Samkhya Felsefesi
Doğu Felsefesi,  Felsefe,  Hint Felsefesi

Samkhya Felsefesi ve Yaratılış – Purusha ve Prakriti

Samkhya Felsefesi

“İlkeler üzerinde çalışmanın sonucunda tam ve mutlak bir sonuç ortaya çıkar. Buna göre ben yokumdur, hiçbir şey bana ait değildir ve benlik diye bir şey yoktur.”

Kapila kurmuş olduğu Samkhya Felsefesi ile bize “boğazına kadar maddiyata batmış insanların maneviyat tasladıkları bir dünyada yaşandığını” söyler. Bu felsefeyi doğru olarak anladığımız zaman görürüz ki “ruhu doyurmak” olanaksızdır; çünkü gördüğümüz, duyduğumuz, kokladığımız, dokunduğumuz her şey maddi dünyadan gelmektedir.

 Purusha ile Prakriti birleşmeden ne yaşam, ne de herhangi bir devinim olabilir. Öte yandan “kurtuluş” da bu ikisinin ayrılmasındadır. Yoga Felsefesi bunu, “aklın oynaşmalarının kesilmesi” olarak pratiğe döker. Tattva adı verilen yirmi dört unsurlu prakriti (madde) sistemi, Purusha (ruh) ile birleşerek yirmi beşi oluşturur. Bu nedenle de sisteme “sayı” anlamına gelen Samkhya denilmiştir.

Samkhya Felsefesi’nin kaynağı “Samkhya Karika”, Yoga’nın ise Patanjali’nin Sutraları’dır. Bu iki okul, aynı kategoride değerlendirilir. Sebebi ise öğretideki temel bakış açısının teoriğini Samkhya Felsefesi’nin, pratiğini ise Yoga Felsefesi’nin karşılamasıdır.

Samkhya Felsefesi ’nin Kökenleri

Kapila’nın kurduğu söylense de, Samkhya görüşlerinin Vedalara kadar, hatta daha da öncesine dayandığını savunan araştırmacılar vardır. En az 2700 yıl öncesinde temellerinin atıldığı savunulur. Bu yönüyle Samkhya Felsefesi, Hindistan’da belki de dünyada din dışı felsefenin ilk habercisidir.

Hint Felsefesi ana hatlarıyla Astika ve Nastika diye ikiye ayrılır. Nastika içine materyalist, Caynist ve Budist felsefeler girer. Astika ise Şaddarşana, yani altı felsefi bakış biçimi olarak belirlenir. Bunlar birbirleriyle olan yakınlıkları nedeniyle ikişer ikişer gruplandırılır. Nyaya- Vaiseshika, Mimamsa-Vedanta ve nihayet Samkhya-Yoga, Samkhya tüm sistemler içinde en eskisidir. Samkhya olmadan Yoga’yı anlamak zordur. Yoga’nın en temel biçimlerinden biri olan Raja Yoga, Samkhya Felsefesi’nin yoğun bir etkisi altındadır.

Mahabharata, Manusmrıtı, Puranalar, Bhagavad Gita ve Yogasutra’da söz edilen Samkhya daha çok teistik karakterdedir. Oysa ki bu tartışmalı bir konudur. Bazı bilim insanları onun Upanişad idealizmine tepki olarak doğmuş materyalist bir düşünce ekolü olduğunu iddia eder. Bazılarına göre ise Samkhya Felsefesi idealist karakterdedir.

Samkhya Felsefesi başlangıçta, Upanişadların mutlak teistik anlayışına dayanmıştı. Sonradan, tıpkı Cayinizm ve Buddha felsefeleri gibi, ateistik realizme kaydı. Samkhya Felsefesi, düalist bir felsefedir. İki kavram çok önemlidir Purusha ve Prakriti. Bu felsefeyi iyi anlamak için toplamda 25 olan ve felsefi kavram haline getirilmiş sözcüklere “Tattvalar”a dikkat etmek gerekir. Var oluş sırasına göre bunlar:

Samkhya Felsefesi ve Acının Çeşitleri

Samkhya Felsefesi’nin amacı, tıpkı Yoga gibi insanı acıdan kurtarmaktır. Samkhya Karika’nın ilk cümlesinde acının üç çeşit olduğu anlatılır.

  • Adhyatmika; yani beden, zihin gibi insanın kendisinden kaynaklanan acılar.
  • Adhibhautika; yani insanlar, hayvanlar, kuşlar, cansız nesneler gibi dıştan gelen acılar.
  • Adhidaivika; yani atmosferden veya gezegenlerden kaynaklanan olağanüstü nedenlerin acısı.

İlke olan gunaların yani sattva, rajas ve tamasın dengelenmesi, Purusha ve Prakriti’nin birbirinden ayrılması tüm acılara son verecektir.

