutsal sayılmaktadır. Ağaçların köklerinde kutsal varlıkların yaşadığına inanılmaktadır.
Aryanlar Kimdir?
Aryanlar ya da ariler, Vedik çağında ilk olarak İndus’un “Aryavarta” bölgesine gelmiş ve daha sonrasında yayılmışlardır. Kuzeyden gelen istilacı, göçebe savaşçı Aryanların bölgeye gelişinin İndus Uygarlığı’nın ortadan kayboluşundan sorumlu olup olmadıkları kesin olarak bilinmemektedir. Aryan kelime kökeniyle “asil” ve “onurlu” anlamına gelen “Arya” kelimesinden türemiştir. Aryanlar bölgede yüzyıllarca aristokrat bir sınıf olarak, kast sistemi düşüncesinin etkisiyle yerlerini korumuşlardır.
Vedalar Çağı ve Kast Sistemi
Kast sistemi, ilk olarak Varna ve Jati olarak iki dala ayrılmaktadır. Varna kastın dört tabakasını, yani insanların toplumun hangi sınıfında yer alması gerektiğini ifade ederken, Jati’de insanların yaşam tarzlarını, hangi meslekleri icra edebileceklerini ve nasıl bir hukuk anlayışına sahip olacaklarını belirleyen unsur olarak adlandırılır. Kast sisteminde “renk” anlamına gelen varna, dört ana tabakaya ayrılmaktadır:
- Brahmanlar (Entelektüel bir tabakadır. Kutsal yazıları (Veda) yorumlayan kişilerdir. Bilginler ve rahipler bu tabakada yer alır.)
- Kshatriyalar (Askerler, prensler ve üst düzey memurların oluşturduğu bir tabakadır.)
- Vaişyalar (Tüccarlar, toprak sahipleri ve çiftçiler)
- Sudralar (İşçiler ve köleler)
Son olarak “dokunulmazlar” ismiyle adlandırılan ormanlarda yaşayan, halktan dışlanan kimseler vardır. Kast sisteminde ilk dört tabakadan birinin bu kişilerle herhangi bir iletişimde bulunması kesinkes yasaktı.
Hint düşüncesinin temelini oluşturan ve ister istemez sonraki gelecek düşünsel, dinsel sistemleri etkileyecek olan Vedalar, en eski yazılı kaynak olarak bilinir. Aryanların, Hindistan’a gelmeden öncede sözel olarak mantra biçiminde Vedalar’ın içeriğine sahip olduğu düşünülür. Ve göç edişle, halihazırda olan mitsel düşünüş biçimlerinin Hindistan’a taşındığı söylenir. Vedalar, genel içeriğiyle tanrıları onurlandırmak için yazılan ilahilerdir. Brahman olan rişilerin zihinlerinde beliren sözlerin MÖ. 1500 yıllarında yazıya dökülmesiyle edebiyata kazandırıldığı düşünülür. Vedalar, Sanskrit dilinde yazılmış, uzun bir külliyata sahiptir. Vedalar dört ana grupta incelenmektedir:
- Samhitalar (Rigveda, Samaveda, Yajurveda, Atharvaveda)
- Brahmanalar
- Aranyakalar
- Upanişadlar
Vedaların yazılı başlangıç dönemi, MÖ. 1500 yılında yazıya döküldüğü düşünülen en eski Rigveda’da temellenir. 1028 ilahi içeren Rigveda tanrılara şükür ve saygı için yazılmış on kitaptan oluşur.
Samaveda kurban esnasında söylenan ilahileri içerir. Genel sıraya göre dört Veda’nın içinde üçüncü sıradadır. Yine de kutsiyet ve liturjik (ayinsel) açıdan Rigveda’dan sonra en önemli Veda bölümüdür. Bir tür melodiler vedası olan samaveda yüksek sesle okunur.
Yajurveda, liturji ve özellikle kurban ayinleriyle ilgili formüller ihtiva eder. Kurban esnasında mırıldanarak okunur.
Veda’ların dördüncü ve son bölümü olan Atharvaveda evren ile ilgili dualar içerir. Bunun dışında büyü ile ilgili dualarda içerir. Cainistler ve Budistler Atharvaveda’ya diğer Veda’lara oranlara daha önyargılı ve düşmanca yaklaşırlar. Ayrıca Atharvaveda kozmolojik ve düşünsel açıdan önemli bir metindir. Aryan felsefi düşüncesine büyük katkıları olmuştur. Bunun dışında tıbbi bilgiler de içerir.
Vedalar başlangıçta, sadece Brahmanlar tarafından okunur ve ayinler için kullanılırdı. Bu ayinler genellikle yine tanrılara armağan etmek için kurban ritüellerini içerirdi. Bir nevi trans hali için bir tür uyuşturucu olan asma yaprakları kullanılır, at veya başka hayvanların kanları dökülürdü. Sonraki dönemlerde şekillenen geç dönem Vedalarından olan Brahmanalar ve Aranyakalar da kurban ritüelleri için yazılmış dizgelerdi. Kurbana bakış, Vedanta denilen Upanişadların yazılmasıyla farklı bir bakışa bürünecekti.
Upanişadlar
MÖ. 500 dolaylarında Vedalara sonradan eklenen Upanişadlar yazıldı. MÖ. 500 yıllarında Hinduizm’in temel prensipleri de kabaca şekillenmişti. Bu prensipler kast sisteminde temelleniyordu.
Upanişadlar kurbanın kan akıtmakla değil, kişi tanrılara bir şey armağan etme niyetindeyse bu, nitekim kendini tekil birlikte eriterek de olabileceğini söylüyordu. Kişinin özü olan Atman’ın, farkındalığıyla “bir” olan Brahman’da eritme düşüncesi… Her şey brahmandı. Böylelikle kurban ritüellerinin katı tutumu biraz da olsa yumuşadı. Daha sonralarında inancın getirdiği ritüel ibadeti, zihinsel pratiklerle gelen çileciliğe evrildi. Upanişadlarla daha mistik bir metafizik inşa edildi. Upanişadlar, şüphesiz ilk felsefi düşüncelerin esintileriydi. Ve Hint düşüncelerini kökten etkileyecekti.
Yine de kast sisteminin katılığı devam ediyordu. Hakikate ulaşmak için Brahmanlar sınıfında olmanız gerekiyordu. Bu katılık Cainizm ve Buddhacılık gibi devrim niteliğinde düşünsel sistemleri de beraberinde getirecekti. Buddha, prens sınıfındaydı. Hakikat artık sadece brahmanların tekelinde değil, Buddha’yla birlikte tüm insanlığa özgürlüğünü duyurmuştu. Halk özellikle Buddhacılığı bir kurtuluş öğretisi olarak görmeye başladılar. Ve Hükümdar Aşoka ile birlikte Budizm resmi devlet dini hale geldi. Budizm’in yaygınlığı çok da uzun sürmedi. Hükümdar Chandragupta ile birlikte Vedik Felsefe temelinde gelişen Hinduizm tekrar güçlendi ve halka hitap eden Budizm öğretilerini kendi bünyesine aldı. Budizm ise Kore, Çin, Tibet özellikle Japonya’da daha çok benimsendi…