Ferdinand Hodler Hakikat
Sanat

Ferdinand Hodler Hakikat Tablosu Üzerine…

Ferdinand Hodler Hakikat “The Truth,1903”

Ferdinand Hodler (14 Mart 1853 – 19 Mayıs 1918), 19. yüzyılın en bilinen İsviçreli ressamlarından biridir. Hodler, eserleriyle dışavurumcu sanatçıları büyük ölçüde etkileyen isimlerden oldu.

Dışavurumculuk (ekspresyonizm), doğanın olduğu gibi temsili yerine duyguların ve iç dünyanın ön plana çıkarıldığı 20. yüzyıl sanat akımı.

Ferdinand Hodler eserlerinde dışavurumculuk ve simgesel olmak üzere iki farklı anlatımı benimsedi. Kavramları simgeselleştirerek yapmış olduğu bir çok resim vardır.

Hodler bu eserinde kadın bedenini doğa ile bütünleştirip; kadını, çıplak bedeni ile gerçekliğin en saf haliyle temsil etmiştir. Kadın direkt toprakta ki yeşil bitkilerin üzerinde durmuş, bu onun gerçeklere ve yaşamın kendisine olan direkt bağlantısını temsil ediyor. Ellerini havaya kaldırıp avuç içleri karşıya bakar şekilde duruşu ve sakinliği, çok güçlü bir “ben varım” “ben burdayım” ve “ben gerçeğim” ifadesidir.

İsviçreli kadınlar seçme ve seçilme hakkı için 170 yıllık bir mücadele yürütmüştür. Bu yürüttükleri mücadelenin sonucu 1971’de seçme ve seçilme hakkını elde etmişlerdir. Bundan 10 yıl sonra 1981’de ise “Kadın ve erkek eşittir.” ifadesi İsviçre Anayasası’na ilk kez o zaman geçmiştir.

Hodler’ın bu eserine baktığımızda kadının tüm çıplaklığıyla yani tüm gerçekliğiyle duruşu, çevresinde bulunan erkekler için tahammül edilemez bir olay gibi resmedilmiştir. Ve hepsi karanlığa mahkumdur.

Çevresinde dizilmiş arkaları dönük yüzleri ve bedenlerinin bir kısmı siyah bir kumaşla örtülmüş erkekler, kadının toplumdaki gerçekliğini inkar edip görmezden gelmeye çalışan, gözlerini gerçekliğe kapamış, gözlerini bu gerçekliğe kapadıkça hayat ile olan gerçeklikten kopmuştur.

Siyah renk geleneksel otoriteyi temsil ederken, erkeklerin yüzlerinin siyah kumaş ile kaplı olması ve çaresizliği, otoriteyi karşı verilen kadın mücadelesinin karşı konulamaz başarısını ifade etmiştir.

Bunu da kadın yeşillikler içinde bir zeminde hayatın kendisini, varoluşu, yaşamı temsil eder bir gerçeklikte kollarını açıp büyük bir sakinlikte tüm hakikati ile dururken… Erkekler kuru toprak zeminin üzerinde yani yaşamla temastan ve hakikatten çok uzak bir şekilde, bedenleri acı çeker gibi bu gerçekle yüzleşmeye korkar durumdadır.

“Hakikati görmezden gelenler, kör ve karanlığa mahkumdur.”