Batı Felsefesi,  Felsefe

Reform Hareketi – “Martin Luther ve Katolik Kilisesi”

Reform hareketi  17. yüzyılda Rönesans’ın yenilikleri sonrasında ortaya çıkmış, kilise haksızlıklarının ve zorbalıklarının önünü kesmek için gidilen değişikliklerdir. Reform Latince’de “bir şeye yeniden şekil verme” anlamına gelen “reformare” ve “reformatio” kelimelerinden türemiştir. Günümüzde “ıslahat” ve “yenilik” anlamına gelmektedir. 

Orta Çağ’ın kasveti, engizisyon mahkemelerinin zulmü, kilise babalarının cennetten toprak verme vaadiyle halktan para alarak sattığı endüljanslar Almanya’da dünyayı sarsacak bir devrime, Reform Hareketi’ne yol açacaktı. Bu devrime öncülüğü de bir teolog başlatacaktı, Martin Luther!

17. Yüzyıl da Katolik kiliseleri gittikçe zenginleşiyor ve siyasete karışıyordu. Halkı sömürüyor, insanlara işkenceler ediyor, günah çıkarma ve dilek gerçekleştirme vaadiyle halktan para koparıyordu. Bu sömürü durumu genel olarak Katolik Avrupa ülkelerini kapsıyordu. Martin Luther’in yaşadığı Almanya’da papaların ve Katolik kilisesinin hükmü altındaydı. Ve Luther, bu sömürülerden rahatsız oluyor ve bunlara karşı çıkıyordu.

Martin Luther’i bu denli rahatsız eden şey, Katolik Kilisesi’nin; İsa Öğretisi’nin önüne geçmiş oluşuydu. Luther, Kitabı Mukaddes’in sadece papalar tarafından okunabilmesinden ve kilisenin yazılanları çarpıttığından şikayetçiydi. İnsanlar dinlerini okuyamıyor, pervasızca inanmak zorunda bırakılıyordu ve sömürüyordu. Luther, Katolik Kilisesi’nin aksine insanların bunlara inanmaması gerektiği söylüyor, endüljanslarla eğitim verdiği akademi derslerinde alay ediyordu. İsa Öğretisi’ni kiliseden bağımsız bir şekilde, kilise adına değil; İsa adına vermeye uğraşıyordu.

 Kilise babaları Luther’in bu çabasını gördüğünde onu Aforoz etmekle tehdit etmişti. Ancak Luther vazgeçmedi. Endüljans hareketlerini kınadığı 95 maddeden oluşan bir tez hazırlayarak Wittenberg Kalesi Kilisesi’nin kapısına astı. Böylelikle Hıristiyanlığın üçüncü mezhebi olacak Protestanlık fikirlerini sunmuş oldu.

Reform Hareketi: Martin Luther’in Kitab-ı Mukaddes’i

Kilise, Luther’a ne kadar geri adım atmasını söylese de Luther vazgeçmedi. İnsanların İsa’nın öğretisini kendi başlarına okuyabilmelerini istiyordu. Ancak bunun için Kitabı Mukaddes’in kendi dillerine çevrilmesi gerektiğini düşünüyordu. Kendini uzun süre saklayıp, Kitabı Mukaddes’in Almanca çevirisini bitirdi. O, bu çevirmeyi bitirmek için kendini soyutlarken dışarıda onu seven ve sevmeyenler olarak Almanya ikiye bölünmüştü. Bu da şövalyeler ve köylüler denilen iki sınıfın savaşına sebebiyet verecekti.

Martin Luther’in Kitab-ı Mukaddes’i kendi halkının dili olan Almanca’ya çevirmesi ve matbaalarda çoğaltmasıyla insanların dinini kendi başlarına okuma isteğine ön ayak olmuştur. Luther, insanı kiliseden bağımsız bir şekilde diniyle bütünleşebileceği bir kapı aralamıştır. İstediği de nitekim bu’dur. İsa’nın çarpıtılmamış doğrularını insanlığa sunmak…

Martin Luther’in bu isteği Rönesans’ın başlattığı hümanizmi ve insancılığı pekiştirmek gibidir. İnsan artık biri aracılığıyla değil, kendi aklı ve imanıyla Tanrı’nın bilgisine ulaşabilecektir.

“Luther’in başlattığı Reform hareketi daha sonralarında tüm Avrupa’ya yayıldı. Kilise ve devlet birbirlerinden ayrıldı. Katolik Kilisesi’nin otoritesi yıkıldı. İnsanlar din babalarının yobazlığını ve sömürüsüne kendi okumalarını yaparak şahit oldu.”