Samkhya Felsefesi – Purusha

Purusha, evrenin ruhudur, doğanın canlandırıcı prensibidir, maddeye soluğu verendir, bilincin kaynağıdır. Purusha saf bilinç, öz, ruh veya öznedir. O, vücut, duyular, beyin, akıl, ego veya idrak değildir; bilincin niteliğini taşıyan bir madde değildir. Bilinç onun özüdür. Onun kendisi saf ve doğaüstü bilinçtir. O, tüm bilgiyi bulan en yüksek bilendir. Prakriti, Purusha’nın etkisi altında gelişir. Purusha bilen, Prakriti ise bilinendir.

Prakriti ve Purusha’nın nitelikleri birbirine terstir. Prakriti bilinçsiz, Purusha bilinçlidir. Prakriti aktiftir ve sürekli olarak devinir; Purusha ise hareketsizdir. Purusha değişmez şekilde sabit, Prakriti ise değişkendir. Prakriti üç Guna ile nitelenir, Purusha ise Gunalardan bağımsızdır. Prakriti nesne, Purusha ise öznedir.

Purusha evrenin etkin nedenidir, maddenin bütün görünüşlerini bilince taşıyandır, tüm varlığın temelidir, doğanın sessiz gözleyinidir. Nasıl ki bir şey kendisi için değil, başkası yararına varsa, evrensel ruh olan Purusha da evrensel madde olan Prakriti’nin yararı için vardır, bunun tersini söylemekte mümkündür; çünkü ikisi birbirini var eder. Prakriti’nin gunaları Purusha tarafından anlaşılabilir, Purusha tıpkı bir araba sürücüsü gibi onları kontrol eder.

“-Ey Krişna, bana bilginin fiilden üstün olduğunu öğretiyorsan, o halde ey kesava, niye benim korkunç fiilde yer almamı istiyorsun? Bu açıkça zihni karıştıran sözlerinle kafamı karıştırıyorsun; bu yüzden ilahi mutluluğa ulaşacağım tek ve kesin yolu söyle.- Daha önce de dediğim gibi, bu dünyada iki tip yol vardır, ey günahsız olan, Samkhyaların bilgi yolu ve yogilerin fiil yolu. Sadece fiilde bulunmamayla kişi fiilsizliğe erişmez, aynı şekilde sadece terkle kişi mükemmelliyete ulaşmaz. …Fiil organlarını dizginlerken bir yandan da zihnen duyu nesnelerini düşünen kimse yalnış anlayışından dolayı ikiyüzlü olarak adlandırılır.” –Bhagavadgita

Prakriti – Evrensel Madde

Prakriti nedensiz nedendir. Ona Pradhana (ilksel madde) veya Avyakta (görünmeyen) denir. Prakriti, evrenin ilk prensibidir. Bu dünyadaki her şeyin kaynağıdır. Tüm etkilerden uzaktır, görünmezdir. Prakriti nedensizdir, bağımsızdır, mutlaktır, sonsuzdur, varoluş ve yokoluşun ötesindedir. Onun varlığını ürünlerinden anlayabiliriz. Üç Guna’nın dengesinden oluşur. Bu üç guna Sattva, Rajas ve Tamas’tır. Prakriti sadece yoga uygulamalarıyla anlaşılabilir bir hale gelir.

Prakriti nedensizken ürünleri nedenlidir; Prakriti bağımsızken ürünleri bağımlıdır. Prakriti her şeyi saran sonsuz bir teklik iken onun ürünleri, tek olmak şöyle dursun, sonsuz sayıdadır, boşluk ve zamanları sınırsızdır. Ürünlerden kökeni anlayabiliriz. Prakriti asla yok olmaz, o yüzden de hiçbir zaman yaratılamaz.

“Önce ne varlık vardı ne de yokluk, ne hava vardı ne de ötedeki gökyüzü, neydi onu saran? Neredeydi? Kimin himayesindeydi? Ölüm de yoktu o zaman, ölümsüzlük de. Geceye ya da gündüze ait olan herhangi bir belirti yoktu. Tek olan soluk olmadan soluyordu kendi iç gücüyle, bundan başka da bir şey yoktu. Karanlık vardı, her şeyi saran bir karanlık ve her şey ayrışmamış haldeki Umman’dı o zaman, boşluğun sakladığı o, gayrete geldi ve var oldu. Başlangıçta ilahi aşk meydana geldi, Gönül’ün ilksel tohum hücresini oluşturdu., Rişiler gönüllerinde araştırma yaparak keşfettiler varlığın yokluktaki bağlantısını. Belli belirsiz bir çizgi varlığı gayri varlıktan kesip ayırdı.” –Rigveda

Kaynakça:

  • Samkhya Felsefesi – Korhan Kaya
  • Bhagavad Gita – çev. Damla Dönmez
  • Rigveda – İş bankası yayınları
  • Hint Felsefesi Tarihi – Mysore Hiriyanna
  • Yoga Sutralar – Patanjali çev. Damla Dönmez